Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > İhsanoğlu: Bağırmayı deneyeceğim

İhsanoğlu: Bağırmayı deneyeceğim
NTV'ye konuk olan Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

CHP ve MHP'nin de aralarında olduğu 7 partinin cumhurbaşkanı aday Ekmeleddin İhsanoğlu, NTV'ye konuk oldu.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İhsanoğlu, cemaate yakın olduğu iddiasına yanıt verdi.

Cemaat okullarını, Türk kültürünü tanıtması açısından takdir ettiğini söyleyen cumhurbaşkanı adayı, "Ama bunu söyleyenler şimdi inkar etseler de ben dün ne dediysem bugün aynısını söylüyorum. Ama ben bu cemaatin veya başka bir cemaate mensup değilim. Zaten cemaatle hiçbir zaman işim olmamıştır" diye konuştu.

İhsanoğlu, Ramazan sonrası yapmayı miting için ise "Ben bağırmayı fazla beceremiyorum ama deneyeceğim" ifadesini kullandı.

'Adaylar Konuşuyor' programında Oğuz Haksever'in soruları ve İhsanoğlu'nun sorulara yanıtları şöyle:

Oğuz Haksever: Sıcak konulardan başlayalım, dün ve bugün ki sözleriniz üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu sizin neden Türkler kaçırılıyor demek ki dış politika da bir sorun var sözünüze karşılık, başka ülkelerin insanlarının kaçırılışından örnek verdi. Ya bölgeyi bilmiyor ya da maksatlı bunları söylüyor dedi. Ne dersiniz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Öncelikle ben bu yarışa medeni, çelebice bir yarış olarak bakıyorum. Bu yarış devletimizin en yüce makamı için yapılacak bir yarıştır. Ben ilk adımı atarak dedim ki biz ülkemizde en yüce makama bir şahıs seçiyoruz ve bunu yaparken medeni şekilde çelebice yapalım dedim. Ben bu sözümü tutuyorum başkasının de tutmasını diliyorum. Sayın bakan konuşmasında iki atıf yaptı. Birisi cehalet atfına yaptı birisi de ahlak atfı. Cehalet atfı için Yenişehirli Avni’nin bir beyiti var; ‘cehlin ol mertebesi sel olmaz’. Yani cehaletin ol mertebesi kolay olmaz demek. İkincisi de ‘üslup ile beyan aynı ile insan’. Yani bir insanın üslubu beyanı neyse kendiside odur. Bu iki atıftan sonra bu kampanya başladığı günden itibaren bana karşı dış politika konusunda olmadık şeyler söylenmeye başlandı. Filistin’i ben tutmuyormuşum İsrail’i tutuyormuşum şeklinde suçlamalar. Daha önce Sisi suçlaması varsı sayın cumhurbaşkanımız tebrik mektubu gönderdikten sonra Sisi’ye bitti Allaha şükür. Ben Filistin’e bir Türk vatandaşı olarak 48;’den itibaren iki devleti ilk tanıyanlardan birisi ve Türkiye her zaman Filistin davasının yanında olmuştur. Bende her zaman kalbimle, gönlümle Filistin’in yanında kalmışımdır. Önceki görevlerimde de Filistin’e çok büyük hizmetler yaptım. Filistin’in dertleri ile derman olmak herkesin görevidir. Fakat bunu bir tartışma konusu yapmak ondan siyaset çıkarmak benim bildiğim 40 yıllık Arap politikasının malzemesiydi. Bunun Türkiye'ye gelmesine ben çok üzülüyorum. İlk ateşkesi Hamas’la Fetih arasında ilk ateşkesi ben sağladım Aralık 2006’da. Daha sonra kurulan mutabakat hükümetinin yemin merasimine katılan yegane Filistinli olmayan kişiydim. Kudüs için çok iyi şeyler yaptık. Bunları yaparken her zaman beraber olduk. En son 2012 senesinde Filistin’in BM’ye üyeliğini sağlamak için büyük bir seferberlik yaptık ve 55 oya yakın oy topladık. Hal böyleyken sayın bakan bizim aleyhte olduğumuzu söylüyorlar. Halbuki 1961 yılında kurulan OECD’ye İsrail Türk vetosunun sayesinde girmemiştir. 2010 senesinde Türkiye vetoyu kaldırdı ve İsrail girmiş oldu. Halbuki Mavi Marmara’dan sonra Türkiye bunu kaldırıyor. Neden, niye kaldırdı? Ben 9 sene içinde beyanlarım hala internette meydanda. Bütün bunlar varken bu kadar açıktan pozisyon beyan ederken benim Filistin ve İsrail arasında taraf tutmadığımı söylemedi bir iftiradır. İkincisi diyor ki sayın bakan Beşar Esad gibi bir despotu kınamadı. Ben iki sene önce söylediği konuşmayı önüne koyarsam… Şimdi ben bu despotların hepsini hatta Arap baharını tenkit eden bir kişiyim. Arap baharı yanlıştır Arap despotlarının sonbaharı vardır dedim. Bu despotlar hakkında yaptığım açıklamalar meydandadır tarihleriyle. Libya’daki ayaklanmalar Kaddafi’ye karşı 17 Şubat’ta benim beyanatım 22 Şubat.

