Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > Türkiye'nin istihbarat şefi Fidan, Suriye'de kendi rotasını çiziyor

Türkiye'nin istihbarat şefi Fidan, Suriye'de kendi rotasını çiziyor

Yağmurlu bir Mayıs gününde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan en yakın iki danışmanıyla Beyaz Saray'a geldiğinde her iki taraf için de zorlu bir toplantı olacağını biliyordu.

Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama yaklaşık bir yıldır ilk yüz yüze görüşmesiydi.  ABD'li yetkililere göre, Obama, Erdoğan'a normalde kullandığından çok daha sert bir üslupla mesajını iletti: ABD'ye göre, Türkiye silahların ve gerillaların hiç bir ayrım göstermeden Suriye'ye geçmesine izin veriyordu, ve bunların arasında batı karşıtı cihat yanlıları da vardı.

Erdoğan'ın yanı başında, Türkiye'nin, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı devirmek için verdiği çabaların ve muhaliflere tedarik sağlamasının itici gücü olan Hakan Fidan oturuyordu. Geniş yetkileri olan istihbarat şefi, ABD'nin duyduğu rahatsızlığın da merkezinde yer almaktaydı.

Orta Doğu dışında pek tanınmayan Hakan Fidan Arap Baharı'nın ardından Türkiye'nin bölgesel güvenlik stratejilerinin ana mimarlarından biri oldu.

Fidan'ın yeni Orta Doğu'nun yüzü olduğunu söyleyen ve yakın zamanda ABD'nin Türkiye ve yakın zamnda ABD'nin Türkiye ve Irak'ta elçiliğini yapmış olan James Jeffrey konu hakkında, "Hakan Fidan işleri bitirebilen bir isim olduğu için onunla çalışmamız gerekiyor ama ABD'nin kayıtsız şartsız dostu olduğunu düşünmemeliyiz; çünkü öyle değil," diye konuştu.

Fidan, Orta Doğu'da ayaklanmanın ardından baş gösteren lider eksikliğini doldurmak için birbiriyle yarışan üç istihbarat örgütünün şefinden biri.

Diğer iki isimden ilki Suudi Arabistan istihbarat şefi Bandar bin Sultan bin Adulaziz El Saud bin Abdulaziz ESuriye konusunda Amerikan istihbarat örgütü CIA ile işgbirliği yapan El Saud, diğer yandan Mısır'daki askeri darbeyi destekleyerek ABD'nin oradaki politikalarını zor duruma sokmuştu. Diğer kişi ise İran Kudüs Gücü Komutanı General Kasem Süleymani. Devrim Muhafızları'nın İran'ın dışında faaliyet gösteren elit bir kolu olan Kudüs Gücü, doğrudan askeri destek vererek Esad'ın iktidarda kalmasına yardımcı oluyor.

Fidan'ın yükselen yıldızı ile ABD'nin Türkiye üzerindeki nüfuzunun belirgin şekilde erozyona uğraması aynı zamana denk geldi.  Washington, NATO'nun en büyük ikinci ordusunu teşkil eden Türkiye'nin silahli kuvvetleri ile uzun zamandır samimi ilişkilere sahipti. Ancak Türkiye'nin generalleri artık Erdoğan ile yakın danışmanları Fidan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun emrindeler. ABD'li yetkililere göre bu iki isim, Arap Baharı'nı Türkiye'nin bölgede liderliğini genişletmek amacıyla kullanıyor.

45 yaşındaki Hakan Fidan röportaj taleplerine cevap vermezken Başbakanlık da Erdoğan'ın Fidan ile yakın ilişkisi hakkında ayrıntı paylaşmayı reddetti.

ABD yetkililerinin verdiği bilgilere göre Beyaz Saray'daki toplantıda Türk yetkililer, radikal gruplara yardım ettikleri iddiasını reddetti. Yine iki tarafın yetkililerine göre Türkler bu gibi toplantıları Obama yönetimine, muhalifleri silahlandırmak için verilen küçük çaplı çabaların Esad'ı koltuğundan etme sürecini aksattığına ikna etmeye çalışmak için kullandı.

Fidan, başbakanın bir numaralı iş bitiricisi.

Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına geldiği 2010 yılından bu yana teşkilatın çıkarları ile Erdoğan'ın çıkarlarını örtüşür hale getirdi.

Fidan'ın, giderek daha da önemli bir isim olması Washington'da alarm, şüphe ve gönülsüz bir saygı ile karşılandı. Yetkililer, Fidan'ı Erdoğan'ın Mısır, Libya ve Suriye'nin geleceği gibi bölgedeki önemli konulara yaklaşımı açısından güvenilir bir vekili olarak görüyor.

Üç yıl önce Hakan Fidan'ın ABD ve İsrail tarafından elde edilen bazı hassas istihbaratları İran ile paylaştığı iddia edildi. Üst düzey ABD yetkililerine göre bu durum bazı endişelere neden oldu.

Türkiye'nin son yıllarda Hakan Fidan tarafından uygulanan Suriye politikası ABD ile aralarının açılmasına neden oldu. Her iki ülke de Esad'ın gitmesini istiyor. Ancak Türk yetkililer ABD'ye bunun için en iyi yolun uluslararası toplumun agresif bir şekilde muhalifleri silahlandırması olarak gördüklerini söyledi. ABD'nin benimsediği temkinli tutum ise Washington'ın silahların cihat yanlısı gruplara gitmemesine öncelik verdiğini gösteriyor. Birçok ABD'li yetkiliye göre cihat yanlısı gruplar ABD için Esad'ın oluşturduğundan çok daha büyük bir tehdit.

ABD istihbarat kurumları, Fidan'ın amacının ABD'nin altını oymak değil Erdoğan'ın çıkarlarını sağlamak olduğuna inanıyor. Son aylarda radikal İslamcıların Türkiye sınırından kuzey Suriye'ye geçmesi ile Ankara kendi politikasını gözden geçirmeye başladı. ABD'li ve Türk yetkililere göre Türkiye'nin bunu yapmasının nedeni ABD'nin şikayetlerinin endişe yaratması değil,fakat durumun Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmesi.

Hakan Fidan'ın Türkiye'de nasıl değerlendirildiğine şüphe yok. Fidan'ın Türkiye'nin iki numaralı adamı olduğunu söyleyen Taraf yazarı Emre Uslu, Fidan hakkında, "Tüm bakanlardan ve hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den bile güçlü," diye konuştu.

Hakan Fidan yine de mütevazı bir tablo çiziyor. Türk yetkililer Fidan'ı nazik ve alçak gönüllü biri olarak tanımlıyor. Fidan'ın koyu renk takım elbiseler giydiğini ve yumuşak konuşan biri olduğunu söyleyen ABD'li yetkililer Fidan'ın Suudi isim Bandar ile tezat oluşturduğunu belirtiyor.

Hakan Fidan'ın Bandar gibi olmadığını söyleyen bir ABD yetkilisi Fidan hakkında, "Puro içmez, pahalı takım elbiseler giymez, koyu renk gözlükler takmaz. Gösterişli biri değil," diye konuştu.

Fidan'ın bu göze çarpan yükselişi eski bir astsubay olması açısından da dikkat çekici. Astsubaylık, genellikle silahlı kuvvetlerde ve hükümette üst düzey görevlere getirilmeyen bir pozisyon.

Maryland Üniversitesi Siyaset ve Yönetim Bilimi mezunu olan Fidan, Bilkent Üniversitesi'nden de Siyaset Bilimi alanında doktora derecesine sahip. 2003 yılında ise Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA)'nın başına getirilmişti. 2007'de ise dış politika danışmanı olarak Başbakan Erdoğan'ın ekibine katıldı. Üç yılın ardından istihbaratın başındaki isim oldu.

Erdoğan 2012'de gazetecilere yaptığı bir açıklamada Hakan Fidan için, kendisinin ve devletin "sır küpü" olduğunu belirtmişti.

Fidan'ın Erdoğan'ın yanındaki yükselişi, İran politikasını şekillendirmekteki rolü nedeniyle Washington ve İsrail'de endişe ile karşılandı. Üst düzey bir İsrailli yetkili, İsrail için Fidan'ın 'İran'ın düşmanı olmadığı' görüşünün aşikar duruma geldiğini söyledi. ABD ile Türk istihbaratı arasında da güven eksikliği var. ABD'li yetkililere göre CIA Türkiye'yi gizliden gizliye gözetlerken MİT de CIA'e karşı agresif bir kontra istihbarat yürütüyor.

