Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Uluslararası ticarette sofistikasyon

Uluslararası ticarette sofistikasyon

Dünyada gelişen ülkeler, artan teknolojik birikimleriyle yüksek sofistikasyona sahip mamullerin ticaretinde ağırlığını arttırırken, Türkiye ticaret açığı veriyor.

İki hafta önceki yazımda Türkiye’nin uluslararası ticaret yapısını anlatırken, ticaret fazlası ve açığı verdiği sektörlerden bahsetmiştim. Bir ülkenin uluslararası ticarette fazla ve açık verdiği mamul ve sektörler, o ülkenin üretim yapısının ‘sofistikasyon düzeyini’ gösterir. Ticarete konu mamullerde sofistikasyon, 2005 tarihli bir çalışma makalesine göre ‘ticaret mamullerinin, kendilerine uluslararası pazarda rekabet avantajı sağlayan ve gelişmiş teknolojik düzey, teknik emek, beceri, tedarik zincirleri ve yenilikçilik sistemlerini yansıtan özellikleri’ olarak tanımlanmaktadır. Daha yüksek sofistikasyona sahip mamullerde, yüksek beceri yoğun emek ve ileri teknoloji kullanılması demektir. Yüksek sofistikasyona sahip mamullerde ‘farklılaşma’ ve uluslararası rekabet gücü sağlanması ve böylelikle daha yüksek gelir elde edilmesi mümkün olabilmektedir.

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ticarete konu mamul sınıflandırmaları itibariyle bir ‘sofistikasyon düzeyi’ olarak da görülebilecek ‘üretim düzeyi’ (degree of manufacturing) kategorileştirmesi uygulamaktadır. UNCTAD, ‘Standart Uluslararası Ticaret Sınıflandırması’ (SITC) sistemine göre, ticarete konu edilen 157 mal başlığını düşükten yüksek ‘üretim düzeyine’ doğru yedi ana başlığa ayırmaktadır. Yaygın bir yanılgı, sadece mamulün içinde ‘yüksek teknoloji’ barındıran elektronik cihazlar gibi mamulleri yüksek sofistikasyona sahip görmektir. Mamulün üretilmesi aşamasında kullanılan teknolojinin düzeyi de sofistikasyonda belirleyicidir: Örneğin karmaşık kimyasal işlemler yoluyla üretilen kimyasal mamuller yüksek sofistikasyon grubunda yer almaktadır. Skalanın en altında yer alan emek ve kaynak/hammadde yoğun mamuller arasında tekstil, çimento, cam, seramik mamulleri, düşük beceri/teknoloji yoğun mamuller arasında demir çelik ve basit taşıtlar (motosiklet, römork vs.) bulunmaktadır. Orta düzey emek/teknoloji yoğun mamuller grubuna girenler arasında plastik, lastik, türbinler, makineler ve yolcu ve yük taşıtları sayılabilir. Bir ülkenin uluslararası ticarete konu mallarını ‘üretim düzeyine’ göre sınıflandırmak ve her üretim/sofistikasyon düzeyindeki ticaret dengesini incelemek, o ülkenin uluslararası ticaretinin sofistikasyon düzeyine dair önemli fikirler vermektedir.

UNCTAD verileri itibariyle küresel ticarete bakıldığında, özellikle 1990’ların ortasından itibaren teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge yatırımları sonucunda daha ‘sofistike’ mamullerin uluslararası ticaret içinde ağırlığının arttığı görülmektedir: Toplam ticaret içindeki paylara göre ‘dikey’ olarak bakıldığında, 1995 yılında yakıt harici küresel mal ticaretinin yüzde 39’unu orta ve yüksek düzey beceri/teknoloji yoğun mamuller oluştururken, 2012 yılında bu pay yüzde 41,5’e çıkmıştır. Emek ve kaynak yoğun mamullerin payı ise yüzde 13,6’dan yüzde 10,4’e düşmüştür. Sofistikasyon düzeyine göre her bir mamul grubunun ihracatının gelişmiş ve gelişen ülkeler arasındaki ‘yatay’ dağılımına bakıldığında ise gelişmiş ülkelerin halen yüksek (yüzde 68,0) ve orta düzey (yüzde 70,1) beceri/teknoloji yoğun mamullerin küresel ihracatında daha yüksek paya sahip olduğu görülmektedir. Ancak 1995-2012 döneminde gelişen ülkelerin yüksek (yüzde 17,4’ten yüzde 32’ye) ve orta düzey (yüzde 14,3’ten yüzde 29,9’a) beceri/teknoloji yoğun mamullerde paylarını yaklaşık iki katına çıkardığı anlaşılmaktadır. TÜİK verileri UNCTAD sınıflandırmasına göre kategorize edilip incelendiğinde, Türkiye’nin mal ticaretinde, yüksek ve orta düzey beceri/teknoloji yoğun mamullerde önemli bir ticaret açığı (2012 itibariyle GSYH’ye oranları sırasıyla yüzde 4,0 ve yüzde 1,8), düşük beceri/teknoloji ve emek/kaynak yoğun mamullerde ise ticaret fazlası elde ettiği (GSYH’ye oranları sırasıyla yüzde 0,5 ve yüzde 2,2) görülmektedir. Düşükten yüksek mamul sofistikasyonuna ilerledikçe ticaret dengesinin bariz bir şekilde fazladan açığa dönmesi, Türkiye’nin üretim ve uluslararası ticaret yapısında ileriye dönük gelişme stratejilerinde karşılaşabileceği bazı olası sorunları da ortaya çıkarmaktadır. Türkiye dış ticarette yüksek beceri/teknoloji birikimi gerektiren üretim ve ticaret yapısına geçemezse, ilerideki dönemlerde de, ciddi ticaret açıkları ile karşı karşıya kalacaktır.

YAZAR NOTU
Bir önceki yazımda, yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye’nin toplam birincil enerji talebinin 2011 itibariyle yüzde 6,7’sini karşıladığını belirtmiştim. Kıymetli ve ilgili bir okuyucum, Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 25 olduğunu belirtmiş. Bu vesileyle bir yanlış anlamayı ortadan kaldırmak isterim: ‘Elektrik tüketimi’ enerji kullanımının sadece bir türüdür ve Türkiye’de nihai enerji tüketiminin sadece yüzde 18’idir. Okuyucumun elektrik enerjisi için verdiği rakam doğrudur ancak Türkiye’nin genel enerji resmine bakıldığında, elektrik dışı enerji tüketimi (sanayideki ısıl işlemler, konut ısınması, taşıt ve makine yakıtı, vs) ve fosil kaynaklardan elektrik üretimi sırasında ortaya çıkan termal kayıpları da dikkate aldığımızda, toplam ‘enerji faturası’ içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı henüz yazıda belirttiğim yüzde 6,7 düzeyindedir. Dileğimiz, yenilenebilir enerjinin payının artarak Türkiye’nin yakıt ticareti faturasının ve karbon emisyonunun azalmasıdır. Detaylı istatistiki bilgilere Enerji Bakanlığı web sitesinden ulaşılabilir.

Metin Ercan, Radikal

12.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.