Hiç kimse 17 Şubat’la 22 Şubat arasında kimseden bir açıklama çıkmadı. Ben o açıklamaları yaparken sayın Davutoğlu bana telefon etti. Sayın genel sekreter bunlar bizi sıkıntıya düşürüyor dedi. Ben bunları söyulemek zorundayım kaydı var her şeyi var. Siz Kaddafi’yi tenkit ediyorsunuz dedi bize bazı serzenişler geliyor, ne olur filan işte bizim orada işçilerimiz var müteahhitlerimiz var. Sayın bakan elbette ben Türkiye'nin menfaatlerine zeval olsun istemem ama ben Türkiye adına konuşmuyorum ki sizler konuşursunuz. Genel sekreter kendi fikirleriniz söylüyor bizi bağlamaz dersiniz. Bu beyanları söylemek kafa karıştırmaktan başka bir şey değil. Bu meselenin üzerine fazla gidilirse ben her şeyi ortaya koymaya hazırım. Bu ciddi meseledir dış politika iç politika polemikleri gibi yürütülmemesi lazım. Suriye meselesinde diyoruz ki Arap ihtilaflarına taraf olmamak lazım. Arap kardeşler birbiri ile barışırlar biz dışarıda kalırız. Ben sayın bakanın yaptığım konuşma ile yaptığı atıf o konuşmada ben Suriye’deki sivil insanlara yapılan insan hakları ihlallerini şiddetli tenkit ettim, rejimi tenkit ettim ve bizim meclisin bu konuda tedbirler almasını davet ettim. O toplantıda en şiddetli müdahaleyi iki ülke yaptı. Türkiye ve Katar. Bir ara verdik aradan sonra sayın bakan yanıma geldi çıkarken bana dedi ki; hocam bu taraftan girelim dedi Suriye dışişleri bakanı orada oturuyor dedi. Karşı tarafa geçince baktık ki Suriye dışişleri bakanı, Katar dışişleri bakanı başbakan bir arada oturuyor muhabbet ediyorlar. Sayın bakan dedi ki ne olur dedi. Dedim ki Arap kardeşler böyledir barışırlar olan bize olur dedim. Suriye’deki kavga elbette insan hakları ihlalidir, demokratikleşmenin önünü tıkamaktır, diyaloga girmemektir, işkence etmektir. Ama bunlar yapılmadı diye bu bölgenin savaşa sürüklenmesi reva mıdır? Peki siz kardeş ülke olarak bu kadar dostluktan bu karda düşmanlığa dönüşmesi doğru mudur? Siz başka ülkelerin rejim değişikliğini talep edemezsiniz ki. Sıkıntı burada zaten. Diyorlar ki siz bize ülkemizde ne yapmamız gerektiğini söylediniz diyorlar. 6 saat ben ona ders verdim dersi çalışmadı diyorsunuz. Türkiye bu noktaya geldiği zaman insanlarımız kaçırılıyor. Siz benim Antep’te yaptığım beyanattan Türkler kaçırılmaya müstahaktır diye çıkarım yapıyorlar. Ben böyle bir şey söylemedim sayın bakan çıkarıyor o konuda çok büyük hünerleri vardır. Mülteciler konusunda da Antep’te dün basın toplantısında Antepliler sorular sordular. Benim ilk sözüm bunlar bizim komşularımız. Bizim müşterek tarihimiz var. Müşterek kültür mirasımız var. İstanbul’a en yakın Şam ve Saray Bosna. Kilis’teki kamplarda kaç bin insan var Türkiye'de kaç bin insan var milyonu aşkın olduğunu söylüyorlar. Peki biz kapılarımızı açtık bütün Suriye gelsin derken bunu hazırlığını yaptı mı hükümet? Mecliste verilen öneriler niye gündeme alınmıyor, niye kamplar yapılmıyor? Böyle hamasi şekilde bu meseleleri yürütmek Türkiye'ye ziyan getiriyor. Komşuları ile yeni bir siyaset yapmalı Türkiye.