Taraflar arasındaki tansiyon, 2010 yılında CIA'in MİT'in İran ile istihbarat paylaştığından şüphe etmesi ile iyiden iyiye yükselmişti. Söz konusu dönemde Erdoğan 'komşularla sıfır sorun' politikası çerçevesinde Tahran ile ilişkileri geliştirmeye çalışıyordu. ABD'li yetkililer, Fidan yönetimindeki MİT'in ABD'nin İran hükümeti hakkında yaptığı bazı gizli değerlendirmelerin de aralarında bulunduğu bir takım istihbaratı İran ile paylaştığına inanıyor.

Fidan'ın neden böyle bir şey yapmış olabileceğini bilmedikleri söyleyen ABD'li yetkililer amacın İran ile ilişkileri geliştirmek olabileceği görüşünde. Arap Baharı'nın tansiyonu yükseltmesinin ardından Erdoğan Tahran'dan uzaklaşmıştı. Yetkililer Fidan'ın da aynını yaptığına inanıyor.

MİT ve Dışişleri Bakanlığı söz konusu suçlamalar hakkında herhangi bir yorumda bulunmadı.

Hakan Fidan 2012 yılında bir zamanlar ordu hakimiyetindeki istihbarat servisinin kontrolünü ele alarak teşkilatın gücünü genişletmeye başladı. ABD ile yakın ilişkilere sahip olan çok sayıda üst düzey general ise Erdoğan hükümetini devirmeye yönelik darbe girişimlerinde bulunmaktan yargılanıp hapse atıldılar. Pentagon, hapis cezalarını ordunun Türk sistemi içindeki statüsüne vurulmuş son darbe olarak görüyor.

Fidan'ın Esad karşı yürüttüğü kampanya Ağustos 2011'e dayanıyor. Söz konusu tarihte Erdoğan Esad'a yönetimi bırakması çağrısında bulunmuştu. ABD'li yetkililerin verdiği bilgilere göre Fidan bunun sonrasında muhalifleri silah, para ve lojistik destek ile güçlendirmek için sürdürülen gizli çabaları da yürüttü.

Siyasi analistler Erdoğan'ın amacının yalnızca Türkiye'nin sınırında düşman bir rejimi yerinden etmek olmadığını söylüyor. Uzmanlara göre bir diğer nedenin de Suriye'nin petrol zengini kuzey doğu bölümünde bir Kürt devleti oluşabileceği beklentilerini de sona erdirmek istemesi.

Hakan Fidan ile birlikte çalışan Suriye muhalefet liderleri, ABD'li yetkililer ve Orta Doğulu diplomatlar, Türkiye'nin 910 kilometrelik Suriye sınırı boyunca kontrol noktaları oluşturan ve silah geçişlerini düzenleyen MİT'in 'trafik polisi' gibi davrandığını belirtti.

Bazı Batı'ya yakın Suriyeli muhalefet liderleri, silah sevkiyatlarının zaman zaman kendilerini pas geçtiğini ve doğrudan Müslüman Kardeşler'e bağlı gruplara gittiğini gördüklerini söyledi. AKP, bölge genelinde Müslüman Kardeşler'in politikalarını destekliyor.

Suriyeli Kürt liderler ise Ankara'nın PKK'nın artan gücünü kontrol edebilecek olan radikal gruplara silah ve destek verilmesine imkan tanıdığını iddia etti.

Suriye Kürtleri'nin en güçlü partisi, Demokratik Birlik Partisi Eş-Başkanı Salih Müslim, Türkiye'deki sınır güvenliğinin, radikal savaşçıların Kürt birlikleriyle çatışması için Suriye'ye geçmelerine izin verdiğini söyledi. Sınır yakınındaki ambulansların ise El Nusra'nın yaralı savaşçılarını aldığı da verilen bilgiler arasında. Türk yetkililer ise bu suçlamaları reddetti.

Hatay'ı temsil eden muhalefet milletvekilleri de Türk otoritelerinin İslamcı savaşçıları sınır köylerine transfer ettiklerini ve savaşçılarla dolu uçakların Hatay havaalanına indirildiğini söyledi. Türk yetkililer, bu suçlamaları da reddetti.

