Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > 'Dolar erirse' endişesi

'Dolar erirse' endişesi

Dolar'ın zayıflaması Euro Bölgesi'nin ithalat faturasını düşürüyor. İhracatçı ise tedirgin. Uzmanlar ideal paritenin satınalma gücü farkını yansıtması gerektiğini söylüyorlar.

Dolar Avrupa ortak para birimi karşısında değer kaybedince ABD seyahatleri ucuzladı. Şimdi 1 euro ile daha fazla mal ve hizmet alınabiliyor. Ama madalyonun öteki yüzüne baktığımızda, Avrupa'da üretilen malların dünya piyasası fiyatının arttığını görüyoruz. Bu gelişme, Almanya'nın ihracatını gerçekten tehlikeye sokabilir mi?
Hep aynı oyun tekrarlanıyor: Euro kuru 1,30 doları aştığında kötümserler sahneye çıkıp, ihracat için alarm ziline basıyor. Gerekçeleri basit: Değerlenen Euro, Alman mallarını dünya piyasasında pahalandırıp, satılmasını zorlaştırıyor. Son haftalarda yine bu telden çalınmaya başlandı. ABD'deki borçlanma tavanıyla ilgili Demokrat – Cumhuriyetçi kapışması doları öyle bir vurdu ki bir euroya 1,38 dolar alındığı günler oldu. Peki, kur dengesindeki kayma Almanya'nın ihracatını gerçekten sekteye uğratır mı?

'Orta ölçekli işletmeler açısından önemli'

Alman Perakendecilik, Toptancılık ve Dış Ticaret Birliği bölüm başkanı Jens Nagel, “Döviz kurları öncelikle orta ölçekli işletmeler açısından önemlidir. Dünyanın dolara endeksli Asya, Afrika, Ortadoğu ve Güney Amerika gibi bölgelerinde ödeme dolarla yapılır. Bu bölgeler açısından kur yüksekliği ve kur dalgalanması büyük önem taşır” diyor.
Alman Makine ve Tesis İmalatçıları Birliği baş iktisatçısı Ralph Wiechers Euro kurunun 1,25 dolara inmesinin daha adil olacağı görüşünde.
Ralph Wiechers, bu kurun satın alma gücü paritesini hemen hemen eşitleyeceğini, adil kurun 1,25 dolar olduğunu ve Euro bu kurun üzerinde seyrettiği için Almanya'nın rüzgârı karşıdan aldığını belirtiyor.
Ama doların düşmesi bütün branşları aynı ölçüde etkilemiyor. Almanya ihracatının yarıdan fazlasını Avrupa ülkelerine yapıyor. Dolar kurundan etkilenmeyen makine ihracatında Avrupa ülkelerinin payı yüzde 54'ü buluyor. Dolar bölgesine ihracat yapanın, Euro'nun değerlenmesinden endişe duymaması aynı zamanda hangi ürünü sattığına da bağlı.

Rekabet gücü kur oynamalarına duyarlı
En çok, küresel çapta güçlü rekabetin olduğu branşların sıkıntı çektiğini söyleyen Wiechers sözlerini şöyle sürdürüyor: "Kıyaslanabilir ve fiyat duyarlılığı yüksek ürünler, örneğin her yerde bulunabilen parçalar. Amma özel ürün çıkarıyorsanız, kur oynamasını daha rahat karşılayabilirsiniz. Müşteriniz de o ürüne ihtiyaç duyduğu için, devamlı olmamak şartıyla, daha yüksek fiyat ödemeye razı olur.”
Ayrıca ihracatçının kur oynamalarını karşılama imkânı da var. Hedging denen bu yöntemden en çok otomotiv ve kimya gibi büyük sanayi kuruluşları yararlanıyor. Bu şirketler, dolar üzerinden fatura kesilen bütün bölgelerde üretim tesisi kuruyor. Bu uygulamaya doğal hedging deniyor. Ancak Ralph Wiechers şu hususa da dikkat çekiyor:
“Döviz kuru uygun olduğu ya da işgücü maliyetinden tasarruf edeceği için hiçbir makine imalatçısı Patagonya'da fabrika kurmaz. Üretim tesisi büyük pazarlara yakın olmalı. Örneğin Çin ve ABD, gibi. Ancak bu tercihin işletmecilik boyutunu da hesaba katmak gerekir. Orta ölçekli işletmelerin dünyanın her yerinde tesis kurması, hem insan kaynakları hem de maliyet boyutu açısından mümkün değildir.”

Alman şirketleri ucuz dolardan fazla etkilenmedi. Bir euronun 1,60 dolar ettiği dönemler de olmuştu. Alman ihracatçının hangi kurda zorlanacağını kestirmek güç. Ama 1,30'luk kurun bile ihracatı olumsuz etkilemesi beklenmiyor.
Alman Perakendecilik, Toptancılık ve Dış Ticaret Birliği bölüm başkanı Jens Nagel, sanal büyüklükleri birbiriyle karıştırmamak gerektiğini, bazı branşların 1,30'luk kurda zorlanmaya başlayacağını, diğer branşların tahammül sınırının ise 1,40 ya da 1,50 dolara kadar çıkarılabileceğini, söylüyor.
Alman ihracatçının büyük dalgalanmalardan da etkilenmemesini kıskananlar oluyor. Son olarak da Amerikan maliye bakanlığı Almanya'nın ihracattaki üstünlüğünün Avrupa'ya büyüme freni olduğunu öne sürmüştü. Dış ticaret uzmanı Jens Nagel bu gerekçelendirmeyi neden tuhaf karşıladığını şöyle anlatıyor:
“Ekonomik bölgelerde öyleleri vardır ki sanayi ve ihracat ağırlıklıdır. Ama bu özelliği sayesinde komşularına da yarar sağlar. Nasıl Almanya'nın ihracat gücünden Fransa ve Orta Avrupa'daki tedarikçileri de kazançlı çıkıyorsa, Kaliforniya'nın ihracat gücü de Oregon ve Arizona'daki tedarikçi şirketlere para kazandırır. Almanya ihraç ettiği mallarda Fransa ve İtalya'dan getirttiği parçaları kullanmasaydı, bu ülkelerin durumu acaba nasıl olurdu, doğrusu bilmek isterim.”

dw.de, 16.11.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.