Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > CHP’li Koç’tan ezber bozan çıkış

CHP’li Koç’tan ezber bozan çıkış

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Kürt sorununun Türkiye’nin sorunu olduğunu belirterek, “İç politika hesapları ile bölgesel bir takım aktörleri oraya davet edip bu sorunun çözümünün taçlandırılacağı noktasında açıklamalarda bulunursanız bu sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkartıp bir bölgesel ve uluslararası sorun haline doğrudan getirmiş olursunuz” dedi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Kürt sorununun Türkiye’nin sorunu olduğunu belirterek, “İç politika hesapları ile bölgesel bir takım aktörleri oraya davet edip bu sorunun çözümünün taçlandırılacağı noktasında açıklamalarda bulunursanız bu sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkartıp bir bölgesel ve uluslararası sorun haline doğrudan getirmiş olursunuz” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Koç, CHP MYK toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında devam ederken basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Koç, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın anayasa yapma masasından kaçtığını savunarak, “Kafasına göre oluşturmak istediği Başkanlık sistemini anayasa uzlaşma masasına getirip süreci tıkayan Başbakan, bu arzusunun gerçekleşmeyeceğini görünce, masayı devirmekte hiçbir beis görmemiştir. AKP’nin ve Başbakan’ın derdi çağdaş, özgürlükçü, vesayetlerden arınmış bir anayasa yapmak değildi. Kısa dönem beklentilerine, şahsi çıkarlarına göre başkanlık sistemini anayasaya monte etmekti, yerleştirmekti amacı. Bunun siyaseten gerçekleşmeyeceğini anlayınca da masayı devirdi. Masaya gizli kapaklı pazarlıklarla İmralı’da dahil edilmişti görünmez ortak olarak. Onların talepleri de AKP tarafından BDP’den daha çok dile getiriliyor idi. Samimiyet, sözüne güvenilirlik, mutabakat belgesine bağlılık AKP takiyesi karşısında kaybetmiştir. Şimdi Başbakan Cumhurbaşkanı seçilebilmek için gelecek yıl başka siyasi mecralarda maceralara girmektedir Diyarbakır örneğinde olduğu gibi” dedi.
Günlük sorunların toplumda devam ettiğini sözlerine ekleyen Koç şöyle konuştu:
“Emeklilikte yaşa takılanların haklı isyanları, çözüm arayışları. 140 bin öğretmen açığına karşın 300 bine yakın atanamayan öğretmen ve ailelerinin feryatları. Tarım Bakanı Mehdi Eker’in söz vermesine rağmen 25 bin ziraat mühendisinin iş talepleri, kıdem tazminatlarının budanması karşısındaki girişimler. Genel sağlık sigortası primini hiç sağlığa başvurmadığı halde ödemediğinden biriken borçların altında borçlu çıkartılan yurttaşların talepleri. Bütün bunlara Türkiye’deki siyaset kurumu, iktidar kanadı gözünü, vicdanını kapatmış siyasi pozisyonunu orada kilitlemiş varsa yoksa Türkiye’yi parçalamaya dönük projelerin aktörlüğüne soyunmuş vaziyetteler.”

