Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Babacan: Mini darbe girişimi

Babacan: Mini darbe girişimi

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun faturasını açıkladı. Operasyonu “mini darbe girişimi” olarak nitelendiren Babacan, piyasalardaki hareketliliğe dikkat çekerek, “Kimlerin önceden haberi vardı, araştırıyoruz” dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV/CNBC-e ortak yayınında CNBC-e Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım'ın sorularını yanıtladı.

17 Aralık'ta başlayan sürecin dünyada ve Türkiye'de yakından takip edildiğini aktaran Babacan, ''Bizim hükümet olarak 3 Y ile mücadelede çok ciddi bir kararlığımız var. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele'' diye konuştu.

OPERASYONUN FATURASI 49,3 MİLYAR DOLAR
Ali Babacan, 17 Aralık-27 Aralık sürecinde halka açık şirketlerin değerinin 49,3 milyar dolar düştüğünü söyledi.

 

"Bugüne kadar yolsuzlukların üzerini kapatmadık" diyen Babacan, ''İkinci dalgaya özellikle bakacak olursanız içerikle, zamanlamasıyla, yöntemle, isimlerle ele alacak olursanız son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız'' dedi.

Yargı içerisinde emir komuta zincirinin dışında bir yapılanma olduğunu söyleyen Babacan, operasyonun hükümeti hedefliyor gibi gözükmesine rağmen Türkiye'nin istikrarını hedeflediğini kaydetti.

'MİNİ DARBE GİRİŞİMİ'
Yabancı yatırımcıların baktıkları tek meselenin "İpler hükümetin elinde mi yoksa Türkiye başıboş bir döneme mi gidiyor?" olduğunu söyleyen Babacan, ''Biz bunu e-muhtıra'da yaşadık, parti kapatma davasında yaşadık orada da soru işaretleri aynıydı. Burada da yargı, emniyet ve diğer devlet birimleri içinde kurulmuş bir yapının artık darbe diyemeyiz adına çok ağır olur ama mini bir darbe girişimi diyelim. Yatırımcıların piyasaların bakışı bu yönde'' değerlendirmesinde bulundu.

-Operasyonların ardından yaşananların etkisini ölçmeye kalkarsak Türkiye'de bir çıkış oldu mu ekonomiye etkileri nedir?

''Bu süreçte hem Türkiye içinde hem de dünyada çok yakından takip edilen bir süreç oldu. Bizim hükümet olarak 3 Y ile mücadelede çok ciddi bir kararlığımız var. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele. Bu konuda ilk günden itibaren hükümetimiz çok ciddi bir kararlılık ortaya koydu.

'HATA İÇİNE DÜŞEN VARSA ER GEÇ HESABINI VERİR'
Bugüne kadar yolsuzlukların üstünü asla kapatmadık. Gerçekten bir hata içine düşen varsa er ya da geç hesabını verir. 17 Aralık sabahı yapılan bir operasyon var bir de geçen hafta yapılan ikinci dalga var. İkinci dalgaya özellikle bakacak olursanız içerikle, zamanlamasıyla, yöntemle, isimlerle ele alacak olursanız son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.

Burada hem yargının hem de emniyet teşkilatının içinde maalesef farklı bir yapılanma artık ortaya çıkmış durumda. Bu yapılanmanın attığı adımlar her ne kadar hükümeti hedefliyor gibi görünse de aslında bunlar ülkenin tümünün istikrarını, ekonomimizin geleceğini etkiliyor. Belki en belirgin gösterge hisse senetleri fiyatındaki düşüş oldu.

49 MİLYAR DOLAR DEĞER KAYBI
17 Aralık'tan 27 Aralık Cuma tarihine bakacak olursak halka açık şirketlerimizin toplam değeri 270.906 milyar dolardan 221.572'ye düşmüş. Yani, 49 milyar 334 milyon dolarlık değer kaybı söz konusu halka açık şirketlerimizin toplam değerinde.

Halk Bankası'nda da 9 milyar 498 milyondan 6 milyar 762 milyona düşüş var. Değer kaybı 2 milyar 736 milyon. Bunun dışında kurun artmış olmasının getirdiği özellikle reel sektörün borçluluğundaki artış var. Hazineye baktığımızda devletin döviz borcu bitti üstelik artıya geçmiş durumdayız.

Öte yandan faizler arttığında bunun hem hazineye maliyeti var borçlanma olarak hem reel sektöre hem hane halkına maliyeti var. Dolayısıyla Türkiye varlık değerleri açısından baktığımız zaman çok çok yüksek maliyeti oldu. Ne kadar bir işlem hacmi ile bu fiyatlar oluştu diye bakacak olursak orada tablo biraz daha farklı.

