Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Fitch: Büyüme düşmeli; IMF: Faiz artmalı; Derviş: Kur artmalı! Peki ne yapmalı?

Fitch: Büyüme düşmeli; IMF: Faiz artmalı; Derviş: Kur artmalı! Peki ne yapmalı?

Değişmeyen sorunumuz: Tasarruf açığı.

Değişen konjonktürün dört parametresi:

1) Düşük volatilite dönemi bitti.

2) Küresel faiz oranları daha yüksek olacak.

3) ABD doları daha güçlü olacak.

4) Çin daha düşük oranda büyüyecek.

Önce Fitch, daha sonra IMF...

Merkez Bankası’nın (MB) uyguladığı para politikası çerçevesinin yeni konjonktürde ekonomiyi kontrol altında tutmakta faydalı olup olmayacağı hakkında oluşan kuşkular, son zamanlarda daha sık dile getirilmeye başlandı.

Sebep, değişen konjonktüre rağmen para politikası çerçevesinde değişiklik yapmayacağı izlenimi veren Başkan Erdem Başçı’nın faiz artırmaksızın Dolar/TL kurunun yıl sonunda 1,92’nin altına, 2014 içinse sermaye akımları devam etmek şartıyla 1,80’e inmesi tahmininde bulunması oldu.

Yeri geldi bir parantez açalım: MB’nın tahmin söylemini sözlü yönlendirme ile (forward guidance) karıştıranlar oldu. Maalesef ilişkisi yok! Hiçbir merkez bankası “sözlü yönlendirme”yi Fed’in hedefleri ve politika aksiyonların üzerine yapmaz. Kendi hedefleri ve politika aksiyonları üzerine yapar. “Fed sonbaharda ‘tapering’ yapamaz, kur ve tahvil faizleri nasıl olsa yükseldi, mecburen gelecekler” beklentisine dayalı sözlü yönlendirme olmaz.

Evet, “yabancı sesler”de büyüme beklentisini aşağıya çekme, cari açığı ve enflasyonu artırmayacak politika tavsiyelerinde “volume” artışı var.

Öte yandan geçen hafta önce TÜSİAD’dan, sonra da Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın mimarı olan Sayın Kemal Derviş’ten yüzde 6 büyüme vurgusu geldi ve politika tavsiyeleri dile getirildi.

İlk sorumuz şu: Sıfır reel faiz ve faiz lobisi söyleminden vazgeçip IMF’in önerdiği ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bir süre önce dile getirdiği ve sonrasında üzerinde durmadığı gibi “makul bir faiz” ödemeye razı mı olacağız; yoksa MB Başkanı’nın kur tahminini dikkate almayıp, daha yüksek büyüme isteyen Kemal Derviş’in faydalı olacağı tavsiyesine uyup kurun 2 bin TL’nin üstüne çıkmasına rıza mı göstereceğiz?

Makul büyüme oranı, makul reel faiz oranı ve makul cari açık oranı ne olmalı, diye üzerinde durmamız gereken üç temel sorun var.

2013 yılıyla ilgili olarak “makul büyüme oranı” için Fitch ve IMF, yüzde 3,5’un altına işaret ediyor. Her iki kurumun da “istikrar” eksenli olduklarını varsayarak, muhafazakâr bir büyüme oranı tercihinde bulunduklarını söyleyebiliriz. Bu çerçevede oranı biraz daha yükseltebilir ve tarihi ortalamamız olan yüzde 4,5'e çıkarabiliriz.

Bir de, daha önce BETAM’ın (Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi) yaptığı bir çalışmaya göre, işsizlik oranını düşürecek büyüme oranı olarak hem TÜSİAD’ın, hem de Sayın Kemal Derviş’in hedef gösterdiği yüzde 6 büyüme oranı var. Buna da hedef büyüme oranı diyelim.

“Hedef büyüme oranı”na sorunsuz ulaşmak ve sürdürmek, bence orta vadede mümkün değil. Cari açığın finansmanı sorununu bir tarafa bırakarak nedenini şöyle açıklayabilirim: 25 yaş üstü nüfusumuzun okulda geçirdiği ortalama süre 6,5 yıl. Yani, orta düzeyde kıdemli aktif nüfusumuz, orta iki terk düzeyinde eğitim almış! Bu tür “soft infrastructure” açığımızı bir tarafa koyalım, bir fabrika yatırımı yaklaşık beş yıl sonra meyve vermeye başlıyor.

İkinci sorumuz şu: Makul büyüme oranı ne olmalı, ne yaparak hedef büyüme oranını makul büyüme oranına yaklaştırabiliriz?

“Makul reel faiz oranı” hakkında telaffuz edilen bir rakam yok ortada. Sadece şunu söyleyebilirim: Rahmetli hocam Prof. Dr. Merih Celasun “Bu kadar yapısal sorun varken Türkiye’nin yüzde 10 reel faiz ödemesi makuldür, rakam buraya inerse başarı olur”, demişti. Değerli hocam, 2000 yılında, dönemin koşullarını dikkate alarak bir sohbet sırasında bu oranı telaffuz etmişti.

Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, üzerinde pek durulmasa da geçenlerde yaptığı bir konuşmada Ali Babacan makul bir faiz ödemek gerektiğini söylemiş; daha yüksek bir faiz oranına razı olmamız gerektiğini ima etmesine rağmen, oran telaffuz etmemişti.

O halde üçüncü sorumuz şu: “Makul reel faiz oranı” ne olmalı, ne yaparak bu aranı aşağıya çekebiliriz?

“Makul cari açık oranı” konusunda biraz daha netiz. Çünkü hem hükümet (MB dahil), hem de Kemal Derviş yüzde 5’lik bir cari açığı sorunsuz bir şekilde finanse edebileceğimiz görüşünde. O nedenle makul cari açık oranımız yüzde 5'tir diyebiliriz.

Kısa ve orta vade için kısıtımızı hatırlayalım: Büyüme oranı yükseldikçe cari açık artıyor, düştükçe işsizlik oranı artıyor.

Evet, geldik son soruya: Yüzde 5 cari açıkla, yüzde 4,5’lik bir büyüme oranı trendi yakalamak ve tedricen hedef büyüme oranına çıkabilmek için makul reel faiz oranı ne olmalı ve bu oranı ne yaparak aşağıya çekebiliriz?

Şurası açık ki, makul reel faiz oranının ne olması gerektiği kararını verebilmek için yapılması gereken ilk iş, 2023’te milli gelir bakımından en büyük 10 ülke arasına girmek ve kişi başına geliri 25 bin dolara çıkarmak türü hayali hedefleri mazide bırakarak, sıfır reel faiz ve faiz lobisi türü söylemlerden hemen vazgeçmek olmalı...

t24.com.tr, 08.10.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.