Oğuz Haksever: Çok sık olarak kutuplaşma sorununu vurguluyorsunuz ve bunu önlemek için çaba sarf edeceğim diyorsunuz. Bunun altınız biraz doldurur musunuz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Bizim neslimiz 70’leri çok acı yaşadı. Ülkemiz çok kurban verdi. Türkiye katliamlar yaşadı insanlar birbirini taradı. Sen sağcısın sen solcusun faşistsin gibi şeyler oldu. Türkiye kutuplaşmaya benden yana senden yana gibi gerginliği kaldırmaz. Hele etrafımızda bu etnik, mezhep, din adına savaşlar yapılırken aşırı terör grupları boy gösterirken etrafımızı ateş çemberleri sarmışken Türkiye'nin bir birlik içinde olması lazım. Biraz tansiyonu düşürmemiz lazım biraz serinkanlı olmak lazım. Nereye gitsek ülke de herkes böyle bir şeyden korkuyor bölünme korkusu yaşıyor insanlar. Bunlardan kurtulmamız lazım bizim.

Oğuz Haksever: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül çerçeve yasa diye bilinen yasayı onayladı. Kürt sorunu konusunda size ilk basın toplantınızda bu ana dil meselesi soruldu kendi geçmişinizden söz ettiniz. Ana dil konusundaki bu yaklaşımınızla Milliyetçi Hareket Partisi’nin de sizi destekleyenler arasında olması bir sorun mu?

Eklemeddin İhsanoğlu: Ben bir partinin değil iki partinin de değil bir çok partinin adayıyım. Türkiye'de bu adaylığa layık olan bir çok insan var. 76 milyonluk dünyayı yönetmiş milletten çok çok insan vardır. Ama bu şerefli görevi üç kişi omuzladı. Ben bu anadil meselesini söylerken gurbette doğmuş büyümüş bir insan olarak Türk olduğumu ancak Türkçe konuşulan bir yerde hissettim. Şimdi biz Kürt olarak doğuyorsunuz kendi vatanınızda ve size Kürtçe konuşamazsınız diyorlar. Bunu inkar etmek insan haklarının temelini ihlal etmektir. Ben zannetmiyorum ki beni destekleyen partiler içinde buna karşı olan olsun. Biz Türkler Kürtler bu topraklarda bin sene birlikte yaşadık. Bizi ayıran dillerimiz dışında bir şey yok. Biz 2014 senesinde bizim evrensel insan hakları beyannamesi var, hukuk normları var, Avrupa Birliği’ne girmek istiyoruz biz ne kadar engel koyulsa da ve bu durumun olması bize sıkıntı veriyor. Bu barışa ulaşmak için, savaşın durması için ne yapılması gerekirse ben bunun yanında olacağım. Bazı şeyler var ki bunları yüksek sesle yapamazsınız mahremiyet içinde yapmak bunları devlet işi gereğidir. Fakat belli bir noktadan sonra ciddi meseleleri meclise getirmek lazım. Varılacak çözüme doğru milli mutabakatın sağlanması lazım. Sağlamazsanız bu elinizde patlar. Bunu hızlı bir şekilde yapmak arzu edilen bir şeydir ama belli bir siyasi hesaplamalar içinde değil milli mutabakat üzerinde yapmak lazım. Seçilen cumhurbaşkanı da bu konulara destek vermesi lazım.