Parlamentonun dış ilişkiler komitesi üyesi Antakya milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu, radikal savaşçıları taşıyan 50'den fazla otobüsten oluşan bir konvoyu takip ettiğini ve konvoya sınır köyü Güveççi'ye kadar 10 polis aracının eşlik ettiğini söyledi. Kendi bölgesindeki seçmenlerin Türkiye'nin Suriye muhalefetine verdiği desteğe karşı olduğunu belirten Ediboğlu, bahsettiği olayın "birçok örnekten yalnızca biri" olduğunu söyledi. Türk yetkililer, Ediboğlu'nun iddiasını da reddetti.

ABD'li yetkililer ve Suriyeli muhalefet liderlerine göre, ABD ile yapılan toplantılarda Türk yetkililerin Esad karşıtı El Nusra'nın yarattığı tehditler ile daha sonra mücadele edilebileceğini söylediler.

ABD, Aralık ayında Nusra'yı terörist gruplar listesine eklemişti. Washington'daki müzakerelerde yer alan yetkililerin verdiği bilgilere göre bu karar, Ankara'ya silah akışının daha sıkı kontrol edilmesi için verilmiş bir mesajdı.

ABD'li yetkililerin verdiği bilgilere göre, tarafların Mayıs 2013'teki  buluşmaları, Obama'nın Suriye, İsrail ve basın özgürlüğü gibi konularda, Türkiye'nin tutumundan duyduğu rahatsızlığın giderek arttığı bir döneme denk geldi.

Türk liderlerle yakın bir ilişki içinde olmak istediklerini söyleyen Obama, öte yandan Türkiye'nin muhalefeti silahlandırma konusundaki Washington'ın duyduğu endişelerini dile getirmekten de çekinmedi. Üst düzey bir ABD yetkilisine göre, Beyaz Saray'ın amacı, Türkiye'yi tüm muhaliflerin iyi olmadığına ve İslamı terrör tehdidin bölge geneline zarar vereceğine ikna etmekti.

Suriye'deki aşırı İslamcı grupların tekrar Türkiye'ye sızabileceğinden endişe eden Ankara bu yıl silahlandırma çabalarını azalttı. Yabancı mücahitlerin geçiş noktası olduğu iddia edilen Hatay havaalanında hizmet veren şirketin temsilcisi trafiğin kayda değer oranda azaldığını belirtti.

Türkiye, Eylül ayında sınırın bir kısmını kapatmıştı. Aynı ay Cumhurbaşkanı Gül de, sınırdaki radikal gruplarla ilgili "Bizim için bu büyük bir güvenlik tehdididir. Bu birinci derecede bizi ilgilendirir" uyarısında bulunmuştu.

Amerikalı ve Türk kaynaklara göre, Türk yetkiler son aylarda ABD'ye, Washington'ın muhalefete yeterince destek vermemesinin aşırılıkları tetiklemiş olabileceğini söyledi. Yine yetkililere göre ön saflardaki birlikler ABD'nin kendilerini yarı yolda bıraktığına inanıyor.

ABD ve Türk yetkililere göre, Eylül ayında ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile bir araya gelen Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye sınırındaki radikaller nedeniyle endişeli olduğunu söyledi. ABD'li yetkililere göre Türkler, ABD'nin muhalifleri halen desteklediğinin Kerry tarafından yinelenmesini istiyor.

Üst düzey bir yönetim yetkilisi, Kerry'nin halen muhaliflerin yanında olduğunu açıkça telaffuz ettiğini, fakat "doğru kişilerin desteklenmesi gerektiğini" söylediğini belirtti.

Türk ve ABD'li yetkililer Hakan Fidan'ın Eylül ayında CIA Direktörü John Brennan ile Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ile de bir araya geldiğini söyledi ancak görüşme detayları hakkında bilgi vermedi.

Üst düzey bir ABD'li yetkili, Fidan'ın birçok uluslar arası mevkidaşı ile güçlü ilişkiler kurduğunu belirtti. Öte yandan ABD istihbarat yetkililerinden biri ise "dünyaya farklı gözlüklerden baktıklarının" çok açık olduğunu söyledi.

wsj.com.tr, 10.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.