Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > AKP’ye oy veren düşmanımız değildir

AKP’ye oy veren düşmanımız değildir
HDP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, dün Ermeni, Süryani, Rum ve Yahudi cemaatlerinin inanç temsilcileriyle İstanbul’da bir araya geldi.

Beyoğlu’ndaki Cezayir Restoran’ın büyük toplantı salonunda düzenlenen basın toplantısına HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, BDP yöneticileri, yazar Hayko Bağdat ve çok sayıda aktivist de katıldı. Yaptığı konuşmada Başbakan Erdoğan’ın kullandığı dilin kamplaşmaya ve gerilim yaratmaya dönük olduğunu belirten Demirtaş, özetle şunları söyledi:

ÖTEKİ TÜRKLER

-  Bu dilden vazgeçmediği sürece ‘76 milyon kişinin cumhurbaşbakanıyım’ dememeli. Bütün Türkiye’yi kucaklayan bir mesaj vermediyse, Sivas Katliamı ile yüzleşmediyse, Rojova’daki katliamlara ‘dur’ demediyse, Roboskili ailelerden, Berkin Elvan’ın annesinden özür dilemediyse asla Türkiye’nin cumhurbaşkanı olmayacaktır. Biz asla böyle bir dil kullanmadık. AKP’ye oy verenler bizim düşmanımız değildir. Asla düşmanlaştırmayacağız. Başbakan’ın yaptığı budur. Başbakan’ın gözünde AKP’ye oy vermeyenler vatan hainidir.
- Bu toplantının amacı oy değil. Bizim için tarihsel yüzleşme ve gelecek vizyonumuzu sağlam temellere oturtma toplantısıdır. Ankara’da öteki olduğumuzu Kürt kimliğimizden dolayı hep hissettik. Ama Türkler de objektif olarak bakarlarsa onlar da kendilerinin aslında öteki olduğunu göreceklerdir. Birlikte adil, barış içinde bir yaşamı kurmak için yola çıktık.

ÖZÜR BORÇLUYUZ

- Ermenilere, Rumlara, Süryanilere yapılanlardan dolayı devlet özür dilemelidir. Devletin özrü hem içerik olarak önemlidir hem de bu topraklarda tekrar soykırım yaşanmayacağının garantisidir. Bunu yapmadığımız sürece asla ve asla bu topraklarda kalıcı bir barıştan söz edemeyiz. Biz Kürtler Türk halkı ile kardeş olsak, aramızda sosyal ve ekonomik dengesizlik kalmasa ama bu topraklarda özür dilenmemiş bir Ermeni varsa bu kardeşlik hukukuna ters düşer. Bu borç devletin borcudur. Bu borcu Türk halkının boynuna yükleyemeyiz. Alevilere, Ermenilere, Süryanilere özür borçluyuz. Bu topraklarda birlikte yaşayacaksak ‘Benim toprağım, benim vatanım’ demek yerine ‘Bizim toprağımız, bizim vatanımız’ demeliyiz.

- Bu ülkede bir Türk Yahudi’ye, Ermeni’ye, Süryani’ye, Alevi’ye kardeşim diyemiyorsa birlikte yaşam her gün daha zora gidecektir. Bugün geçmişe ve geleceğe dair önerilerini burada paylaştılar. Tekçi, ırkçı, milliyetçi ve nefret dili yaratan söylemler bu kampanyada kullanılmasın. Çünkü toplumumuz bundan çok çekti.
 

Hürriyet, 14.07.2014

Demirtaş: Asıl cezalandırılması gereken Başbakan'dır
Cumhurbaşkanı adayı ve HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gezi olaylarında siyasetin kullandığı dilin toplumu neredeyse birbirine karşı linç edecek hale getirdiğini belirtti.

Demirtaş, "Burada asıl telafi edilmesi gereken nefret söylemi ile ötekileştirişi, düşmanlaştırıcı dille, toplumu birbirine karşı nerede ise linç edecek hale getiren siyasetin dilidir. Başbakan başta olmak üzere Gezi direnişi süresince özgürlük ve yaşam tarzı için kendi gelecekleri için direnen gençlere karşı kullandığı karşı dildir. Asıl cezalandırılması gereken odur." dedi.

