Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Avrupa genişleme çağrılarına neden direniyor?

Avrupa genişleme çağrılarına neden direniyor?
  • SIMON NIXON
[image] TK

Borç krizinin başlamasından bu yana Euro Bölgesi, çok fazla tasarruf tedbirli uygulamakla, ortaklaşa Euro Bölgesi tahvili yaratmamakla ve zayıf bankaları doğrudan yeniden sermayelendirmemekle eleştiriliyor.

Ekonominin toparlanmaya başladığı bugün bile uygulanan politikalar halen tartışmalı. IMF Başkanı Christine Lagarde geçtiğimiz hafta deflasyon tehdidinden kurtulmak için Euro Bölgesi'nin hem mali hem de parasal politikalarını gevşetmesi gerektiği uyarılarında bulundu. ABD hükümeti ile Fed yetkililerinin yanı sıra ekonomistlerin de birçoğu Lagarde'ın endişelerini paylaşıyor.

Euro Bölgesi ise bir kez daha tavsiyeleri görmezden geldi. Büyümenin zayıf, enflasyonun düşük ve işsizliğin yüksek olmasına rağmen Avrupa Merkez Bankası geçtiğimiz hafta para politikasında değişiklik yapmayarak bankanın Fed'in yolundan gideceğini umut edenlerin beklentilerini boşa çıkardı. Peki Avrupa'nın yaygın ekonomik düşünceyi reddetmeye devam etmesinin açıklaması nedir?

AMB, IMF'nin kötümser analizlerini paylaşmıyor. Euro Bölgesi'nde Ocak ayında yüzde 0,8 gelen çekirdek enflasyonun Şubat'ta yüzde 1 olacağı tahmin edilirken banka, bu yılki büyüme tahminini yüzde 1,2'ye, 2015 büyüme tahminini ise yüzde 1,5'e yükseltti. AMB, enflasyonun iki yıl daha çok düşük kalmasını beklese de- 2016'nın sonunda yalnızca yüzde 1,7'ye ulaşacağı öngörülüyor- bölgenin deflasyona gireceğine inanmıyor.

AMB, enflasyonda 2012'nin başından bu yana görülen düşüşün üçte ikisinin enerji fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandığı ve euronun yine 2012 başlarından bu yana değer kazanmasının da enflasyonu 0,5 puan düşürdüğü görüşünde. Fiyatlardaki düşüş, kriz ülkelerindeki yönetimin bir parçasıdır ve harcama gücünü artırarak ekonomiye yardımcı olabilir. Ancak AMB'nin bu yaklaşıma eğilmesi mantık dışı olur.

Her şeyin ötesinde enflasyonun düşük olması kriz ülkelerinin borç-GSYH oranını düşürmelerini ya da rekabet gücünü yeniden kazanmalarını güçleştirdiğinden IMF, deflasyona girilmeyecek olsa da AMB'nin parasal genişlemeye gitmesi gerektiğini düşünüyor.

Euro Bölgesi politika yapıcılarının birçoğu bu endişeleri paylaşsa da yine de mali politikayı ve para politikasını gevşetmenin önünde bazı siyasi ve felsefi engeller var ki bu engeller ortak para birimi bloğunun doğası ile ilgili.

Mali politikayı ele alalım: Politikanın gevşetilme kapsamı bölgedeki sıkı mali kurallar nedeniyle sınırlı. Bu kurallar ve mekanizmalar, Keynezyen bir talep yönetimi perspektifi açısından mantıklı gelmeyebilir. Bağlayıcı mali kurallar yalnızca piyasaları ülkelerin borçlarını düşürme konusunda ciddi olduklarına ikna etmekte hayati bir rol oynamakla kalmadı aynı zamanda üye ülkeleri entegrasyonu da artırmakta –bankacılık birliği ya da ortak kurtarma fonu kurulması- önemli adımlar atmaya ikna etti.

Birçok ülkede mali politikayı daha büyüme yanlısı hale getirmek için ölçek oldukça geniş ancak Euro Bölgesi'nde mali hedefleri gevşetme iştahı oldukça düşük.

Benzer şekilde Euro Bölgesi'nde parasal genişleme için belirlenen çıta çok yüksek. AMB'nin ucuz kredi teklifi, zayıf bankaların yeniden sermayelendirilmesi için regülatörlerin ve hükümetlerin üzerindeki baskıyı azalttı.

Euro Bölgesi'ndeki birçok politika yapıcı için ülkelerin reformlardan vazgeçme riski enflasyondaki düşüklükten kaynaklanan riskleri de artırıyor. Birçok Keynezyen arz reformlarının önemini vurgulayacaktır. Ancak kriz boyunca birçok kişi bu reformlara ekonomi güçlenene kadar ikincil derecede önem verilmesi gerektiği şeklinde yaklaştı.

Ancak Avrupa'nın yapısal katılıklarına ikinci plana atılamaz. Resesyonun bu kadar derin olmasının nedenlerinden biri katı istihdam piyasasının, aşırı derecede fazla olan bürokrasinin ve etkin olmayan yargı sisteminin kaynakların yeniden tahsisini önlemiş olmasıydı. Yunanistan Merkez Bankası Başkanı George Provopoulos'un, geçtiğimiz ay yaptığı bir konuşmada da dediği gibi Yunanistan'ın kriz sırasında uyguladığı reformların vadesi geçti. Fransa ve İtalya'da tartışılan reformlar için de aynısı geçerli.

Euro Bölgesi'nin refahı uzun vadede verimliliği artırmaya ve yatırım ile inovasyonu güçlendirmeye bağlı. Ancak talebi artırmak için atılan kısa vadeli adımlar bu çabalara zarar verirse o zaman ekonomik dengesizlikler daha da kötüleşir ve para biriminin istikrarını bozar.

wsj.com.tr, 10.03.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.