Aynı tarihlere baktığımızda hisse senedi piyasasına yabancı yatırımcıların net anlamda çıkışı 238 milyon dolar olmuş. Kaldı ki bunun dün 85 milyon doları geri girdi. Döviz hareketlerinde aslında ilk hafta fazla bir döviz çıkışı yoktu üç günde biraz yoğunlaştı 764 milyon dolarlık bir çıkış ama dün bunun 110 milyon dolarının geri girdiğini görüyoruz.

Dolayısıyla buradaki önemli konu Türkiye'nin siyasi istikrarı. Bu operasyon hele hele ikinci dalgaya baktığımızda gerçekten artık bu hükümet gitsin de Türkiye ne olursa olsun. Türkiye'nin son 11 yılda geldiği konumda, elde ettiği kazanımlarda, bölgesinde oluşturduğu güç ve dünyada getirdiği sesten rahatsız olan çok ciddi geniş bir kitle var.

Kendi içimizde de var dışarıda da var. Ama daha somut isimlerle veya farklı bilgilerle anlatılabilecek bir konu değil konunun tabiatı gereği. Biz hükümet olarak işimizin başındayız. Biz bu siyasi ve ekonomik istikrarı bileğimizin gücüyle inşa ettik. Hiç kimsenin kolayca alıp gitmesine de izin vermeyiz. Şu ana kadar siyasi istikrarı sarsmaya çalışan ne karda girişim olduysa hepsini bertaraf ettik.

Şu andan çok daha zor durumlarda dahi başardık. Bu son iki haftadır yaşadıklarımız ve bunun kaynağı olan yapıyla da bu mücadeleyi mutlaka vereceğiz ve galip çıkacağız. Hükümetimizin niyeti ve Türkiye için yapmak istedikleri çok açık. Biz AK Parti iktidarı olarak AK demek tertemiz pırıl pırıl demek yani bizim varlık sebebimiz. Bu yolsuzluklar konusunda da en küçük bir şüphe bir ihbar ne varsa bunların hepsinin üstüne gideriz. Asla bir yanlış varsa üstü örtülmez. Münferit hatalar varsa onların gideceği yerlerde bellidir.

-Halk Bankası ile ilgili iddialar basına yansıdığı kadarıyla ne diyorsunuz?

Halk Bankası önemli bir bankamız. Bizim yönetimimizde kamu bankalarına bakacak olursak yönetim anlayışları tamamen değişti. Özerk bir yönetim anlayışı var ve tamamen ticari prensiplere göre çalışıyorlar ve kar odaklı hizmet odaklı çalışıyorlar. BDDK'nın, başbakanlık teftiş kurulunun denetimi ve Sayıştay'ın denetimi altında. Özel bankalardan farklı olarak bir de hükümetten bağımsız meclis adına denetim yapan Sayıştay'ın da denetimi altında. Bankalarımızın 2002'deki durumu ile bugünkü durumu arasında çok farklar var.

2002'de Halk Bankası'nın batak alacağı yüzde 48.8 şu anda yüzde 2.6. Sektör ortalaması 2.8 iken Halk Bankası'nın takipte olan alacağı 2.6. Bizim iktidarımız döneminde kamu bankaları tam 31 buçuk milyar TL temettü ve vergi ödemişler hazineye ve maliyeye. Genel çerçeve içinde halk bankası esnafımıza kredi veren bir banka. Bunun yanında çok geniş alanlarda da faaliyet gösteriyor. Borsa da hisse senedi de itibar gören bir banka.

Belki en önemli özelliklerinden birisi İran'la iş yapabilen tek banka. Çünkü İran'la iş yapabilmek için tüm uluslar arası düzenlemelere tam uymak zorundasınız. İran'ın güvenini kazanmak zorundasınız ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenini kazanmak zorundasınız.

'HALKBANK'A KARŞI GIPTA VAR'
Hem İran'ın hem Amerika'nın güvenini kazanıp İran'la ticaretin finansmanını yöneten tek banka. Tabii ki içeride ve dışarıda Halkbank'a yönelik ciddi bir gıpta var. Dönem dönem üçüncü ülkeler kendileri bu güveni oluşturmuş bir bankası yoksa bu ülkelerin ticaretinin de Halk Bankası üzerinden geçtiği dönemler oldu İran'la. Gizlisi saklısı olmayan işler bunlar.

'GENEL MÜDÜR İÇİN KARAR VERMEDİK'
Zaten Halk Bankası'nın kendi illerine yönelik bir iddia yok. Ama genel müdür üzerinden tüm banka yıpratılıyor. Genel müdürlük için birkaç aday üzerinde çalışıyoruz net kararımızı vermiş değiliz birkaç hafta içinde olgunlaşır yeni genel müdür olacak mı olmayacak mı bakılacak. Bizim Türk bankaları tüm dünyada artık güvenilen itibar oluşturmuş bankalar. Zaten bu itibar aşındırma girişimleri de özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus. Bankacılık kanunu gereği de bir bankanın itibarını olumsuz etkileyecek beyanlar ve yayınlarda ciddi cezai yaptırımlarla da karşı karşıya.

