Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararında Erdoğan ve Gül ters düştü

Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararında Erdoğan ve Gül ters düştü
Yüksek mahkemenin Twitter kararı Gül tarafından takdirle karşılanırken, Erdoğan 'Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duymadığını' söyledi

 

Anayasa Mahkemesi’nin Twitter yasağının kaldırılması kararını değerlendiren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “En yüce mahkeme Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi bir zamanlar siyasi kararlar verirdi. 17 üyenin 10’unu ben atadım. Bazı önemli kararların oybirliği ile çıkıyor olması üyelerin evrensel hukuku esas alarak karar verdiğini gösterir ve güveni arttırır. Benim çok gurur duyduğum olaydır” diyerek yüksek mahkemeye olan desteğini belirtti.

Azerbaycan ziyareti öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Tayyip Erdoğan ise, “Biz bu karara uyarız olay bu. Ama saygı duymuyorum. Bu sadece bir yasaya uymaktır. Bu hukuk değildir onu söyleyeyim. Hukuk başka bir şey” dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kuveyt’teki seyahatin ikinci gününde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, Radikal gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’ın sorularına şu yanıtları verdi:

Anayasa Mahkemesi’nin Twitter ve YouTube yasağını kaldıran kararı sizin için sürpriz oldu mu

Benim için sürpriz değil. Hatırlarsanız yeni çıkan internet yasasının çıkış amacı zaten bütünü kapatmak yerine sadece sayfayı kapatmak içindi.

Yasa bu şekilde çıkacaktı. Ama bir iki gereksiz müdahale oldu. İki yıllık trafik bilgilerini toplamak ve mahkeme kararı olmadan sayfaları kapatmak... Torba yasa olunca onayladım ama bir hafta içinde hükümet düzeltti. Burada önemli olan Anayasa Mahkemesi’nin oybirliği ile aldığı karar. Kurumlara güvenmek lazım. Sonunda hukukun üstünlüğü bu memlekette ispatlanır. En yüce mahkeme Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi bir zamanlar siyasi kararlar verirdi. 17 üyenin 10’unu ben atadım. Bazı önemli kararların oybirliği ile çıkıyor olması üyelerin evrensel hukuku esas alarak karar verdiğini gösterir ve güveni arttırır. Benim çok gurur duyduğum olaydır. Tutuklu milletvekilleri ile ilgili karar verilirken de birçoğu aynı siyasi görüşte değildir. Başbuğ kararında da böyle oldu.

Milli Eğitim ve HSYK yasaları için de öngörüyor musunuz?

Bir kanunun iyi veya kötü olması ayrı, anayasaya aykırı olması ayrı.

Ben bazen yasaları iyi görmemekle birlikte hukuk birimlerim anayasaya aykırılık yok ama iyi yasa değil diyebiliyor. Siyasiler tartışabilir ama Anayasa Mahkemesi anayasaya aykırılığa bakacak. Anayasa Mahkemesi iyi veya kötü diye bakacak olursa siyasallaşmış olur.

Burada önemli olan AİHM. Anayasa Mahkemesi bir sınavda aslında. AİHM’de binlerce dosyamız vardı, onlar durduruldu. Bu hak AYM’ye verildi. Anayasa Mahkemesi gerçekten AİHM gibi karar veriyor mu veremiyor mu bunu ispatlamak zorunda. Bunu ispatlayamaz ise evrensel hukuku uyguladığını ispatlayamaz ise Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkı hiçbir işe yaramaz.

TİB bu kararı alamaz mıydı?

Aslında Anayasa Mahkemesi’ne ihtiyaç yoktu. Kurumlar bu kararı daha iyi yorumlarlarsa o zaman insanlar mahkemeye gitmek zorunda kalmayabilir.

Demokrasi sadece seçilmek değil demokratik kurumların işlemesi. Türkiye’de bağımsız olması gereken denetleme kurumlarına müdahale edildiği konusunda eleştiri var.

Reform süreci aslında kurumları rehabilite etmek, standartlarını yükseltmektir. Niçin Sayıştay Kanunu çıkardık. Milli Eğitim deyince Milli Eğitim’i değiştirmeyip eğitimi reforme edeceğiz.

Anayasa Mahkemesi şu anda referans bir kurum oldu. Kurumların yapısında bir değişiklik olmadı. Bir meydan okuma var. Siz geleceğe dair nasıl bir bakıştasınız?

Asıl mesele anayasayı yapamamakta. Anayasayı yapamayınca bu konular başladı. Toplumsal talep büyükken, bütün partiler halka gidecek kadar çalışmalar yaparken, sivil toplum örgütleri toplantılar yapıp raporlar hazırlarken işin Meclis’te tıkanması bizim için hüsran oldu. Ben bunu uzun süredir ağzıma almıyorum. O geniş ortak siyasi iradeyi görmeyince yalama oluyor. Ümit ederim buna tekrar döneriz. Tunus bizden önce yapacak dedim.

