Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Beşeri sermayenin sağlığı

Beşeri sermayenin sağlığı
Bir ülkenin ekonomik büyümesinin önemli kaynaklarından biri olan beşeri sermayenin eğitim, beceri ve sağlık boyutları bulunuyor; sağlıklı bir işgücü daha üretken hale geliyor.

Bir ülkenin üretim faktörlerinden olan beşeri sermayesi, o ülkedeki insanların sahip oldukları ve üretken olarak kullanabilecekleri beceri ve yetkinliklerin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Beşeri sermaye denildiğinde, işgücünün sadece sayısı değil, eğitim kalitesi, becerileri ve hatta sağlık durumu da kastedilmektedir. Bir ülkede beşeri sermayenin gelişimi, fiziki sermaye derinleşmesi (çalışan başına fiziki sermaye) ve birim faktör girdisi başına elde edilen üretimi gösteren üretkenlik artışının yanısıra, ekonomik büyümenin önemli kaynaklarından biridir. Geçtiğimiz iki hafta boyunca, ekonomik büyümenin diğer önemli bir kaynağı olan toplam faktör üretkenliği konusunu irdelemiştim. Bu ve önümüzdeki yazılarda beşeri sermayenin belirleyicileri ve ülkeler arası karşılaştırmasına değineceğim.

Beşeri sermayenin sağlığı İşgücünün ‘beşeri sermaye’ unsurlarından biri olan sağlık durumu, üretkenliği ve kapasitesini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler’in İnsani Gelişmişlik Endeksi’nin bileşenlerinden biri olan yaşam beklentisi de genel olarak insan sağlığını ölçmeye yönelik bir göstergedir. İşgücünün daha uzun bir üretken ömre sahip olması, o işgücünün eğitimi ve becerilerinin gelişimi için yapılan yatırımlardan daha fazla getiri alınması demektir. Sağlıklı geçirilen ömrün uzaması bireyleri, daha uzun süre eğitim görmeye de teşvik etmektedir. Hem çocukluk hem de yetişkinlikteki sağlık durumu bireyin ekonomik faaliyeti üzerinde etkili olabilmektedir. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, işgücü kaybına yol açan başlıca sağlık sorunları arasında temel bulaşıcı olmayan rahatsızlıklar (kalp ve damar rahatsızlıkları, kanser, şeker, solunum rahatsızlıkları ve ruhsal/zihinsel rahatsızlıklar) ve yaygın bulaşıcı rahatsızlıklar (HIV/AIDS, verem, sıtma) yer almaktadır. Çocuk ölümlerinin oranı, çocuklarda boy kısalığı ve zayıflık gibi kriterler de beşeri sermayenin sağlık boyutunun değerlendirilmesinde dikkate alınmaktadır. Beşeri sermaye sağlığının değerlendirilmesinde gözetilen diğer unsurlar ise, aşırı şişmanlık, stres ve depresyon düzeyi, temiz suya erişim, genel hijyen koşulları ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı ve kalitesidir. Dünya Ekonomik Forumu’nun Beşeri Sermaye Raporu’na göre, Finlandiya, İsviçre, Hollanda, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri, Kuzey Amerika (Kanada ve ABD) ve Asya ülkelerinden Singapur ‘sağlık’ kriterlerinde en yukarıda alan ülkelerdendir. Türkiye, 77. sıra ile yeni endüstrileşen Asya ülkeleri, Doğu Avrupa ülkeleri ve BRIC ülkelerinin çoğunun gerisindedir. Türkiye özellikle şişmanlık ve stres yaygınlığı konusunda arka sıralarda bulunmaktadır. OECD’nin ‘Sağlığa Bakış 2013’ raporuna göre de Türkiye ve Meksika yaşam beklentisi itibariyle OECD üyeleri arasında en alt sıralarda bulunan ülkeler arasındadır.

Bulaşıcı olmayan hastalıkların beşeri sermayeye etkisi

Son yıllarda, yaşam tarzı ve beslenme gibi unsurlarla da birlikte artış gösteren ve sağlık sorunları arasında ciddiyet kazanan kronik, bulaşıcı olmayan hastalıklar, Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) de özel aksiyon almasına neden olmuştur. 2011 yılında WHO tarafından gerçekleştirilen ‘Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolüne İlişkin Genel Kurul’ ile bu tür hastalıkların etkilerinin azaltılması planı ülkelerin devlet başkanları veya temsilcileri düzeyinde bir deklarasyon haline getirilmiştir.
Bu deklarasyon ile 2020 yılına kadar sigara ve alkol gibi zararlı madde kullanımının azaltılması, sağlıklı bir beslenme düzenine geçilmesi, fiziksel aktivite sıklığının artırılması gibi strateji adımları belirlenmiştir. İngiltere’de bulunan University College London
Eczacılık Fakültesi nezdinde hazırlanan bir makaleye göre Türkiye’nin bulaşıcı olmayan hastalıklardan kaynaklanan yıllık işgörmezliğin 6,5 milyon kişi yıl olduğu ve bu işgörmezliğin ekonomik yükünün GSYİH’nin yüzde 8-10’una ulaştığı tahmin edilmektedir. WHO’ya göre Türkiye’de sigara kullanımının azaltılmasında son yıllarda önemli gelişmeler sağlanmakla birlikte, OECD verilerinde özellikle şeker hastalığının artışı dikkat çekmektedir. Türkiye’nin ekonomik bir atılım planı içerisinde, teknolojisine, bireylerinin eğitimine ve fiziki sermayesine yapacağı yatırımlar kadar, bireylerinin sağlığına yapacağı yatırımlar ve kazanımlar da üretkenlik artışı için gereklidir.


Metin Ercan, Radikal

05.04.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.