-Hem SPK'nın hem BDDK'nın art arda uyarıları oldu.

Biz sadece halk bankası için değil tüm sektör için yaptık. Gürültünün çok olduğu dönemlerde farklı farklı bankalarla ilgili farklı söylentiler çıkabiliyor. SPK halka açık şirketler açısından buna bakıyor. Her ki kuruluşumuzda geçen hafta gerekli uyarıları yaptılar. Halk Bankası'nın yaptığı ticaretin finansmanıdır. İran'dan aldığımız petrolün ve doğalgazın ödemeleri Halk Bankası'ndaki hesaplara yapılır yine Türkiye'den İran'a yapılacak bütün ihracatın bütün ödemesi oradan yapılır. Böylesine kilit bir kuruluş. Halk Bankası 2009'dan bu yana yapıyor bu işlemleri.

-Bazı bankaların 17 Aralık operasyonu öncesi bilgi alıp sistemden para çektiği iddiaları vardı. Bunlarla ilgili bir tespitiniz oldu mu?

Bununla ilgili iddialar ve duyumlar var. Bu bilgilerin ilgili kurumlar tarafından büyük resim içinde değerlendirilmesi gerekiyor. Bu dalgadan önceden kimin bilgisi vardı ve önden bilgiye dayanarak kimler ne tür piyasa hareketi yaptılar bunların hepsine bakılması gerekiyor. İlgili birimlerimiz şu anda konuya bakıyorlar. Bir bağlantı çok açık şekilde bulunursa eğer suç duyuruları yapılacaktır.

-İçişleri Bakanı'nın açıklaması vardı o dönemde döviz alışıyla ilgili. Bu bir polisiye tespit mi?

Konu çok taze. Bilgi ve belgeler geliyor ama bunların bütün birimlerin ortak bir bakışıyla ele alınıp değerlendirilip nihai bir sonuca dayandırılması gerekecek.

-Gezi olayları sonrası inceleme başlatılmıştı Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından. Bu hafta sonuçlandığı ve bir tespit yok gibi gazetelere yansıdı.

Ben de görünce gazetelerde SPK başkanımızı aradım tam 17 ülke ile yazışmışlar. 17 ülkede Türkiye'de işlem yapan mali kuruluşlar var ve onların müşterileri var. Bütün bunlarla ilgili bilgi ve belgeler gelmeye devam ediyor. Yani henüz sonuçlanmış değil. Tabi bazı ülkelerle bilgi ve belge paylaşma anlamımızın olduğu ülkeler var bazılarıyla da anlaşmamız yok ve bunlarla daha yavaş oluyor bu paylaşımlar.

-Bu operasyon ve bizdeki piyasa hareketleri büyük ölçüde dış piyasaların tatiline denk geldi. Yılbaşından sonra piyasalar işlem hacmi açısından normale döndüğünde siz nasıl bir hareketlilik bekliyorsunuz, buna göre bir planını var mı?

Biz yatırımcılarla yıllardır çok sık irtibatta olduğumuz için artık davranış biçimlerini, psikolojilerini, bakışlarını oldukça iyi okuyabildiğimizi düşünüyorum. Bütün bu iç gelişmelerde baktıkları en önemli mesele AK Parti iktidarı olayları kontrol ediyor mu, ipler gerçekten iktidarın elinde mi, yoksa Türkiye kontrolsüz başı boş bir döneme mi gidiyor? Zaten bu yargının içinden, emniyetin içinden üstlerinin haberi olmaksızın adeta devlet sırrından ciddi şekilde ki devlet sırrı dediğimiz şeyler gazetelerle boy boy çıkıyor. Dolayısıyla iyi niyetli bir girişim olduğu konusunda ciddi şüphe uyandırıyor bu iş.

'MİNİ DARBE GİRİŞİMİ'
Biz bunu e-muhtıra'da yaşadık, parti kapatma davasında yaşadık orada da soru işaretleri aynıydı. Burada da yargı, emniyet ve diğer devlet birimleri içinde kurulmuş bir yapının artık darbe diyemeyiz adına çok ağır olur ama mini bir darbe girişimi diyelim. Yatırımcıların piyasaların bakışı bu yönde.

Birkaç hafta geçsin görecekler ki hükümetimiz işinin başında, AK Parti iktidarı konulara hakim. Biz birkaç gün içinde gerekenleri yaptık ve şu anda kurumlarımız artık kendi içinde amirlerine bağlı emir komuta zinciri içinde çalışır haline geldi. Tabi ki güçler ayrımına dikkat ederek. Yargının da kendi içinde bir ahenk lazım.

