Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 'Erdoğan Türkiye'de özgürlüğe tehdit'

'Erdoğan Türkiye'de özgürlüğe tehdit'

Türkiye'deki demokrasi 1946'da kurulmasından bu yana, geçirdiği tüm sarsıntılara rağmen yarım yüzyıldan bu yana ayakta kalmayı başardı. Bu demokrasi Müslüman bir ülkede uzun ömürlülüğünü din ve devletin ayrılması anlamına gelen laik destekleyici unsurlara borçluydu. Bugün ise bu sistem AKP ve liderliğinden kaynaklanan en büyük meydan okumayla karşı karşıya. Ülkemiz, hızla işler durumda olan demokratik rejimden, iktidardaki tek bir kişinin hevesleriyle inşa edilmiş, açıkça sıkı yönetim taraftarı ve müdahaleci bir yapıya dönüyor.

2002 yılından bu yana Türkiye'yi yönetmekte olan AKP liderliği politik amaçlarla Sünni İslam ideolojisini kullanarak, sistematik şekilde demokrasimizin altını oymaktadır. Türk Anayasası'nda yer alan güçler ayrılığı ile denetim ve denge göz göre göre bir kenara itilmiştir. Yargı artık bağımsız değildir ve millet meclisi rutin bir şekilde Başbakan'ın emirlerini uygulamaktadır.

Artık Türkiye'de konuşma, toplanma ve basın özgürlüğü yoktur. Ülkem hapisteki gazeteci sayısında dünyada başı çeken ülkeler arasında. Sınır Tanımayan Gazeteciler basın özgürlüğü açısından Türkiye'yi 179 ülke arasında 154. sıraya koyuyor. Barışçıl gösteriler sürekli polis şiddetiyle karşılaşıyor. Geniş çaplı dinlemeler hayatın bir parçası.

Ülke diğer yandan mezhepsel, etnik ve cinsiyet hatlarıyla giderek daha kutuplu hale getiriliyor. Bu ayrılıklar farklı sosyo ekonomik sınıflar ve ülkenin farklı bölgeleri arasındaki gelir dağılımının çarpıklığıyla daha da şiddetleniyor. Hükümet liderliği ailelerin kaç çocuk yapması gerektiği, bu çocukların nasıl yetiştirileceği, nasıl eğitim göreceği, toplum içinde nasıl davranacakları, ne giyecekleri ve ne yiyip içeceklerine karışmaya çalışıyor.

Bu müdahaleci yaklaşıma tepki sonuç olarak ülkede yaz boyunca devam eden gösteriler olarak ortaya çıktı. Kargaşayı tetikleyen ise İstanbul'daki Gezi Parkı'nın hükümetin kararıyla alışveriş merkezine dönüştürülmesine karşı barışçıl protestolara verilen karşılık ve çıkan olaylar oldu. Göstericilerin talebi açık ve güçlüydü: demokrasi, özgürlük ve hükümetin halkın hayatına karışmaktan vazgeçme sözü vermesi. Hükümet ise göstericilere sert müdahaleyle yanıt verdi, ölümlere ve binlerce kişinin yaralanmasına neden olan biber gazı ve diğer kimyasal maddeler kullanıldı. Şu an binlercesi ise hapis cezasıyla karşı karşıya.

Tüm bunlar basit bir gerçekliğe çıkıyor. Türkiye'nin mevcut hükümeti yalnızca ismen demokratiktir. Demokrasinin kırıntılarına sahiptir ancak diktatörlük yoluyla işleyen bir sistemdir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen yıl yaptığı gibi güçler ayrılığını "sistemde hata" olarak tanımlayan ve mecliste çoğunluk sağlamayı ülkeyi buyruklarına göre yönetmek için yetki olarak gören bir liderin demokraside yeri yoktur.

Hükümetin halka karşı hesap verme zorunluluğu devam eden bir sorumluluktur ve her birkaç yılda seçim yapmaktan çok daha öteye gitmek zorundadır. Toplanma ve protesto haklarını kullanan halkını Erdoğan'ın bu yaz yaptığı gibi "çapulcu" olarak nitelendiren bir liderin, halkın özgürlüklerine karşı hiç saygısı yoktur. Cezalarını beklerken masum insanları uzun süre parmaklıkların ardında tutan bir hukuk sistemi yaratan ve kontrol eden, ardından mahkemeleri uydurma suçlarla bu kişileri suçlu bulmaya yönlendiren bir liderin adalet kavramı yoktur.

Tarih bize demokratik yollardan seçilen liderlerin dahi, demokrasinin enstrümanlarıyla kontrol edilip dengelenmediği durumlarda diktatörlere dönüşebildiğini göstermektedir.

Lideri olduğum Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Türkiye'de gerçek demokrasi ve temel özgürlüklerin yeniden sağlanması için çalışmaktadır. Bu da siyasi sistem baştan aşağı reformdan geçirilerek, siyasete katılım arttırılarak ve kadınlar ile gençler daha da güçlendirilerek Türkiye'de temsilci demokrasinin yenilenmesini gerektirmektedir.

CHP olarak hedefimiz katılımcı demokrasi ile halkımız için en iyi hayat standartlarını sağlamak, sürdürülebilir gelişmeye bağlı kalmak ve herkes için eşit fırsatlar yaratmaktır. Ülkede evrensel olarak benimsenmiş değerlerle uyumlu yeni bir anayasa hazırlanmasına öncülük etmek istiyoruz.

