Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Tasarruflar düşerken harcamalar artıyor

Tasarruflar düşerken harcamalar artıyor
 

Gelir iki biçimde kullanılır; bir bölümü tasarruf edilir ve ileriki harcamalar için saklanır bir bölümü ise hemen harcanır. Yatırımlar, tasarruflarla yapılır. Türkiye’de yatırımlar GSYH’nın yaklaşık yüzde 20’nin biraz üzerinde bir büyüklüğe sahip. Kabaca yüzde 20 – 22 aralığındaki bir yatırım oranıyla potansiyel büyüme oranı olan yüzde 5 dolayındaki büyüme oranına ulaşmak mümkün olabiliyor. 2000’ler öncesinde iç tasarrufların GSYH’ya oranı yatırımların bir iki puan altında olur ve ülke yüzde 1 – 3 arası bir cari açık verirdi (iç tasarruflarla yatırımlar arasındaki tasarruflar aleyhine olan fark cari açığı gösterir.) 2000’ler sonrasında bu iki oran arasındaki fark açılmaya ve cari açık yükselmeye başladı.

 

Bu yıl için beklenen oranlar yatırım / GSYH için yüzde 19,6, tasarruf / GSYH için yüzde 12,6’dır. Aradaki yüzde 7’lik fark da cari açık için beklenen orandır.

 

Kredilere sınırlama

Geçen haftanın üzerinde en çok durulan ekonomik gelişmesi kredi genişlemesini sınırlamaya yönelik olarak planlanan önlemlerdi. Orta Vadeli Program’da büyüme oranından cari açığa ve enflasyona kadar birçok göstergeyi etkileyeceği için muhafazakar bir tahminle yüzde 15 olarak düşünülmüş olan kredi genişlemesi, yılı yüzde 30 gibi bir oranla tamamlamak üzere görününce önlem alınması kaçınılmaz hale geldi. Öngörülen sınırlamalar bireysel kredilerle sınırlı bulunuyor. Açıklanan önlemleri üç grupta toplamak mümkün: (1) Kredi taksit sayısına sınırlama, (2) Kredi vade sürelerine sınırlama, (3) Taşıt kredilerinde, kullanılacak kredi miktarına sınırlama. 

 

Kredilere bu şekilde sınırlama getirmek suretiyle hükümet iç ve dış talebi kısmayı ve bu yolla da cari açığı düşürmeyi planlıyor. Çünkü kredi kullanımı arttıkça iç mallara da dış mallara da talep artıyor. İçeride üretilen malların bileşenleri içinde ithal mallar da bulunduğu için harcama artışı eninde sonunda cari açığı artırıcı etki yapıyor. Bu önlemlerle eğer kredi kullanımı düşürülebilirse harcamalar ve dolayısıyla iç ve dış talep düşürülecek ve cari açıktaki artış engellenecek.

 

Ekonominin yönlendirilmesi

Para politikasıyla ekonomi iki şekilde yönlendirilebilir: Dolaysız ve dolaylı uygulamalar. Dolaysız uygulamalar, doğrudan getirilen kısıtlamalar, sınırlamalar veya en son aşamada yasaklamalar yoluyla yürütülür. Örneğin geçtiğimiz hafta açıklanan kredi kullanımına getirileceği belirtilen düzenlemeler dolaysız uygulamalardır. Dolaysız uygulamaların en ileri aşamalarından birisi kredi kullanımına tavan getirilmesidir (kredi plafonu.) Dolaylı uygulamalar ise doğrudan düzenlemelerle değil yönlendirmelerle yapılan uygulamalardır. Dolaylı uygulamaların en tipik yürütülme biçimi faiz oranlarını etkileyecek düzenlemeler yapılmasıdır. Merkez Bankası’nın kendi uyguladığı faizi artırıp azaltması yoluyla ekonomiye yön vermesi bunun uygulamaya yansımasıdır. Örneğin Merkez Bankası, bankaları fonlama faizini artırarak ekonomide faizlerin yükselmesine yol açarsa bu uygulaması tasarrufların artması ve kredi kullanımının düşmesi yönünde etkili olur. Çünkü tasarruflar da (en azından bir bölümü) krediler de faizin bir fonksiyonudur. Yani faiz artarsa tasarruflar artar, krediler azalır, faiz düşerse tasarruflar azalır, krediler artar. Burada kastettiğimiz faiz net reel faizdir, yani vergi sonrası faizin enflasyondan arındırılmış halidir. .

 

 

Türkiye’de faizin durumu

Enflasyonun yüzde 8 dolayında beklendiği bir ortamda ortalama banka mevduat faizleri net nominal faiz (vergi sonrası nominal faiz) yüzde 8,5 dolayında bulunuyor. Bunun neti yüzde 7,5’tur. Beklenen enflasyonun yüzde 8 olduğu bir ortamda bu oran negatif reel faize işaret etmektedir. Yani vergi düşüldükten ve enflasyon ayarlaması yapıldıktan sonra kişilerin eline herhangi bir faiz geçmemekte anaparadan kayıp söz konusu olmaktadır. Böyle bir ortamda tasarruf oranı artmaz.

 

Buna karşılık bankaların ortalama tüketici kredilerinin faiz oranı aylık yüzde 1 dolayında bulunuyor. Bileşik faiz hesabıyla bu, yıllık olarak kabaca yüzde 11 dolayında bir faiz oranına denk gelir. Bu oran, enflasyonun yüzde 8 beklendiği bir ekonomide oldukça çekici bir orandır ve kredi kullanımını artırır. Zaten öyle de olmuş Türkiye’de kredi kullanımı artmıştır.

 

Bir ülkede faizler enflasyona göre düşükse o ülkede tasarruflar düşer kredi kullanımları ve dolayısıyla harcamalar artar. Bir ülkede üretilen malların dayanağı önemli ölçüde ithalatsa o ülkede harcamaların artması cari açığı artırır.

 

Türkiye, faiz konusunu ekonomik tartışma alanının dışına çıkarmak suretiyle ekonomi politikasını tam olarak uygulayamaz hale gelmiş bulunuyor. Belki de yapısal reformlara buradan başlayarak ekonomi politikası uygulamasını ekonomi bilimiyle yeniden ilişkilendirmek lazım.      

Dr.Mahfi Eğilmez, cnbce.com

02.12.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.