Bir Cumhuriyet Başsavcısı çıkıyor açıklama yapıyor kendi mahiyetindeki bazı savcıların attığı adımların yanlışı ile ilgili. Bir savcı adeta ideolojik veya militan yaklaşımların pozisyonuna giriyor bildiler dağıtıyor. Özellikle soruşturmanın gizliliği ilkesi vardır. HSYK anayasal bir kurum anayasanın kendi ilkesine karşı bir açıklama yapıyor Danıştay'daki bir dava ile alakalı.

Dışarıdan bakanlar diyorlar ki sistem kendi içinde bir sıkıntı mı yaşıyor diyorlar. Bazı yasal düzenlemeler var arkadaşlarımız çalışıyorlar. Boşlukları kapatacak varsa bir inisiyatif alanı bırakmışız ve bu kötüye kullanılıyorsa devlete millete zarar verme yönünde kullanılıyorsa o zaman da mutlaka gereğinin yapılması gerekecek ve yasal düzenlemelerle de çerçeveyi daha net bir hale getirmemiz gerekecek.

İnşallah önümüzdeki haftalar aylar farklı girişimler yine olabilir sağdan soldan bir şeyler duyabilirsiniz bunlar olabilir ama biz işin başındayız. Bu istikrarın bu güven ortamının erozyona uğramasını önlemek için her şeyi yaparız. Bunu biz oluşturduk. 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkmış bir gayri safi yurt içi hasılamız var. Türkiye bugün hem hızlı büyüyor hem de gelir dağılımının düzeldiği bir ülke. Makro göstergelere baktığınızda yolsuzlukların üzerinin kapatıldığı bir ülkede böyle sonuçları görmeniz mümkün olmaz. Dolayısıyla bu konularda bizim duruşumuz çok net.

-Bu yılın büyüme rakamını etkilemeyecek bu yaşananlar ama 2014'teki büyümeye etkisi olur mu?

Bizim 3.çeyrekteki büyüme 4.14 geldi biliyorsunuz öyle olunca da ilk 9 ayın ortalaması yüzde 4 oldu. Bizim orta vadeli programı açıkladığımızda bu yılın tümü için 3.6'lık bir büyüme öngörüyorduk. Şimdi bakınca 3.6'nın biraz üzerinde olma ihtimali var. Ama yine de Mart sonunda kati rakamlar açıklandığında görürüz.

-2014'e ilişkin en az iki seçim yapılacak bir yanda bu tartışmalarla girdik 2014 büyümesi ne olur bu çerçevede?

Yüzde 4 olarak öngörmüştük biz. Kaldı ki BDDK'nın bugün resmi gazetede yayınlanan tedbirleri dahil olmak üzere bunların etkilerinin hepsi dikkate alınarak yüzde 4 demiştik. Yine 2014 yılının Amerikan Merkez Bankasının para politikalarından değişime gideceğini dolayısıyla likiditenin eskisi kadar hızlı artmayacağını da dikkate almıştık. Dolayısıyla bugün itibariyle baktığımızda yüzde 4'lük öngörümüzü revize etmemize gerek yok açıkçası. Ben bu olanları açıkçası kısa süreli görüyorum, mahiyetini halkımız çok hızlı anladı.

Dolayısıyla bizim önümüzdeki dönemde yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Bütün bu olanların seçimler üzerinde etkisinin çok az olacağını hatta olumluya bile dönüşeceğini açıkçası düşünüyoruz. Halkımızın sağduyusu çok kuvvetli. Zaman geçtikçe bu olay açığa kavuştukça çok daha sağlam bir anlayış olacak. Tabi uluslar arası konjonktür önemli. Kısa vadeli varlıklar için her açıklama her haber bir dalgalanma oluşturabilir ama uzun vadeli varlıklar için ne olup ne olmayacağı aşağı yukarı belli oluş durumda.

-Bu kurdaki oynaklık sizi rahatsız ediyordur. Burada sizin öngörünüz nedir? Ekonomiye bunun maliyeti nedir?

Dalgalı kur rejimi uygulayan bir ülkenin de kur hareketlerine karşı hazırlıklı olması lazım. Kur serbesttir dediğiniz de inişte de olabilir çıkışta da olabilir buna herkesin hazırlıklı olması lazım. Bunun için hazinenin şu anda artık döviz cinsinden borcu kalmadığı gibi yaklaşık 40 milyar dolarlık bir artısı var. Bankalar ne kadar döviz borcu varsa o kadar alacağı var. Kur inse de çıksa da bilançolarında paralel hareket oluyor dolayısıyla kar da zarar da etmiyorlar. Tüketicilerin döviz cinsinden borçlanmasını biz yasakladık biliyorsunuz kur etkilemiyor ama faiz artarsa sadece o etkiliyor.