CHP'nin amacı ki bu Birleşik Devletler'e yapacağım gelecek ziyarette de Amerikalı dostlarımızla detaylı olarak paylaşacağımız bir görüş olacak, herkes için temel haklar ve ulusal dayanışmaya bağlı olarak bu birlik ve uyum hissini yeniden inşa etmektir. Güçler ayrılığı ve halkın adalete inancını yeniden inşa edeceğiz. Bu görevleri yerine getirmek yalnızca Türkiye'nin eziyet görmüş sosyal dokusunu yeniden onarmayacak aynı zamanda ülkenin modern demokratik toplumlar arasındaki yerini de geri kazandıracaktır.

Kılıçdaroğlu Türkiye Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nin lideridir.

 

wsj.com, 26.11.2013

Kılıçdaroğlu uyardı: "Sürükleniyoruz"

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ziyareti öncesi Amerikan gazetesi Wall Street Journal'da bir makale kaleme aldı. "Türkiye'nin demokrasisi neden tehlikede?" başlıklı makalede Kılıçdaroğlu, "Türkiye demokrasiden uzaklaşarak hızla otoriter bir rejime doğru sürükleniyor" dedi.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve AK Parti nedeniyle Türkiye'de demokrasinin tehlike olduğunu belirterek, "Ülkemiz hızla, işleyen bir demokratik rejimden iktidardaki tek bir kişinin keyfi etrafında inşa edilmiş, alenen otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürükleniyor" ifadesini kullandı.

Pazar günü aralarında Şafak Pavey, Sezgin Tanrıkulu, Kamer Genç, Aykan Erdemir, Umut Oran, Faruk Loğoğlu, Faik Öztrak gibi partinin önde gelen isimlerinden oluşan 12 kişilik kalabalık bir heyetle 3.5 yıllık genel başkanlık döneminde ilk kez ABD'nin başkenti Washington'a gidecek olan Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal gazetesine Türkiye'deki demokrasinin durumunu anlatan sert bir makale yazdı.

"Demokrasi tehlikede"

Başbakan Erdoğan ve Ak Parti hükümeti nedeniyle Türkiye'de demokrasinin tehlikede olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin demokrasiden uzaklaşıp hızla otoriter bir rejime doğru sürüklendiğini söyledi.

Erdoğan'ın demokraside yeri olmadığını savundu. Gazetenin pazartesi akşamı yayına koyduğu, "Türkiye'nin demokrasisi neden tehlikede?" başlıklı makalesinde Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:

- Yoldaki bütün tümseklere rağmen, 1946'daki başlangıcından beri Türkiye'deki demokrasi yarım yüzyıldır ayakta kalmayı beceriyor. Ancak sistem bugün iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun liderinden dolayı şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi zorlukla yüz yüze.

- Ülkemiz hızla, işleyen bir demokratik rejimden iktidardaki tek bir kişinin keyfi etrafında inşa edilmiş, alenen otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürükleniyor.

- 2002'den beri Türkiye'yi yöneten AKP liderliği, politik amaçlar için Sünni ideolojiyi kullanarak sistemli bir biçimde demokrasimizin altını oyuyor.

- Türk Anayası'nda belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi, göz göre göre bir kenara itildi.

- Yargı artık bağımsız değil ve yasama da rutin bir biçimde Başbakan'ın emirlerini yerine getiriyor.

- Barışçıl gösteriler sürekli olarak polis şiddetiyle karşılaşıyor. Yaygın boyuttaki telefon dinlemeleri de hayatın bir parçası.

- Bu arada ülke mezhepsel, etnik ve cinsiyet ekseninde giderek kutuplaşıyor.

- Hükümet, ailelerin kaç çocukları olması gerektiğini, çocukları nasıl büyütüp eğitmek gerektiğini, toplum içinde nasıl davranılacağını ve ne giyip ne yiyip ne içileceğini topluma dikte etmeye çabalıyor.

- Yaşam şekline bu ağır müdahaleye reaksiyon, sonunda ülke genelinde yaz boyunca ortaya çıkan gösteriler oldu. Hükümet ise birçok ölüm ve binlerce yaralanmaya sonuçlanacak şekilde biber gazı ve diğer kimyasal maddeler kullanarak göstericilere karşı şiddetli bir müdahalede bulundu.

- Bunların hepsi basit bir gerçek anlamına geliyor: Türkiye'nin mevcut hükümeti sadece görüntüde demokrat. Demokrasinin aksesuvarları var ama aslında sistem diktatörlük yöntemleriyle işliyor.

- Başbakan Erdoğan'ın geçen sene yaptığı gibi kuvvetler ayrılığını bir sistem hatası olarak tanımlayan ve parlamenter çoğunluğu istediği gibi yönetme yetkisi olarak gören bir liderin demokraside yeri yoktur.

- Tarih bize, demokrasinin araçlarıyla kontrol edilip dengelenmedikleri zaman demokratik yollarla seçilen liderlerin bile diktatörlere dönüşebildiklerini söylüyor.

- Partim CHP, Türkiye'de gerçek demokrasi ve temel özgürlüklerin tamiri için çalışmaya kararlıdır. Bu da, siyasal sistemi aşağıdan yukarıya değiştirip, siyasi katılımcılığı artırıp, kadın ve gençleri güçlendirme yoluyla Türkiye'deki temsili demokrasiyi yenilemeyi gerektirir.

- CHP'nin amacı, ABD'ye yapacağım ziyarette Amerikalı dostlarımla da detaylarını paylaşacağım bir vizyon olarak, herkes için eşit haklar ve ulusal dayanışmaya dayalı bir birlik duygusunu yeniden inşa etmektir.

cnnturk.com, 26.11.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.