Oğuz Haksever: Cumhuriyet Halk Partisi’nde seçilmenize adaylığınıza karşı çıkan milletvekilleri oldu. O vekillerden biriyle karşı karşıya gelseniz ne söylersiniz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Çok geldik. Haklı olarak ben o partinin içinden gelmiyorum Demokrat Partili bir ailenin içinden geliyorum. Ama Halk Partisi ve Hareket Partisi muazzam bir uzlaşma gösterdiler. Türkiye'de böyle bir uzlaşmanın gerçekleşmiş olması takdire şayandır. Böyle bir büyük mutabakatın 7 parti şu anda bu sevindiricidir. Halk partisi içindeki bazı arkadaşlarımın beyan ettikleri benim hakkımdaki fikirler beni yakından tanımamalarıdır. Ben bunun hemen hemen giderildiğini çok iyi biliyorum. Bana gelip sizin konuşmalarınızı dinledikten sonra, sizin eserlerinizi gördükten sonra sizin uzun kariyerinizdeki söylediklerinize baktıktan sonra ak dediğinize kara kara dediğinize ak demediğini gördük dediler. Aydın’a gittik oradaki kanaat önderleriyle uzun uzun konuşmalar yaptık. Bu arada rahmetli Adnan Menderes’in çiftliğine gittik gezdik. Bu arada otele döndük kapının önünde bir hanımefendi ben size bir şey soracağım dedi. Siz Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz dedi. Benim fikrim budur budur dedim tamam benim oyum size dedi. Bu bir örnektir ama bu partinin içindeki insanlardan bana bu fikirlerini ifade edenler oldu.

Oğuz Haksever: Diğer adaylardan cemaatin sizi desteklediğine dair açıklamalar yapıyor. Dünde okulları övdünüz.

Eklemeddin İhsanoğlu: Benim okullar hakkındaki fikrim çok açıktır bu okullar bizim medarı iftiharımızdır. Ben akademisyen olarak bir Türk insanı olarak bu okullar şimdiye kadar Türk insanını ve Türk kültürünü çok iyi tanıttıklarını herkes söylüyor. Ama bunu söyleyenler şimdi inkar ederlerse bana dün ne dediysem bugün aynısını söylüyorum. Ama ben bu cemaatin veya başka bir cemaate mensup değilim. Ben vatandaşa hitap ediyorum destek verirse vatandaş başımın üstünde yeri vardır. Zaten cemaatle hiçbir zaman işim olmamıştır.

Oğuz Haksever: Miting yapacak mısınız? Bir de bayramdan sonra bağıracağım dediniz bu miting yapacağını anlamına mı geliyor?

Eklemeddin İhsanoğlu: Ben bağırmayı fazla beceremiyorum ama deneyeceğim. Mübarek ramazanda nasıl miting yapacaksınız. Bütün gün insanlar oruç, susuz havalar sıcak insanlar bir yerden bir yere taşımak insanlara eziyet. Onun için Ramazan olmasaydı keşke.

Oğuz Haksever: Başbakan cumhurbaşkanı yetkilerini sonuna kadar kullanırım dedi. Mesela teamüllere uygun olarak kullanılmayan yetkilerden bazıları; meclisi toplantıya çağırmak, anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları referanduma götürmek, anayasa mahkemesine iptal davası açmak, bakanlar kurulunu toplamak, TSK’nın kullanılmasına izin vermek, bakanlar kurulu kararıyla sıkı yönetim olağanüstü hal filan fazla mı bu yetkiler sizce?

Eklemeddin İhsanoğlu: Bunlar olağanüstü hal yetkileri. Devlet normal seyrindeyken bunlar kullanılmaz. Hukukta keyfilik olmaz gereklilik olur. Bu yetki sizde olduğu için her hafta bakanlar kurulunu toplayayım demek olmaz. Fevkalade hallerde kullanılması için konulmuş bunlar. Biraz da yazılı olmayan teemmüllere bakmak lazım. Bakınız İtalyan Cumhurbaşkanının yetkileri bizim cumhurbaşkanının yetkilerinden daha azdır. Birkaç sene önce İtalya büyük sıkıntıya gerdi ve o az yetkili cumhurbaşkanı kalktı topladı partileri ve bir takım siyasi düzenlemeler yaptı. Bu hallerde bu yetkiler olduğu zaman kullanılması çok iyi olur. 