Geriye sadece reel sektör kalıyor. Reel sektöründe aslında dövize endeksli kredi kullanması 32 sayılı kararname ile döviz geliri olmasına bağlı. Ama genel kural içinde kalıpta daha fazla risk alan reel sektör kuruluşumuz yok mudur tabi ki vardır. Kurun hızlı hareket ettiği dönemlerin hepsinde de tek tek bizim reel sektörümüz başarıyla verdi bu sınavları. Dolayısıyla reel sektörümüzün dışarıya borcu artıyor ama dışarıdaki varlıkları da aynı oranda artmış oluyor. Yoksa dışarıdan milyarlarca doları bizim reel sektörümüze kredi veren kuruluşların herhalde bunları hesap etmesi lazım. Sen Türkiye'de bir şirketsin sana döviz kredisi veriyorum kur artarsa bunu nasıl geri ödeyeceksin sorusunun cevabını borcu alanla veren oturup konuşuyordur.

-Merkez Bankası faiz artırımı yaparak önden bir hareketle karşı reaksiyon aldığını ve bundan sonra faizde bir oynaklığa izin vermeyeceğini bir anlamda vurguladı. Bu politikayı nasıl vurguluyorsunuz?

Bu merkez bankamızın bağımsızca alacağı bir karar. Ama merkez bankamızda defalarca açıkladı ki bugün için böyle bir ortamda formül faiz arttırmaktan geçmiyor dedi. Ama ilerde şartlar değişir çokta uzun vadeli bağlayıcı bir şeyler söylemekte mümkün değil. Ama merkez bankasının para politikaları ile ilgili konular kendi iletişimine ve kendi söylemine dikkat etmek lazım ve yakından izlemek lazım. Kaldı ki ortalama fonlama maliyetlerinde 2006-2008-2011'le mukayese edin oralarda önemli uyarlamalar kendiliğinden piyasa şartları gereği meydana geldi. Dolayısıyla tabi kedi kararlarıdır ama gerekeni gerektiği zaman yaparlar.

-Cari açığın finansmanı açısından yeni tedbirlere ihtiyaç duyulabilir mi?

Cari açığımızı değerlendirirken Türkiye'nin toplam dış borcunun sürdürülebilirliğine bakmak gerekiyor. Biz önceden kamunun borcuna bakıyorduk ve bütçe açığına bakıyorduk. Bütçe açığımız nasıl olmalı ki kamunun borcu sürdürülebilir olsun diyorduk. Oradaki sorunu biz çözmüş durumdayız. Hazinenin hatta tüm devletin borcu milli gelir olarak çok düşmüş durumda kaldı ki bu sene sadece yüzde 1.2'lik bir bütçe açığımız var. Bu da borcun milli gelire oranla düşmeye devam etmesi demek.

Kriz döneminde bile yüzde 45'ten yüzde 36'ye indirdik biliyorsunuz son 3 yıldır. Dolayısıyla o alanda çok çok sağlam bir noktadayız. Bankalarımız çok sağlam bir noktada. Sermaye yeterlilik rasyosu bankalarımızın dünya ile mukayese edin ortalamaların çok çok üstünde. Dolayısıyla sağlam bir mali bünyemiz ve sağlam bir bankacılık sektörümüz var. Bunlar Türkiye ekonomisinin en önemli istikrar dayanakları.

Öte yandan bakıyoruz dış açığımız ve dış borcumuz. Bundan sonraki dönemde piyasaların daha yakından izleyeceği bir konu olacak bu. Peki nedir bu dış açık nedir bu dış borç diye baktığımızda özel sektörün dışarıya borcunu görüyoruz ve cari açığında özel sektörden kaynaklı bir cari açık olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranla artmaması için aşağı yukarı yüzde 4-5'lik bir cari açık biler Türkiye'nin taşıyabileceği bir cari açık.

Yani dışarıdan bakıp getirip dövizini Türkiye'ye yatıracak kişiler Türkiye toplam olarak dış borcunu aynı seviyede tutacak kadar işini çevirse ve Türkiye'nin dış borcu milli gelire oranla artmasa ne kadarlık bir cari açık makuldür Türkiye için diye bir hesap yapsanız yüzde 4-5'lik bir cari açı buluyorsunuz orada. Biz cari açığı 2012 yılında yüzde 6'ya kadar düşürdük bu sene yüzde 7'lerde bitireceğiz. Gelecek sene yine yüzde 6 buçukluk bir cari açık görüyoruz. Yapısal olarak cari açığın düşmesi için yine adımlar atmamız gerekiyor. Burada sıkı maliye politikası bir adımdır. Genel anlamda ülkenin tasarruf oranlarının artması için petrol ve gaz ithalatına bağlılığın azalması içinde pek çok tedbir aldık alıyoruz.