İhvan’ın kendi anayasasını yapması, bizde ise bir hüsranla sonuçlanması kültürümüzün çatışmacı yönünü ortaya çıkarıyor. Bizim çatışmacı kültürümüz hakkında 7 yılını tamamlamak üzere olan cumhurbaşkanı olarak ne diyorsunuz?

Bunların esas söylenme yeri TBMM. Bunları en üst seviyede Meclis açış konuşmalarımda seslendirdim. Bu siyasi gelenekten çıkmadıkça yüksek gelirli toplum olmamız zor. Türkiye’yi yüksek gelirli, en gelişmiş standartlara sahip ülke yapmanın yolu hukuktan geçiyor.

Anayasaya göre cumhurbaşkanını halk seçecek. Geniş yetkiye sahip ama sorumsuz. Başbakanı da halk seçiyor. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı ile seçilmiş bir başbakanın çatışması bu anayasa zemininde olmayacak mı?

Bu işleri konjonktürel düşünmemek lazım, uzun vadeli bakmalı. Problemli şeyleri görüp o problemleri yok etmek akıllı insanların yapacağı şeyler olmalı. Savaşlar da öyle oluyor. Önleyici tedbirler böyle alınmalı. Görev tarifleri ile ilgili bunların tekrar düzgün şekilde yapılması doğru olurdu. Yoksa problemler ortaya çıkınca, reaksiyonel yapılınca o başka problem doğuruyor. Ben Cumhurbaşkanı olarak yapıcı biçimde bunların düzeltilmesi için uğraştım. Bunun da ülkeye katkısı oldu. Ben daha önce Kürt meselesi ve diğer meselelerde anayasayı tamamen yeniden yazmak doğru olur dedim. Yoksa şu maddesini alıp şöyle yapalım denilince o zaman karşıtlarını oluşturur. Eğer yeni bir anayasa süratli bir şekilde yapılmış olsa, çelişkili şeyler ayıklanırdı. Ayıklanmasında da fayda var.

Büyük krize neden olabilir mi?

Olabilir…

Sizin teraziniz ne, hangisi daha ağırlıklı olmalı.

Ben parlamenter sistemin Türkiye’ye daha uygun olduğunu söyledim. Bütün check and balanslarını içinde taşıyan sistem daha doğru olur. Bunun check balansları olmalı.

Siz daha önce cumhurbaşkanının yetkileri azaltılmalı demiştiniz.

Daha önce söylerdim ama şimdi söylemem konjonktürel olarak yanlış anlaşılır.

Türkiye’nin demografik yapısının, inanç yapısının temsil edileceği bir parlamentoyu düşündüğümüzde daha düşük bir baraja ihtiyaç olabilir. Hem istikrarlı hükümet hem de çoğulculuğu temsil nasıl olacak?

Bunlar konjonktürel tercihlerle olacak şeyler değil. Siyasi tarihimize baktığımızda iktisat tarihine baktığımızda istikrarlı olmadığı dönemde ekonomik kalkınma çok düşük. Onun için baraj konulurken temsilde adalet yönetimde istikrar denilmiş. İstikrarın önemini hiç tereddütsüz söylerim. Türkiye’nin yaptığı ekonomik hamleler hep istikrarlı dönemlerde oldu. Teorik olarak doğru olan şeyleri uygulamaya koyduğumuzda acaba nasıl bir sonuç çıkar? Check balansın Türkiye’de çıkması başkanlık sisteminde çok daha zor. ABD gibi kurumsallaşmış bir sistem olsa check balans için bir şey demem. Nihayetinde ABD bile bütçe çıkarmakta zorlanıyor. İskandinav ülkeleri 40 yıldır koalisyonla yaşıyor, hiçbir problem çıkmıyor. Ama bizde hep problem dolu. Onun için istikrarı kesinlikle gözden kaçırmamamız lazım. Önümüzde de en çok dikkat edilmesi gereken mesele bu.

Başbakan kendi gönlünden geçenin yarı başkanlık olduğunu söyledi. Siz de görüşünüzü söylediniz. O zaman kişilerin pozisyonları üzerinden tartışıldı. Ankara’da bu tartışma yine konjonktürün etkisiyle gündemde. Bu kişilerden bağımsız nasıl tartışılacak?

Şu anda başkanlık mı parlamenter sistem mi diye bir tartışma yok. Bugün sistem tartışması yapılmıyor.

Gezi olaylarından beri 17 Aralık soruşturması dahil Kürt hareketi çok fazla siyasi alana girmedi. Dolaylı olarak istikrarın, hükümetin arkasında durdular. Kritik bir döneme giriyoruz. Sizin de cumhurbaşkanı veya başbakan olacağınız beklentisi var. Kürt sorunu veya barış sürecinin önümüzdeki istikrarına dönük bakışınız ne?

Türkiye’nin en önemli meselesi bu. Yapısal mesele bu ve ne kadar erken çözüm iradesini gösterir çözersek o kadar tahribatı ve maliyeti az olur.