Oğuz Haksever: Eklemeddin İhsanoğlu seçilirse nasıl cumhurbaşkanı olacak diğer adaylardan farkı nedir?

Eklemeddin İhsanoğlu: Benim kendi görüşümü anlatayım takdir başkalarının olsun. Ben diyorum ki cumhurbaşkanı 76 milyonu kucaklayan birisi olmalı. Halkın taleplerine kulaklarını gözlerini dört açsın ve kendi siyasi gündemini başkalarına zorla kabul ettirme durumunda olmasın. Siyasetin yeri meclistir.i Siyasetin üstünde olması lazım. Ama kendi gündeme ile çıkarsa o zaman ona oy vermeyenlerin hesabını kim verecek? O bakımdan burada cumhurbaşkanı bütün toplumu kucaklayan farklılıkları bilerek kabul ederek onların yansımasını sağlayacak. Cumhurbaşkanının yapacağı şeyler anayasanın 104.maddesinde yazıyor. Devletin başıdır diyor. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin bütünün temsilidir. Anayasanın uygulanmasını gözetecek. Mevcut anayasa beğensekte beğenmesekte mevcuttur ve buna göre seçim yapılacaktır. O zaman siz bu anayasayı uygulamakla mükellefsiniz. Ben seçilirim bu anayasayla sonra kendi anayasamı getiririm ve yetkilerimi arttırırım diyemez kimse. Ama meclis ilerde anayasa tadilatını yaparsa ki yapmalıdır yeni anayasa olduğu zaman cumhurbaşkanı ona göre hareket eder. İlk defa halkın oylarıyla seçileceğinden dolayı bu halkın gücünü alacak. Kaç oy alırsa alsın yüzde 100 demektir. Onların verdiği güçle herkesin kabul ettiği meseleleri kabul edecektir. Devletin en yüksek masasında bir takım fikirler ortaya koyacaktır onların uygulanması için hükümetten destek isteyecektir. Eli sopalı bir baba değil herkesi sofrasına toplayan bir baba olmalı.

Oğuz Haksever: Sivil padişah mı seçiyoruz sözünüz epey konuşuldu.

Eklemeddin İhsanoğlu: Ben bakıyorum bazı yorumcular Türkiye'nin güçlü bir cumhurbaşkanına ihtiyacı var diyor ve bütün yetkilerin o elde tek merkezde toplanmasını istiyorlar. Böyle şey olur mu? 2014 senesinde Meşrutiyetten 100 küsur sene sonra Cumhuriyetten 90 sene sonra bu sistemi beğenmiyoruz. Belki beğenmediğimiz tarafları var ama bu sistemi terk edemezsiniz. Buradan başkanlık sistemine gidemezsiniz. Amerika’daki sistem oraya özgü. Zaten meclis bunu kabul etmedi. Türkiye'de kamuoyunun büyük yüzdesinin bu başkanlık sistemini kabul etmediğin dair çok net bulgular var.

Oğuz Haksever: Bu seçiminde bir sistem tercihini ortaya çıkaracağını mı düşünüyorsunuz?

Eklemeddin İhsanoğlu: O halkın takdiridir. Bu benim fikrim başkanlık sisteminin Türkiye'ye çok ters düştüğünü ve Türkiye'nin böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını ama Türkiye'nin bu sistemi daha şekle getirmeye ihtiyacı var.

Oğuz Haksever: Alevilik sorunu hakkında başbakan bu meseleyi öncelik olarak saydı. Sizi de İslam konusunda bilgili olduğunuz ortada ne dersiniz Alevilik konusunda bir sorun Türkiye'de var mı? Cem evlerinin ibadethane olması konusunda ne dersiniz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Benim bu konuda Alevi dernekleriyle, pirleriyle çok temaslarım oldu. Benim şahsi kanaatim biz aynı milletin evladıyız. Biz bir arada bin sene birlikte yaşadık. Aramızdaki farklılıklara saygılı olacağız, kabul edeceğiz, devlet imkanlarını eşit mesafelerde hizmetini sağlaması lazım. Laiklik prensibinin bunun garantisi olması lazım. Alevi kardeşlerimizle çok güzel konuşmalarımız oldu karşılıklı fikrilerimize söyledik onlarda bizim görüşlerimizi desteklerini söylediler. Cem evlerinin ibadethane olması konusunda onlar bunu bu şekilde kabul ediyorlarsa devletin yardımcı olması lazım.