-BDDK'nın açıkladığı kredi kartına taksit sınırlaması ve tüketim ve bu ithal girdi mallara yönelik talebi frenlemekte etkili olacak mı?

Bunun kuşkusuz etkisi olacak. Biz ekim ayında orta vadeli programımızı açıklarken aynı gün hatta aynı resmi gazetede BDDK'nın da bazı düzenlemelerini o gün açıklamıştık. Bazı alanlarda çalışmalar devam ediyor o çalışmalar bittikten sonra buradaki nihai kararı alıp uygulamaya başlayacağız demiştik. O çalışmalar tamamlandı.

BDDK çok güzel etki analizleri yaptı, ilgili kurumlarla görüştü, sektörlerle görüştü BDDK bunların hepsini harmanladı bugünde resmi gazetede bunlar yayınlandı. Ana unsurlar kredi kartı kullanımında vade 9 ayla sınırlanmış oluyor. Bunun yanında gıda, akaryakıt, restoran hizmetleri, kuyum ve telekomünikasyon dediğimiz maalesef tefecilik gibi bir alan oluştu orada böyle kredi kartıyla kontör alıyor peşin satıyor filan garip garip şeyler var. POS cihazları sektör sektör veriliyor ya sektör sınıflandırmasından telekom diye geçen ne var ne yoksa orada.

Ama elektronik beyaz eşya bunların hepsi 9 ay. Artı olarak ihtiyaç kredilerinde vade 36 ayla sınırlandırılıyor hatta o hemen başlıyor. Taşıt kredilerinde vade 48 ayla sınırlandırılıyor. Taşıt kredilerinde ilave olarak bir peşinat geliyor orada. Yüzde 30 peşin ödeme mecburiyeti. Fiyatı 50 bin liranın üzerinde bir araçsa o zaman 50 bin liraya karda ki kısmı için yüzde 30 üzerindeki kısmı için yüzde 51 peşinat mecburiyeti var.

Yani 100 bin liralık bir araç için 40 bin lira peşin ödeme kuralı var. Bu 1 Şubat'ta devreye giriyor ama 48 ay sınırlandırması hemen devreye giriyor. Artık bankalarımız önümüzdeki bir yıl boyunca kredi müşterilerinin gelir bilgilerini isteyecekler. İleride tüketici kredilerinde taksit ödemeleri ile aylık gelir arasında bir bağlantı kurabiliriz. Bir vatandaşımız bankaya ödeyeceği aylık taksit maaşının yüzde 60-70'ini geçemez gibi. Hassa bir konu kayıt dışılık olduğunun da farkındayız gerçek gelirleriyle resmi geliri farklılık gösterebiliyor maalesef. Dolayısıyla verileri toplayıp bakacağız 2015 yılının başında bir adım atmaya karar verirsek olacak belki de bu şekilde devam edecek. Tabi epey tedbir aldık bunların bir etkisini görmemiz lazım.

-Halkın borçluluk seviyesi, iç tüketimin kısılması, ithalatın frenlenmesi bu adımlardan beklediğiniz nedir?

Bu tedbirlerin en önemli özelliği tüketici kredileri Türkiye'de artmaya devam edecek ama aşırı hızla artmasın makul hızla artmasını istiyoruz. Özellikle bu otomobile yönelik tedbirlerin maalesef 2 bin lira peşinle 80 bin liralık otomobil alıyor duruma gelmişti insanlar. Bu doğru bir yapı değil. Önce kazanalım sonra harcayalım diyoruz. İçeride satılan araçların neredeyse yüzde 80'i ithal hale geldi. Ürettiğimiz otomobillerinde ağırlığını dışarı satıyoruz. Çok zengin olduk ya en iyilerine binelim diyoruz. Kazanalım hak edelim en iyi otomobile binelim. 2 bin lirayı denkleştirip 100 bin liralık arabaya binmeyelim diyoruz.''

 

ntvmsnbc.com, 31.12.2013

'17 Aralık' faturasını açıkladı

 

Başbakan Yardımcısı Babacan, 17 Aralık'ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun borsaya maliyetini açıkladı.

 

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2013'ün son röportajını CNBC-e'ye verdi. CNBC-e Genel Yayın Yönetmeni Servet Yıldırım'ın sorularını yanıtlayan Babacan, ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. 17 Aralık'ta başlayan sürecin dünyada ve Türkiye'de yakından takip edildiğini aktaran Babacan, "Bizim hükümet olarak 3 Y ile mücadelede çok kararlılığımız var dedi ve bu 3 Y'nin 'yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar' olduğunu söyledi. "Bugüne kadar yolsuzlukların üzerini kapatmadık" diyen Babacan, "Özellikle geçen hafta başlatılan ikinci tabloya bakıldığında aktörlerine bakıldığı zaman vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz görünüyor" dedi. Yargı içerisinde emir komuta zincirinin dışında bir yapılanma olduğunu söyleyen Babacan, operasyonun hükümeti hedefliyor gibi gözükmesine rağmen Türkiye'nin istikrarını hedeflediğini kaydetti.