Zaman, 14.07.2014

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, Ali İsmail Korkmaz'ın Kayseri Adliyesi'nde devam eden duruşmasını izledi. Duruşma çıkışında ise gazetecilere açıklama yapan Demirtaş, Ali İsmail Korkmaz'ın öldürülmesi olayını 'Türkiye'de son dönemlerde yaşanan en trajedik ve en acı olaylardan biri ve katliamı' olarak nitelendirdi. Demirtaş, şunları söyledi: "Herhalde bu ülkede insanlıktan nasibini almış hiç kimsenin asla tahammül edemeyeceği, içine sindiremeyeceği vahşet ve barbarlık örneğidir. Dolayısıyla bu kırılan insan onurunun onarılmaya muhtaç, kamu vicdanının tek başına yargılama ile ortadan kaldıramayacağını düşünüyorum. Yargılamada ne sonuç çıkar hep birlikte göreceğiz. Bugün karar çıkmaz. Burada asıl telafi edilmesi gereken nefret söylemi ile ötekileştirişi, düşmanlaştırıcı dille, toplumu birbirine karşı nerede ise linç edecek hale getiren siyasetin dilidir. Başbakan başta olmak üzere Gezi direnişi süresince özgürlük ve yaşam tarzı için kendi gelecekleri için direnen gençlere karşı kullandığı karşı dildir. Asıl cezalandırılması gereken odur. Onarılması ve düzeltilmesi gereken odur. Kamu vicdanının da Başbakan'ın kullandığı dil büyük bir yara olarak duruyor. Aynı kişi Türkiye'nin cumhurbaşkanı adayıdır. Mahkeme adil bir karar vermelidir. Vahşice cinayette suçu olan herkese hak ettiği cezayı vermelidir. Asıl siyasetinde toplumda açılan bu yaranın giderilmesi için mutlaka bir onarıcı şeyler görmesi gerekir. Başbakan'ın özür dilemesi gerekir. Ailelerin acısını paylaşmayı zulüm saymış bir siyaset var. Gerçekten çok üzgünüz. Aradan bu kadar zaman geçti ama Ali İsmail Korkmaz'ın ölüm şekli herkeste acıyı yaşatıyor. Ali İsmail Korkmaz ve diğer hayatını kaybedenleri saygı minnetle anıyor. Halkımıza ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Bütün ailelere ezilen insanlık adına dayanışma için burada idik. Ezilenlerin yok sayılanların dayanışma içerisinde üstesinden gelecek ve bunun için buradaydık."

'700 BİN LİRALIK SAAT OLANLARIN SESİ DUYURULUYOR'

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili oy pusulasındaki sıranın belirlenmesi ile ilgili çok yorum yapmayan Selahattin Demirtaş, TRT'nin adaylarla ilgili tepki üzerine esnek davranmaya başladığını söyledi. Demirtaş, özel kanalların da bu konuda etik davranması gerektiğini anlatarak, 700 bin liralık saati olanların sesinin duyurulduğunu, kanalları olduğunu ifade etti.

Demirtaş, şu değerlendirmeyi yaptı: "Eleştirilerimiz üzerine TRT biraz daha politikasını esnekleştirerek yayın yapıyor. Bunun adil ve eşit olması gerekir. Yoksa demokratik seçimden bahsedilemez. Özel kanallar da vicdanlı davranmalıdır. TRT gibi kanunları yok ama basın ahlak ilkeleri var. Üç aday var. Üçünün de sesini halka duyurmak için adil davranmalıdır. Ben Çankaya hasreti, koltuk sevdası için aday olmadım. Türkiye'de sesi duyulmayan geniş bir kesimin adayı oldum. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, işsizlerin, cebinde ekmek parası olmayanlar için aday oldum. Kolunda 700 bin lira saat olanların sesi duyuluyor. Kanalları var. Sadece TRT değil diğer özel kanalların da adilce yayın yapmalarını isteriz. Fırsat tanımalarını isteriz. Zaten seçim demokratik yürümüyor."


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.