Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Siyasi Gündem > 12 Eylül yasaları değişmeden sağlıklı demokrasi olmaz

12 Eylül yasaları değişmeden sağlıklı demokrasi olmaz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de demokratikleşme için 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği yasalar değişmeden sağlıklı bir demokrasi olamayacağını söyledi.

Hükümetin demokratikleşme paketi adı altında yürüttüğü çalışmaları eleştiren Kılıçdaroğlu, "Daha önce söylemiştim, masanın bir ucunda Abdullah Öcalan diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var, ikisi görüşüyor, pazarlık yapıyorlar, toplumun bilgisi yok, haberi yok, nasıl bir demokratikleşme paketi bilmiyoruz." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başkent Hastanesi'nde tedavi gören eski bakanlardan Ali Rıza Uzuner'i ziyaret etti. Kapıda Mehmet Haberal tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, çıkışta gazetecilerin sorularını cevapladı. Kendisine, demokratikleşme paketine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, "Daha önce söylemiştim, masanın bir ucunda Abdullah Öcalan, diğer ucunda da Recep Tayyip Erdoğan var, ikisi görüşüyorlar, pazarlık yapıyorlar. Toplumun bilgisi yok, haberi yok. Nasıl bir demokratikleşme paketi bilmiyoruz. Türkiye demokratikleşecek ama Türkiye halkının bundan haberi yok. Böyle bir demokrasi anlayışını biz kabul etmiyoruz. Eğer gerçekten demokratikleşme olacaksa bu paketin kamuoyuna açılması, tartışılması, düşünürlerin görüşlerini bildirmesi gerekir. Sivi toplum kuruluşlarının görüşlerini bildirmesi gerekir. Öyle anlaşılıyor ki bunlar kendi aralarında oturdular pazarlık yaptılar, bir iki noktada kuşkular var, onları da giderecekler. Apar topar parlamentodan geçirip yasalaştıracaklar, böylece Türkiye demokratikleşmiş olacak." diye konuştu.

Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki engelin 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği yasalar olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Bu yasalar değişmeden Türkiye'de sağlıklı bir demorasi olmaz. Kendi düşüncesine göre seçim yasasını değiştirip acaba ben vatandaşın oylarla, başka partilere verdiği oylarla kendime nasıl milletvekili çıkarırım arayışına girerse bunlar doğru olmaz." diye ifade etti.

Demokratikleşme paketinin içinde kılık kıyafetlerle ilgili, kamuda başörtü düzenlemesi gibi maddeler olduğuna yönelik haberler sorulan Kılıçdaroğlu, "Yasalarla kılık kıyafet düzenlenmez. Kılık kıyafetin düzenlenmesi ile ilgili yönetmelikler vardır. O yönetmelikler şu anda uygulanıyor zaten. Yasalarla neyi değiştireceksiniz? Kılık kıyafet serbest; yani yargıç yargılama sırasında kürsüye istediği kıyafetle mi çıkacak? Var mı dünyada böyle bir örnek? Yok böyle bir örnek. Onun için paket olmadan, kamuoyuna açıklanmadan görüş bildirmek çok doğru değil. Önce bir bakalım neyi açıklayacaklar, neyi konuşacaklar, pazarlıklar ne oldu, uzlaştılar mı uzlaşmadılar mı? Bunları göreceğiz, ondan sonra kararımızı vereceğiz." ifadelerini kullandı.

BDP'nin anadilde eğitim için boykot çağrısı sorulan Kılıçdaroğlu, "Doğru bulmuyorum, çocukları siyasete malzeme etmeyi hiç doğru bulmuyorum. Bunlar bizim çocuklarımız, o çocukları alıp siyasete malzeme etmenin bir anlamı yoktur." diye kaydetti.