BORSADAKİ ŞİRKETLERİN DEĞERİ 49 MİLYAR DOLAR DÜŞTÜ

Borsada 17 Aralık-27 Aralık sürecinde halka açık şirketlerin değerinin 270,906 milyar dolardan 221,572 milyar dolara geriledğini belirten Babacan, "Sadece halka açık şirketlerinpiyasa değerinde 49,3 milyar dolarlık değer kaybı söz konusu" dedi. Pazartesi günü borsaya 15 milyar dolarlık giriş oluğunu söyleyen Babacan, 15 günlük kaybın üçte birinin tek günde telafi edildiğini söyledi. Döviz piyasasında ise 764 milyon dolar çıkış olduğunu kaydeden Babacan, bunun 110 milyon dolarlık kısmının ise Pazartesi geri döndüğünü aktardı. "Son 15 günde yabancılar borsada 238 milyon dolar sattı" diyen Başbakan Yardımcısı, bu miktarın 85 milyon dolarının hafta başında geri geldiğini söyledi. Babacan, operasyonu düzenleyenlerin tarafında "Hükümet gitsin de ne olursa olsun gibi bir yaklaşım var" dedi.

BAZI BANKALARIN HABERİ VAR MIYDI?

Babacan, bazı bankaların operasyon öncesi bilgi alıp sistemden para çektiği iddialarıyla ilgili olarak "Bazı duyumlar var, bazı bilgiler var. Ancak bu bilgilerin değerlendirilmesi gerekiyor. Kimlerin önceden bilgisi vardı, kimler ne tür piyasa hareketleri yaptılar. Bunların hepsine bakılması gerekiyor. ilgili birimlerimiz konuyu araştırıyorlar" dedi.

HALKBANK'A KARŞI GIPTA VAR

Babacan, 17 Aralık'ta başlayan operasyonda genel müdürü gözaltına alınan Halkbank'ın HALKB pek çok rasyoda ortalama üzeri performansa sahip olduğunu söyledi. Dünyanın hiçbir bankası İran'la ticaret için güveni oluşturamadığı için Halkbank'a gelip "Benim yerime İran'la ticaretimi yönet" dediklerini söyleyen Babacan, "Halkbank hem uluslararası hem ABD hem İran'ın güvenini kazanıp finansmanı yöneten tek banka, içeride Halbank'a yönelik gıpta var" dedi.

GENEL MÜDÜR İÇİN KARAR VERMEDİK

"Halkbank'ın kendi işlemlerine, tüzel kişilğine yönelik bir iddia söz konusu değil. Genel müdür üzerinden banka yıpratılmak isteniyor" ifadelerini kullandı. Halkbank'ın genel müdürünün görevden alınması için bir çalışma olup olmadığı sorulduğunda Babacan, "Birkaç aday var. Henüz net karar vermedik ama çalışmalar var" dedi.

KİMLERİN HABERİ VARDI BAKILMASI GEREKİYOR

Babacan, "Operasyonda kimlerin önceden bilgisi vardı ve önceden bilgiye dayanarak kimler ne tür piyasa hareketi yaptılar bunlara bakılması gerekiyor" şeklinde konuştu. Babacan, SPK'nın halka açıklık açısından, BDDK'nın ise bankacılık açısından durumu izlediğini söyledi. Babacan, "SPK bana, 17 ülkeden bilgi ve belge toplama sürecinin devam ettiğini aktardı" dedi. MİNİ DARBE GİRİŞİMİ Yabancı yatırımcıların baktıkları tek meselenin "Ak Parti kontrolde mi yoksa Türkiye başıboş bir döneme mi gidiyor?" olduğunu söyleyen Babacan, "Bu durumu e-bildiride yaşadık, parti kapatma davasında yaşadık. Askeri müdahale riski ve yargı darbesi riski yaşadık. Yargı ve polis içerisindeki bu son oluşumların, artık darbe diyemeyeceğiz ama mini darbe girişimini, yabancı yatırımcılar bununla ilgileniyor" dedi. Babacan, "Yabancılar birkaç hafta içinde işimizin başında olduğumuzu görecekler" ifadesini kullandı. Başbakan Yardımcısı, "Yabancı yatırımcıya 'Devlette bir sorun mu var?' sorusunu sordurtmayız" dedi ve "Bu güven ortamının erozyona uğramasını önlemek için her şeyi yaparız" dedi.