Oğuz Haksever: Eski Türkiye'nin adayı diye iddialarda bulunuyorlar sizin için.

Eklemeddin İhsanoğlu: 12 senelik Türkiye mi? Hayır ben yeni Türkiye'nin adayıyım.

Oğuz Haksever: 1982 anayasasında bir vesayet sistemi getirildi bunun en önemli aracı cumhurbaşkanı bir kontrol mekanizması. Siz seçilirseniz bu kontrol mekanizması devam edecek diye eleştiriler var.

Eklemeddin İhsanoğlu: Sayın Gül’den mi devralacağım. Şimdi Abdullah Gül vesayet altında mı? Devleti kim idare ediyor 12 senedir?

Oğuz Haksever: Yeni bir dönem yani anayasadaki cumhurbaşkanının yetkileri ama halk seçimce farklı olacak. O fark tam olarak nedir?

Eklemeddin İhsanoğlu: Eğer seçilecek insan halktan aldığı gücü eşit şekilde kullanırsa halkın menfaatine olacaktır. Ama farklı kullanırsa o zaman sıkıntı olacaktır.

Oğuz Haksever: Sorunlar çıkıyor bazen hükümetle cumhurbaşkanı arasında ki Türkiye bu konuda ciddi sıkıntılar yaşadı. Sizin eğer seçilirseniz o konumda tavrınız ne olacak?

Eklemeddin İhsanoğlu: Cumhurbaşkanı problemleri sühuletle halleden birisi olması lazım, kolaylaştırıcı olması lazım. Hükümetle iyi diyalog içinde olması lazım. Kendi siyasi tercihlerini başkalarına dikte eden değil anlayış içinde saygı ve sevgi içinde milli menfaatleri her şeyin üstünde tutan bir tavır içinde olmalıdır. O tavır varsa problem çözülür. Ama farklı bir tavır varsa problem doğacaktır.

Oğuz Haksever: Ekonomi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Türkiye kalkınmasını sürdürebilir bir kalkınma sağlaması lazım. Şüphesiz ki Türkiye son yıllarda bilhassa rahmetli Turgut beyin bahsettiği temel üzerinde Türkiye ilerliyor. AK Parti’nin hükümetinin ilk yıllarındaki güzel yatırımları Türkiye'yi bir noktaya getirdi. Fakat biz son yıllarda bu 10 bin dolar çizgisini aşamadık. Ayrıca son yıllarda gelir dağılımında bir takım sıkıntılara düştük. Bunları gidermek lazım bu hükümetin görevidir ama cumhurbaşkanının da yön verici olması lazım. Fakirlik meselesinin ortadan kaldırılması, kanun üstünlüğünün sağlanması lazım. Son yıllarda adalet kavramı ve kurumları çok darbe aldı Türkiye'de. Türkiye'nin buna bir çare bulması lazım ve bence seçilecek cumhurbaşkanının ilk el atacağı yerlerden birisi bu adalet mekanizmasının ele alınmasıdır.

Oğuz Haksever: Yargıda temel sorun olarak neyi görüyorsunuz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Siz adalet sisteminizde her gün değişiklikler yaparsanız her gün sistemi farklı bir yorumla değiştirirseniz, yargılamalarda 5-6 sene gibi insanları içerde fiili bir cezaya maruz bırakırsanız, yüksek mahkeme bu insanların hepsini serbest bırakırsa insanların güveni olur mu buna? Bence adalet ve siyaseti birbirinden ayırmamız lazım.

Oğuz Haksever: Vizyon belgenizde kredilerin ve kredi kartlarının sıfırlanması için uğraşırım çalışırım dediniz? Buna açıklık getiri misiniz?