Başbakan Erdoğan'ın, CHP heyetinin Mısır ziyaretini eleştirdiği ve 'Hangi sıfatla gidiyorlar' şeklinde sorduğu hatırlatılan Kılıçdaroğlu, "Kendisi başbakan olmadan önce pekçok yurt dışı seyahati yaptı, hangi sıfatla gitti, önce onun hesabını versin. Biz Mısır'a da Irak'a da Suriye'ye de diğer ülkelere de halkımızdan aldığımız yetki ile gidiyoruz. Bölgemizde savaş olmasın istiyoruz, insanlar birbirini öldürmesin istiyoruz. Savaş kışkırtıcılığı yapan bu başbakandan başka dünyada başka bir siyasi lider var mı? Yok böyle bir şey. Herkes barış ister bizimki savaş ister, herkes huzur ister bizimki kavga ister. Eli kirli arkadaşlar eli kirli. Bir başbakanın eli kirli olmaz, eline silah verip Suriye'ye gönderiyorsunuz, 'git kardeşini öldür' diyorsunuz. Eli kirli, yetmedi şimdi dili kirli, bu doğru değil." şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın, açıklamalarının ardından 28 Şubat ile ilgili Aydın Doğan ve Koç Grubu'na ilişkin başlatılan soruşturmalara yönelik bir soru yöneltilen Kılıçdaroğlu, "Hitler'in Almanyasında Führer'e doğru diye bir kavram var. Hitler bir şey söyler, ertesi gün bütün bürokrasi ve milletvekilleri onu yerine getirmek için yarışırlardı. Benzer bir uygulama 2013'ün Türkiyesinde var. Recep Tayyip Erdoğan bir şey söylüyor, onun milletvekilleri, bürokratları, savcıları, yargıçları, onun söylemlerini yerine getimek için çaba harcıyorlar. Türkiye'de gelinen nokta maalesef bu. Demokrasi açısından son derece riskli ve tehikeli. Yargılamalar siyasetin isteği üzerine yapılırsa o zaman Türkiye'de yargı bağımsızlığından söz edilemez. Zaten de söz etmiyoruz. Yargı tümü ile siyasi iktidarın emrinde, o bir talimat veriyor o da gereğini yapıyor." dedi. CHP tarafından planlanan 'savaşa hayır' mitinglerinin ne zaman yapılacağı sorulan CHP Genel Başkanı, "Önümüzdeki günlerde Adana'da yapacağız." diye cevap verdi.

Ayrıca, Meclis'te Anayasa Komisyonu'nda yer alan Süheyl Batum ile Atilla Kart'ın yaşadıkları polemiğe ilişkin değerlendirmesi sorulan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Anayasa Komisyonu'nda dört siyasal parti var. Bunlar bir araya gelip ne yapıyorlar? Tartışıyorlar. Komisyonda görüş bildirmek, tartışmak ne zamandan beri ayrışmanın esası olmaya başladı. İnsanlar düşüncelerini o komisyonda özgürce dile getirecekler, tartışacaklar. Bundan kim kazanacak? Halkımız kazanacak. Tartışılacak ki doğruları bulalım, varsa bir yanlışlık, belki tartışmayı başlatan arkadaşımız ikna edilebilir. Bizde öyle birisi birşey söyler herkes de onu tekrar eder. Biz bunu zaten demokrasiye aykırı buluyoruz. Üç değerli arkadaşımız var, üçü de çalışmalara destek veriyorlar. Bilgileri, birikimleriyle komisyondalar. Ayrıca, o komisyonda görev yapan uzmanlar var. Yürekten teşekkür etmek lazım. Onlara kendi akademik bilgilerini o komisyona katıyorlar ve güzel bir çalışma yapılıyor." şeklinde konuştu.

Son olarak Ankara Mamak'ta temeli atılan Cami-Cemevi Projesi ve etrafında yaşanan tatışmalar hakkında değerlendirmesi sorulan Kılıçdaroğlu, şöyle cevap verdi: "Dini siyasette kullanmak dine yapılacak en büyük kötülüktür. İnançlar siyasette kullanılmaz. Hele bizim gibi Müslüman bir ülkede Allah'la kulun arasına kimsenin girmediği öngörülen bir dinde, araya birilerin girip, siyasilerin girip kendilerine göre dine yön vermelerini doğru bulmuyoruz. Herkesin inancına saygılıyız, herkes inancını özgürce dile getirebilmeli, özgürce yapabilmeli, ayrışma olmamalı, kavga olmamalı, herkes birbirinin inancına saygı göstermeli. Türkiye'de bunu egemen kılmalıyız. Çatışarak, çatışma kültürü ile biz doğruları bulamayız, yanlış yaparız. Bu bağlamda da olaya daha dikkatli bakmamız gerekiyor. Tarafları dinlememiz gerekiyor. Bir önyargıyla gidip şu suçludur, şu haklıdır demeyi doğru bulmuyorum siyaseten."

 

Zaman, 14.09.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.