BÜYÜME HEDEFİNİ REVİZE ETMEYE GEREK YOK

2014 büyümesini biz yüzde 4 olarak öngörmüştük. Biz bunu öngörürken dış dengemizle ilgili konular, bununla ilgili alacağımız tedbirleri de alarak bunu öngörmüştük" dedi ve BDDK'nın aldığı tedbirlerin de buna dahil olduğunu söyledi. Fed'in varlık alımında azaltıma gideceğinin ve likiditenin eskisi kadar bol olmayacağının da bu tahmine dahil olduğunu aktaran Babacan, "2014 büyüme tahminini revize etmeye gerek yok" dedi.

HERKES KURDA HAREKETLİLİĞE HAZIR OLMALI

Dalgalı kur rejiminde kur hareketlerine karşı hazırlıklı olması gerektiğini söyleyen Babacan, "Kurda iniş de olabilir çıkış da olabilir. Herkesin de buna hazır olması lazım. Hazine'nin döviz cinsinden borcu kalmadı hatta artısı var. Bankalar ne kadar döviz borcu varsa o kadar döviz alacağı var. Bu yüzden kur inse de çıksa da etkilenmiyorlar. Tüketicilerin de döviz cinsinden borçlanmlarını yasakladık" dedi. Reel sektörün ise ancak döviz geliri olduğu takdirde döviz cinsinden borçlanabildiğini kaydeden Babacan, bu kuralın dışına çıkan reek sektör firmalarının da olabileceğini söyledi.

MB FAİZ ARTIRIMINA GEREK GÖRMÜYOR

Merkez Bankası'nın bugün içinde bulunduğumuz şartlar altında faiz artırımına gerek görmediğini söyleyen Babacan, "Kendi kararlarıdır, gerekeni yaparlar" dedi. Cari açığa bakarken Türkiye'nin toplam dış borcunun sürdürülebilirliğine bakmak gerektiğini söyleyen Babacan, "Biz o sorunu çözmüş durumdayız. Tüm devletin borcunun milli gelire oranı çok düşmüş durumda. Kriz döneminde bile yüzde 45'ten yüzde 36'ya indirdik" dedi. Bankaların sermaye yeterlik rasyosunun dünya ortalamalarının üzerinde olduğunu söyleyen babacan, "Türk bankalarında Basel'in öngördüğü sermayenin iki misli sermaye var" dedi.

YÜZDE 4-5'LİK CARİ AÇIĞI TAŞIYABİLİRİZ

Dış açığın ve dış borcun piyasalar tarafından yakından izleneceğini kaydeden Babacan, "Buraya baktığımızda özel sektörü görüyoruz. Türkiye'nin dış borcunun milli gelire oranının artmaması için yüzde 4-5'lik bir cari açık bile Türkiye'nin taşıyabileceği bir cari açık" şeklinde konuştu. 2013'te yüzde 7'lik bir cari açık/milli gelir oranı öngördüklerini söyleyen Babacan, önümüzdeki yıl içinse yüzde 6,5 cari açık beklediklerini belirtti ve "Kontrolden çıkmış bir durum yok" dedi.

KREDİ KARTIYLA KONTÖR SATIŞI YASAKLANIYOR

Kredi kartı kullanımında vade dokuz ayla sınırlandırılmış oldu diyen Babacan, "Dokuz aydan daha uzun taksit olmayacak. Buna ek olarak gıda, akaryakıt, kuyum ve telekomünikasyon, yani bu kontör satışı kredi kartıyla yapılamayacak" dedi. Telekomünikasyon kalemi kapsamında POS cihazlarının da olduğunu söyleyen Babacan, "Elektronikte ise vade dokuz ay" dedi.

GELİRLER TAKİP EDİLECEK

Artık bankalarımız önümüzdeki bir yıl boyunca müşterilerinin gelir bilgilerini isteyecekleri. Gelir takibi başlayacak. Tüketicinin taksit ödemeleriyle gelirleri arasında bağlantı kurulacak. Bu henüz devrede değil. Bir yıl takip edeceğiz. Gerçek gelir ilse kağıt üzerinde gösterilen gelir farklılık gösterebiliyor, bu yüzden bir yıl takip edeceğiz. Adım atmaya karar verirsek 2015 başında atacağız. Belki de hiç atmayız" şeklinde konuştu. Tüketici kredilerinin makul bir hızla artmasını istediklerini söyleyen Babacan, "Önce hak edelim sonra hak ettiğimiz şekilde yaşayalım. 2000 lira peşinat ödeyip 80 bin liralık otomobil alanlar var. Türkiye'de 100 otomobil satılıyorsa 80'i ithal 20'si yerli. 2 bin lirayı zor denkleştirip 80 bin liralık otomobile binmeyelim diyoruz" ifadesini kullandı.

 

cnbce.com, 31.12.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.