Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Enflasyon öldü mü? Her yerde değil

Enflasyon öldü mü? Her yerde değil

Bu haber MONEY BEAT bloğundan alınmıştır.

Enflasyon uzmanları tartışmayı kaybetmiş görünüyor. Sıfıra yakın faiz oranları ve trilyonlarca dolarlık para basma gerçekçi bir küresel enflasyon tehdidi oluşturmadı.

Ancak sinsice sevinmeye başlayan küresel deflasyonist güçlerin egemenliğini önceden görenlerimizden önce dünya çapındaki verilere ayrıntılarıyla bakmak gerek. Bu verilerde, tüketici fiyat enflasyonunun Avrupa ve Kuzey Amerika'da gerçekten gerilerken gelişmekte olan dünyada yükselişin fark edilebilir olduğunu görüyoruz.

Bu aykırılık uluslararası gerilimler doğurabilir. Bu, Fed ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları ayaklarını gaz pedalında tutma eğilimi gösterirken mali teşvikin gelişmekte olan piyasaların ihtiyacı olan son şey olduğunu gösteriyor. Fed'in tahvil alımlarını azaltmasının bu ekonomilere zarar vereceği yönündeki yaygın inanışın aksine en yakın zamanda azaltılmaya başlaması bu ülkeler için en iyisi olabilir.

Fiyat eğilimi farklılığı büyük ölçüde küresel ekonomideki yapısal dengesizlikler nedeniyle devam edebilir bu da zengin ülkelerin aksine gelişmekte olan ülkelerin artan yerel talebi karşılayamaz hale gelmesine neden olacaktır.

İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi 34 sanayileşmiş ülkenin bileşik tüketici fiyatları endeksi üst üste ikinci ayda da düşüş göstererek Eylül'de yüzde 1,5 geldi ve 12 aylık ortalaması şu an yüzde 1,6 seviyesinde. İki ay üst üste düşüşün ardından endeks 2012 ortalaması olan yüzde 2,3'ün epey altına indi. Bu aynı zamanda 2009 yılındaki resesyonun ardından ortaya çıkan ılımlı yükseliş trendini de kuraldışı bir sinyal yapıyor. OECD'nin verileri üye ülkelerde ılımlı ekonomik toparlanmaya karşılık, dünyanın ürettiği çıktının yüzde 60'ından sorumlu olan ülkelerin tam bir deflasyon riski altında olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Diğer yandan aynı organizasyonun, OECD üyesi olmayan ve dünya GSYH'sının yüzde 22'sinden sorumlu Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Endonezya ve Güney Afrika için Eylül ayı enflasyon tahmini bu ülkelerin tümü için 2012 ortalamasının üzerinde. GSYH'ya oranla bakıldığında bu altı ekonominin yıllık enflasyonu 12 aylık bir süreç için şu an ortalama yüzde 5,3 civarında. Bu da 2012 yılının yüzde 1 üzerinde demek oluyor.

Diğer yandan Dünya Bankası'nın çok daha büyük bir gelişmekte olan ülkeler grubu açısından 2013 sonu tahmini geçen yıla göre onda bir oranında artarak yüzde 6,2'ye çıktı. Gelişmekte olan ülkeler için ise yüzde 2'den 1,4'e düştü.

Bu kadar faklılık normal değil. Ilımlı birkaç olay haricinde gelişmekte olan ve gelişmiş dünya enflasyonu yirmi yıldan uzun zamandan bu yana oldukça yakın seyrediyordu. Büyük Moderasyon (Great Moderation) ile gelen teknolojik, ekonomik reform ve küreselleşme ilerlemelerinin oluşturduğu büyük deflasyonist değişim nedeniyle de bu genellikle aşağı yönlü oldu. Peki değişim ne boyutta oldu? 1990 yılında Dünya Bankası gelişmekte olan ülke enflasyonunu yüzde 98,7 olarak vermişti, yani şu anki seviyenin 16 kat fazlası. Gelişmiş ülke enflasyon tahmini ise yüzde 5,1 yani 2013 tahmininden neredeyse dört kat daha fazlaydı.

