Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Bir de başımıza SIT çıktı

Bir de başımıza SIT çıktı

Sermaye girişlerinde düşüş, kurun ve faizin yükselmesi demek. Bu gelişme, döviz cinsinden borcu fazla olan şirketler kesiminin bilançosunu bozuyor.

Dün, önemli bir yabancı finans kurumunun yükselen ekonomilere ilişkin güncel bir raporuna bakıyordum. Dünya Bankası’nın yeni çıkan ve ülkeleri ‘iş ortamı’ açısından sıralayan yıllık raporunu değerlendiriyordu. ABD Merkez Bankası’nın (FED) alacağı tavra ilişkin mayıs ortalarında başlayan finansal gerginlik ortamından en çok etkilenen ülkelerin, iş ortamını (diğerlerine kıyasla) düzeltmemekte inat eden ülkeler olduğu saptamasını yapıyordu. ‘BI SIT’ ülkelerine (Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Endonezya ve Türkiye) dikkat çekiyor, özellikle de ‘SIT’ ülkelerini ön plana çıkarıyordu. Bu çerçevede, SIT’lerin FED kararından diğerlerine göre daha fazla etkileneceğine dikkat çekiyordu.

Önümüzde büyüme oranımızı düşürebilecek ve işsizliği arttırabilecek önemli riskler var. Her şeyden önce peşi sıra üç seçim yaşanacak Türkiye’de. Washington’dan Türkiye’ye ilişkin ardı sıra olumsuz açıklamalar geliyor; dikkat çekici. Öte yandan, FED eninde sonunda parasal sıkılaştırmayı başlatacak. Çoğunluk mart ayına işaret ediyor. Aralıkta bile olabilir. Bu satırları dünkü toplantıdan sonra yapılan açıklamadan önce yazıyorum; dolayısıyla FED’in ne kararını biliyorum ne de ne ima ettiğini.

Bilsem de sonuç değişmiyor; Türkiye önümüzdeki dönemde dışarıdan borçlanmakta zorlanacak. Türkiye’ye gelen sermaye ile Türkiye’den çıkan sermaye arasındaki fark (net sermaye girişi) her zaman çok önemli bir gösterge. Zira döviz gelirlerimiz döviz ihtiyacımızı karşılamaktan uzak. Bu durumda dışarıdan borçlanmamız gerekiyor. Elbette döviz ihtiyacımız sabit değil; vadesi gelen borçlarımızın düzeyi ve milli gelir büyüme oranımız belirliyor bu ihtiyacı. Vadesi gelen borçlarımızı zamanında ödemek zorunda olduğumuz için, net sermaye girişinde bir azalma, fazla döviz ihtiyacı doğurmaması için üretim ve yatırım harcamalarımızın kısılması anlamına geliyor. Öte yandan net sermaye girişinde bir düşüş, yurtdışından borçlanarak yurtiçine kredi açılması faaliyetini de sekteye uğratıyor. Bu nedenlerle net sermaye girişinde bir azalma ile büyüme oranımız düşüyor.

Net sermaye girişindeki bir düşüşün büyüme oranımız üzerindeki olumsuz etkileri sadece bunlar değil. Net sermaye girişinde bir azalma, mayıs ortasından bu yana olduğu gibi, yurtiçi faiz düzeyini ve döviz kurunu yükseltiyor. Faiz artışının iç talebe ve dolayısıyla büyümeye olumsuz etkileri açık. ‘Normal’ bir ekonomide, döviz kurundaki artışın ihracatı yükseltmesi ve ithalatı azaltması, böylelikle büyümeyi olumlu etkilemesi beklenir. Ama bizim gibi ‘normal’ olmayan ekonomilerde döviz kurundaki artış, büyümeyi olumsuz etkileyebiliyor. ‘Normal olmama’ olgusunun nedeni döviz cinsinden borçların döviz cinsinden alacaklara kıyasla çok yüksek olması. Özellikle şirketler kesimi için geçerli bu durum. Hal böyle olunca, kurdaki artış şirketlerin bilançosunu bozuyor. Bu da şirketlerin hem eski borçlarını ödemelerini hem de yeni krediye erişimlerini güçleştiriyor. İstihdam ve üretim olumsuz etkilenebiliyor.

Toparlarsam durum şöyle: Net sermaye girişlerinde düşüş, yurtiçine açılan kredi miktarını azaltıcı yönde çalışıyor. Ayrıca büyük şirketlerin doğrudan dışarıdan borçlanma olanakları azalıyor. Sermaye girişlerinde düşüş, kurun ve faizin yükselmesi demek. Bu gelişme, döviz cinsinden borcu döviz cinsinden alacağına kıyasla çok fazla olan şirketler kesiminin bilançosunu bozuyor. Tüm bunlar büyüme oranımızı düşürüyor. Önümüzdeki birkaç yılın olası ekonomik gelişmelerini bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

 

Radikal, 31.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.