Tabii ki en önemli husus coğrafya ve zamanın çıkardığı bugünkü konjonktür. Suriye ve Irak. Eğer konjonktür Kürt hareketinin içinde olanları farklı düşüncelere iterse iş zorlaşır. Ama öyle değil de herkes bu memlekete aidiyetini belirtirse, kendi memleketinde özgür olsun, demokratik hukuka sahip olsun denirse bunlar yapılabilir. Zaten çok önemli tabular yıkılmış vaziyette. 10 sene önce söylediklerimiz cesur bir şekilde konuşulup yapılsaydı bu noktaya gelinmezdi. Titiz ama hassas biçimde uğraşılması gereken konu bu. Bazen bu konuda çok aşırı ve yanlış söylemler duyuyoruz. Özerklik söylemleri falan. Bunların doğrusu Türkiye gerçeği ile bağdaşmadığını söylüyorum. Avrupa yerel yönetim şartına şerh koymuştuk. Şerhin kalkmasıyla bu sorun çözülür.

Siz merkezileşmeden mi söz ediyorsunuz.

Türkiye’ye yasak yakışmıyor. Özgüveni göstermektir önemli olan. İki ayrı millet iki ayrı yapı var gibi göstermek herkese zarar. Bu kabul edilemez. O zaman İstanbul’dakine de Bursa’dakine de laf söylemeye kalkarlar. Memleketin her tarafında hepimizin eşit hakkı vardır.

Arap Baharı belli bir süre sonra Arap kışına dönüştürüldü. Türkiye’de de denendi. Negatif dalganın 30 Mart’ta durduğunu hissettiniz mi?

Arap baharı ile Türkiye gerek siyaset gerek demokratik yapılar açısından karşılaştırılabilir değil. Birbirine tamamen ayrı ülkeler. Bizde açık seçik çok partili sistem var. Herkes birbirini acımasızca eleştiriyor. Herkese bu memleket nasıl idare edilsin diye soruluyor. Birçok Arap memleketinde bu soruyu soramazsınız. Laiklik tartışması bir kaç yıl öncesine kadar vardı. Mısır’da El Ezher şeyhi gidip her hafta silahlı kuvvetlere vaaz veriyor. Türkiye, problemlerini demokrasi ile çözen bir ülke. Bizim kendi gündemimize dönüp reform sürecini başlatmamız lazım. Hızlı kalkınma ve yüksek hukuk içinde demokratik standartları yakalamak için eski günlere dönmemiz lazım.

‘Uyarız ama saygı duymayız’ 

Günü birlik yapacağı Azerbaycan ziyareti öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Tayyip Erdoğan ise Gül’ün aksine Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararına tepkiliydi.

Erdoğan, kararla ilgili bir soru üzerine, “Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu karara uymak durumundayız. Ama saygı duymak zorunda değilim. Bu karar saygı duymuyorum. Şu anda alınmış olan bu karar, birincil mahkemelere müracaat edilmeden, hukuk yolları tüketilmeden AYM’ye götürmüştür. AYM’nin bunu reddetmesi gerekirdi bu bir.

İkincisi özgürlükler yaklaşımını doğru bulmuyorum. Zira bu ticari şirkettir. Bu şirkette sadece Twitter değil, YouTube’da Facebook’ta ticari şirkettir. Bunun ürününü alıp almamak herkesin tasarrufundadır. Bunun özgürlükle alakası yok. Özgürlük noktasında temel haklar noktasında AYM’de bunca bekleyen dosyalar varken, iki gün önce AYM’nin direkt kendilerine başvurmak suretiyle böyle bir karar almasını ben doğrusu milli bulmuyorum. Bunun yanında ABD’li şirketin savunması yapılırken, bizim milli ahlaki her türlü değerlerimiz bir kenara konuluyor.

Bu konuyla ilgili özellikle alt mahkemelerin, başka dosyalarla ilgili vermiş olduğu kararlar var. bunları göz önüne almıyorsunuz, yok farz ediyorsunuz böyle bir kararı alıyorsunuz. O zaman ister istemez farklı düşünmek durumunda kalıyoruz. Biz bu karara uyarız olay bu. Ama saygı duymuyorum. Bu sadece bir yasaya uymaktır. Bu hukuk değildir onu söyleyeyim. Hukuk başka bir şey. Burada hukuki bir uygulama yok. Ben bunu milletimin takdirine bırakıyorum. Ama şunun bilinmesini istiyorum ki bu karar alınırken ne ABD ne Fransa ne İspanya, bu konularda verilmiş kararlar dahi göz önüne alınmamıştır.Yenilmeye doymazmış. Bunların durumu böyle. İstanbul’da 700 bin fark var. itiraz edip acaba buradan bir şey çıkarabilir miyiz. Ankara’da 30 bin fark var. Hadi samimi olarak dürüst olarak itirazlarınızı yapabilirsiniz. Fakat bu eylemler niye? Ahlaki olmayan ifadelerle, oralarda bile hala Molotof havai fişek niye? Gelirsiniz müracaatınızı yaparsınız. Bizim denediğimiz yol budur. Sen de bu yolu dene. Ondan sonra da çıkacak karara saygı duy. Ama bunlarda bu yok” dedi.

t24.com.tr, 04.04.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.