Eklemeddin İhsanoğlu: Türkiye'de orta halli vatandaş bir kredi sarmalı içinde. Bankaların aldığı faizler vesaire, ödeme şartları bunlar vatandaşı sıkıntıya sokuyor. Bu sarmalı bir yerde çözmek lazım. Cumhurbaşkanı ekonomiyi yürütenlere danışmanlarına bu konuda bir çıkış yolu arayışları içine girmeleri ve bunu hükümete tavsiye etmeleri lazım. Yapma yetkisi yoktur cumhurbaşkanı ama yol gösterebilir.

Oğuz Haksever: Siz bir jest yapıp diğer adayların hesaplarına biner lira yolladınız ama sayın başbakan iade etti.

Eklemeddin İhsanoğlu: Bu bir jetti yani sembolik bir rakamdı. Sayın Demirtaş çok zarif cevap verdi teşekkür etti. Sayın başbakanda iade ederek teşekkür etti.

Oğuz Haksever: Nasıl kampanyaya bağış durumu bakma durumunuz oldu mu?

Eklemeddin İhsanoğlu: Son rakamları almadım ama başladı. Ama çok zaman yok çok adil bir yarış değil. Her şey bir ay içinde yapılıyor. Bu biraz biçilmiş kaftan.

Oğuz Haksever: İsrail ordusu Gazze’ye kara harekatına başladı.

Eklemeddin İhsanoğlu: İsrail bunu ilk defa yapmıyor. Bunu 2008 senesinde yaptı 2009’da yaptı 12’de yaptı daha sonra da yapacak. İsrail’in önünde onu durduran bir güç olmadığı takdirde bunu yapacaktır. Bu şımarıklık, haddini bilmezlik bu kanun tanımazlık İsrail hükümetlerinin tavrıdır. 60 yıldan bu yana bunu yapıyor ve yaptığı yanına kar kalıyor. Güvenlik konseyi veto ile kilitlenmiştir bu veto kilidini açmadığınız zaman bir şey yapamazsınız. Ben 2009 senesinde farklı bir şey yaptım. O zaman genel sekreter olarak BM insan hakları konseyine gittim ve gerçekleri araştırma komisyonunun kurulmasını sağladım. O komisyon Gazze’ye gitti ve orada İsrail’in yaptığı tecavüzleri tespit etti, kullandığı silahların yasaklanmış silahlar olduğu tespit etti ve bu raporu BM insan hakları konseyine sundu. Bu raporda ilk defa İsrail’in yaptıkları savaş suçları tespit edildi. Bunun bir daha yapılması lazım. Filistin’i Birleşmiş Milletler’e sokabildiğimiz için gidip uluslararası ceza mahkemesinde dava açabilir. Filistin hükümetinin uluslar arası ceza mahkemesine gidip bir dava açması lazım. İsrail’e karşı bağırıp çağırmak değil icraat olan doğur icraat yapmak lazım hüner orada.

Oğuz Haksever: Başbakan terör devleti dedi sizce haklı mı?

Eklemeddin İhsanoğlu: Tabi ki öyle ben bu sıratı yüzlerce defa kullandım. Bir devlet bir milleti ezmek için elindeki bütün gücüyle, yasaklanmış silahlarla hücum ederse mahalleleri yerle bir ederlerse, kadın çocuk demeden öldürürlerse, 2009 yılındaki büyük bombardımandan sonra Gazze’ye gittiğim zaman yardım götürmek için çadırları gezerken bir kadıncağız geldi 80 yaşında. Küçücük bir yardım çadırında kalıyor. Yan tarafta büyük bir apartmanın kalıntıları vardı. 6 katlı bir ev benim ailemin evidir dedi. 67 senesinden sonra bizim evimizi yıkmışlardı bizde bu evi yapmıştık dedi. O zaman kocamı öldürdüler dedi bu seferde tüm çocuklarımı öldürdüler ben kurtuldum dedi. Ben ne yaptım onlara dedi. O evin yanında küçük bir fırın vardı, dondurma yapan bir yer vardı onu yıkmışlar. Bu insanların ne günahı var. O gaz odaların insanlık dışı şekilde öldürülen Musevilerin öcünü almaksa bu Filistinliler mi öldür mü? Bu yapılan savaşın üç genç Yahudi çocuğun öldürülmüş olması sebebi. Bunun tahkikatını yapmadan delilini bulmadan Hamas’ı suçlayıp üzerine gitmek. Önce bir tahkikat yapılır failler bulunur. Bir halkı böyle bir şeyle suçlu sayıp tanklarla, tüfeklerle, füzeler, uçaklarla saldırmak mümkün değil.