Westwood Capital'dan yönetici ortak Daniel Alpert'in de yeni kitabı The Age of Oversupply (Üretim Fazlası Çağı) isimli kitabında açıkladığı gibi, 2008 mali krizi öncesi ve sonrasında Batı'nın karşı karşıya kaldığı ekonomik zorlukların büyük bir kısmı dünya ekonomisindeki deflasyonist trende yol açan tarihi değişikliklerle ilişkilendirilebilir. Çin gibi ülkeler şehirleşip yabancı pazarlara ulaşmak için yeni teknolojiler kullanmaya başladıkça 30 yıllık süreçte sayısız fabrikanın yanında küresel işgücüne bir milyar insan katıldı. Bu yalnızca dünyadaki mal tedarikini ciddi şekilde arttırmakla kalmadı, emek maliyeti de düşerek birçok çok uluslu şirketin üretimini bu gelişmekte olan ülkelere dışarıdan yaptırmasını sağladı. Bu durum da gelişmiş ülkeler için büyük bir rekabet zorluğu oluşturdu ve ekonomilerinde enflasyonun düşüşe geçmesine neden oldu.

Zengin ülkeler yeterli yerel harcama oluşmasını sağlayıp istihdam üretinceye ve daha düşük gelirli ülkelerin ürettiği üretim fazlasına alıcı bulana kadar, gelişmekte olan dünyada hem bu malların fiyatı hem de emek maliyeti düşük kalacaktır. Alpert'in büyümeyi canlandırmak için tamamen Keynesçi bir yaklaşımdan yana olmasının nedenlerinden biri de bu.

Ancak bu üretim fazlası hikayesi en büyük gelişmekte olan piyasa ekonomilerinden çoğuna uymuyor. Dünya Bankası Gelişme Beklentileri Grubu yöneticisi ve bankanın yıllık Küresel Beklentiler tahmin raporunun başyazarlarından Andrew Burns gelişmekte olan dünyanın krizden sonra gösterdiği patlamanın şu an Brezilya, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerdeki üretim açığını kapattığını savunuyor. Burns Batı'nın daha fazla talep gereksinimlerinin aksine, bu ülkelerin arzı arttırmak ve artan ithalatı dengelemek için yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu söylüyor.

Bu fark, her ülke bağımsız olarak kökendeki sorunları çözseydi, örneğin Hindistan gelişime alan ayırsaydı ya da Avrupalı hükümetler tasarruftan vazgeçip kıta için büyüme yanlısı mali canlandırma kampanyaları yapsaydı çok büyük bir sorun olmazdı. Ancak yerel politikalar böyle bir harekete geçilmesini engelliyor. Bu nedenle de politika yapıcılar kusurlu çözümler benimseyerek kasti olmayan uluslararası sonuçlara neden oluyor.

Tipik örnek: Fed, Japonya Merkez Bankası ve diğer merkez bankalarının agresif mali teşvik politikaları. Hızlı parasal genişleme kendi ekonomilerinde talep eksikliklerini gidermede çok az etkili oldu ancak yeni basılan dolar ve yenin gelişmekte olan piyasalara girdi. Arz eksikliği yaşayan ekonomilerde bu para talep baskılarına neden oldu ve enflasyon daha da arttı.

Gelişmekte olan ülkeler şu an Fed'in tahvil alım programını azaltma planlarıyla tetiklenen dışa akışlardan yakınıyor olsa da gerçek sorun baştan bu yana ekonomilerine yıkılan içe akış. Tahvil alımı devam ettiği sürece bu ülkelere yönelik risk de sürecek, küresel büyüme ve refahın ana etmenlerinin tümü sert inişe zorlanacak.

Tahvil alımlarının azaltılması gelişmekte olan piyasalar için tadı kötü olan bir ilaca benziyor ancak ne kadar erken alırlarsa o kadar iyi.

 

wsj.com.tr, 14.11.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.