Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Küresel ekonomide çeyrek yüzyılın en önemli 4 gelişmesi

Küresel ekonomide çeyrek yüzyılın en önemli 4 gelişmesi

1.ABD'de orta sınıfın durumu önemli bir iyileşme göstermedi

1998'de meslektaşım Bob Davis ile yazdığımız kitapta ABD'nin refahın paylaşıldığı bir çağın doruk noktasında olduğunu ve bunun orta sınıfı yükseltebileceğini yazmıştık, yanılmışız. Bilgi teknolojisinin potansiyelini görmüştük ama kazananlar ile kaybedenler arasındaki farkın azalmasını bekliyorduk. Öyle olmadı.

1987'den bu yana kişi başına düşen mal ve hizmetler yaklaşık yüzde 45 arttı. Bu önemli bir oran ama 1963-1987 arasında kaydedilen yüzde 90'ın yalnızca yarısı.

Orta sınıf için son 25 yıl çok da iyi geçmedi. Ortalama bir ailenin nakit geliri enflasyonu zar zor yakalayabildi. İşte çarpıcı bir gerçek: tam zamanlı çalışan bir erkek 2012'de 49,398 dolar kazanırken 1987'de ise 50,166 dolar kazanıyordu. Daha fazla kadın eğitim gördüğü ve daha iyi maaşlı işlere girdiği için medyan kazanç yüzde 16 yükseldi.

Yüksek kazançlılara uygulanan yüksek vergiler ile en alt tabakaya sağlanan yardımlar trendi baskılasa da refah dağılımı, eşitsizliği artıran piyasa güçlerinin etkilerini dengeleyemedi.

2.Çin çok iyi bir performans sergiledi

Çin, bir ekonomi mucizesi. ABD eski Hazine Bakanı Lawrence Summers durumu şu şekilde açıklamıştı: ABD en yüksek hızda büyüdüğü dönemde yaşam standartlarını her 30 yılda bir iki katına çıkarırken Çin son 30 yılda neredeyse her on yılda bir yaşam standardını ikiye katladı ve bunu Washington'ın kalkınma yolunu izlemeden yaptı.

1987'de Asya'da büyük ekonomik tehdit Japonya idi. Çin, etkileyici bir büyüme sergilemişti ancak büyümenin ne kadar süreceğini çok az sayıda insan öngörebildi. Summers kısa bir süre önce konuyla ilgili, "Çin'in süper hızlı büyümesi dünya tarihinde normalde süreceğinden üç kat uzun sürdü," diye konuştu.

Summers, Çin'in bu hızı sürdürebileceğinden şüpheli ve muhtemelen de haklı ama bu durum dikkatleri başarıdan uzaklaştırmıyor: Dünya Bankası'nın tahminlerine göre Çin, piyasa reformlarına başladığı 1978 yılından bu yana 500 milyondan fazla kişiyi fakirlikten kurtardı.

3. 11 Eylül saldırısının ekonomi üstünde uzun süreli bir olumsuz etkisi olmadı

Uçaklar, 11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi'ni ve Pentagon'u vurduğunda ABD'nin bir daha asla eskisi gibi olmayacağını biliyorduk ve olmadı da. Saldırılar, Afganistan ve Irak'taki savaşlara neden olurken daha önceden tolere edilmeyecek olan hükümet tarafından izlemelere neden oldu. Tüm bunlar maliyetli bir mücadele oldu: kaç teröristin havaalanlarından ve ofis binalarındaki kontrol noktalarından gözünün korktuğunu kimse bilemez.

Ancak ekonominin geneline bakıldığında 11 Eylül'ün verimlilik üzerinde baskı yarattığını söylemek zor. Saldırılardan bu yana saatte üretilen çıktı miktarı 12 yılda yüzde 2,1 arttı. Önceki 12 yılda ise yüzde 2,2 yükselmişti.

4. ABD, finansal bir şoka karşı çok kırılgandı

1987'de ekonomistler ile politika yapıcıların birçoğunun hemfikir olduğu az sayıdaki konudan biri ABD'nin bir daha asla Büyük Buhran gibi bir tehlike ile karşılaşmayacağıydı: 1987'de borsalar çöktü, 1997'de Asya krizi patladı, 2000'de ise dot.com balonu patladı.

2007-09 finans krizi ABD'nin son derece iyi regüle edildiği, finans sistemini oldukça iyi yönettiği ya da bir finansal krizi kaldırabileceği ilüzyonunu paramparça etti. Ancak sonradan görüldü ki tüm finans sistemi ülkede konut fiyatlarının asla gerilemeyeceği gibi yanlış bir varsayıma dayanıyordu.

Agresif hükümet politikası sayesinde Büyük Buhran 2.0 bertaraf edilebildi ancak ekonomi o dönemden bu yana görülen en kötü resesyonu yaşadı. İşsizliğin günümüzde seyrettiği yüzde 7 civarı seviyeler yalnızca resesyon dönemlerinde görülürdü. Sistem yeniden test edilene kadar regülasyonda yapılan değişikliklerin krizin yinelenmesini önleyebilmek için yeterliolup olmadığını kimse bilemez.

wsj.com.tr, 10.01.2014


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.