“HAYALLERİN BU MUYDU? SONUÇLARI BU MUYDU?”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da Barzani ile görüşmesine de değinen Koç, şunları söyledi:
“Şimdi Barzani’yle ilgili Başbakanın daha önce sarf ettiği sözler ve geçen hafta sonundaki sarf ettiği sözler yan yana getirildiğinde kısa bir zaman dilimi içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının bir kişi hakkındaki değerlendirmeleri nereden nereye gelmiş bunu izlemek mümkün. Baktığınız zaman bütün bu izledikleri yöntem, yanlışlar Suriye ve Irak politikalarındaki yanlışlıktan kaynaklanıyor. Şimdi bu faturayı akılları sıra Türkiye’ye, Türkiye’nin bütününe, Türk milletine ödetmeye çalışıyorlar. Hayallerim var diyor beyefendi, hülyalarım var diyor. Şuanda Türkiye’nin 81 vilayetinde yüzlerce Suriyeli mülteci çocuk dileniyor. Kış geliyor, barınma yok, iş yok. Yüzlerce çocuk dileniyor. Hayallerin bu muydu, arzuların bu muydu, hülyaların bu muydu? Düşünün bu insanların yerinden, yurdundan olmasında, orada kardeşkanı akmasında senin hiç sorumluluğun yok mu? Mezhep temelli izlediğin politikaların yanlışlığı yok mu? Irak’la, Suriye’yle bugün gelinen süreçte ilişkilerin bu hale gelmesinde senin bu inatçı, bütün uyarılara rağmen vazgeçmediğin o tutucu saplantılara dayalı politikaların yok mu? Başbakan için hülyalarım vardı diyor, rüyalarım vardı diyor, hayallerim vardı diyor. Hayallerin bu muydu? Sonuçları bu muydu? Bütün bunları süreçle bağlantılı bir şekilde değerlendirmek gerekiyor. Şimdi Başbakanın ikide bir bulunduğu ortamdan birilerine bir mesaj yollamak adına genel af şeklinde yorumlanabilecek açıklamalarda bulunması bir talihsizliktir. Çünkü genel af aynı şişeden cinin çıkmasına benzer. Bir kez çıktıktan sonra tekrar şişeye sokmak mümkün değildir. Çünkü birçok kader mahkumu da, aileleri de bu sözlerden etkilenirler. Başbakan bu çağrışımı yapabilecek ifadeleri Diyarbakır’da kullandı mı? Kullandı. Akabinde bugün paspas olan, Diyarbakır’da hüngür hüngür ağlayan, her türlü siyasi nezaketsizlik yapılsa da hak ettiğini ortaya koyan Sayın Arınç korkudan tevil edemiyor onu. Bu sefer Başbakanı tevil etme görevi doğrudan kendine düşüyor. Hayır ben öyle bir şey söylemedim diyor ertesi gün. Salı günü dün meclis kulislerinde grup çıkışında ben o anlama gelebilecek bir şey söylemedim diyor. Söyledin. Herkes bunu bu şekilde algıladı. Lamı cimi yok. Bunu söyledin şimdi söylemedim diyorsun. Korkudan kimse tevil edemiyor seni ertesi gün ne diyeceğin belli değil çünkü. Şimdi kendi kendini tevil ediyorsun böyle bir şey söylemedim diyorsun. Bu son derece önemli bir hatadır. Genel af sözü dediğim gibi toplumda bir beklenti yaratır. Af sözü olduğu zaman bunun neyle, nasıl, ne şekilde, hangi sürede sınırlanabileceği açık bir sözdür. Bunun gereğini yerine getirmedikten sonra bu sözü sarf etmenin çok ağır bedeli, faturası vardır. Bütün bunlar artık Başbakanın Türkiye’yi sağlıklı yönetemediğini göstermektedir.”

“KÜRT SORUNU TÜRKİYE’NİN SORUNUDUR”
Kürt sorununun Türkiye’nin sorunu olduğunu kaydeden Koç, “Bir demokratikleşme sorunudur. Temelinde insan hakları ihlallerinin bulunduğu temel bir sorundur. Yerel yönetimler boyutu, sosyal, ekonomik, kültürel, güvenlik boyutu olan çok geniş bir sorundur ve Türkiye’nin kendi sorunudur. Şimdi iç politika hesapları ile bölgesel bir takım aktörleri oraya davet edip bu sorunun çözümünün taçlandırılacağı noktasında açıklamalarda bulunursanız bu sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkartıp bir bölgesel ve uluslararası sorun haline doğrudan getirmiş olursunuz. Yani bu sorunun çözümüne müdahil olabilecek olan kanatları çoğaltmış oluyorsunuz. Siz davet etmiş oluyorsunuz. Yani Türkiye’nin sorunu bölgeselleştirilir. Uluslararası hale getirilir. Risklerden bir tanesi budur” diye konuştu.

 

Milliyet, 20.11.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.