Oğuz Haksever: Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy vermeyeceğim diyenlere hiddetlenmesi hatta şezlong lobisi diye da yazılar yazılıyor. Katılım için siz hangi çağrıyı yaparsınız?

Eklemeddin İhsanoğlu: Herkes oyuna sahip çıksın, oyunu kullansın. Türkiye demokrasi tarihinde önemli bir eşiktedir. Bu seçimde sıradan bir seçim değil 90 yıllık Cumhuriyet tarihinde halk cumhurbaşkanını seçecek. Oy kullanmak yetmiyor sadece oyuna sahip çıkması lazım. Gördük ki bazı yerlerde trafoya kediler giriyor, fareler giriyor elektrikler kesiliyor bu sürprizleri engellemek lazım.

Oğuz Haksever: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyon toplantısına giden sanatçılar ağır eleştirilere uğradılar niçin gittiniz diye. Ne düşündünüz bu konuda?

Eklemeddin İhsanoğlu: Bu yarışı biz medeni bir şekilde yapalım dedik. Ne oraya gitti diye onları tenkit edelim ne gitmedi diye tenkit edelim herkes yarışa saygı içinde devam etsin. Türkiye'nin bir adaya iki adaya mahkum kalması çok yanlış.

Oğuz Haksever: Siyasetin dışından geldiğiniz yönünde eleştiriler vardı siz onlara yanıt verdiniz. Siyasetle sürekli ilgilendim dediniz onların dışında yanıtınız ne olur?

Eklemeddin İhsanoğlu: Ben anlamıyorum bu bir suç mudur, mani bir hal midir? Ben bu sorunların geçildiğini zannediyorum.

Oğuz Haksever: Medyanın bu kampanya ile ilgili çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? TRT’den şikayetçisiniz o ayrı mesele.

Eklemeddin İhsanoğlu: Ben medyanın daha adil, daha insaflı, daha demokrat davranmasını bekliyorum. Ayrıca iftiralara, karalamalara yer vermemesini temenni ediyorum. Bugün sizin yaptığınız iftiraları yarın size yapabilirler.

Oğuz Haksever: Adaylığınız açıklandığından beri koşturuyorsunuz. Dikkatinizi çeken, sürpriz gelen beklemediğiniz neler oldu?

Eklemeddin İhsanoğlu: Bazı aydınlardaki tavır bir de halk kitlesindeki tavır. Bazı aydınlarda öyle bir tavır var ki sen nereden çıktın arkadaş filan gibi. Sanki kanunda vasıflar, şartlar sana uygun değil gibi. Bazı aydınlardaki şartlanmayı görünce ben şaşırdım. Fakat sahaya inip kasabaları gezmeye başlayınca halkın arasına girip temasa geçince şaşırdım. Bazı aydınlarımızla halkımız arasındaki düşünce farkını görünce çok mutlu oldum. Onlar insanı seviyorlar sizi muhatap kabul ediyorlar. Sizin o makama gelmenizi istiyorlar, sizin gibi insana ihtiyacımız var diyorlar. Hayatta bir defa gördüğünüz insan söylüyor bunu. En önemli şey genç kızlarımızın ve kadınlarımızın gösterdiği ilgi başı açık başı kapalı, değişik eğitim seviyesinden kadınların gösterdiği ilgi.

Oğuz Haksever: Cumhurbaşkanı olursanız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la geçinme durumunuz nasıl olacak?

Eklemeddin İhsanoğlu: Gayet güzel olacak tabi. Ben sayın başbakanın başbakanlığını beğeniyorum. Hatta ben istiyorum ki güzel projelerini devam ettirsin başbakan olarak.

Oğuz Haksever: Çok teşekkür ediyoruz yayınımıza katıldığınız için.

Eklemeddin İhsanoğlu: Çok teşekkür ededim.

ntvmsnbc.com, 17.07.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.