Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > WSJ: Türk ekonomisi her cepheden darbe alıyor

WSJ: Türk ekonomisi her cepheden darbe alıyor

Wall Street Journal gazetesi Türkiye ekonomisindeki olumsuzlukları ele alan bir makale yayınladı. Makalede doların kırdığı rekora dikkat çekilirken reel sektörde sıkıntılar da yaşandığını yazdı.

ABD'li Wall Street Journal gazetesi Türkiye ekonomisini yazdı. Joe Parkinson ve Emre Peker'in kaleme aldığı "Bir zamanların altın ekonomisi Türkiye her cepheden darbe alıyor" başlıklı makalede Türkiye ekonomisinde son aylarda yaşanan olumsuz gelişmeler ele alındı.

Mayıs ortasında Borsa İstanbul'un rekor seviyesine ulaştığına ancak bugün o değerden yüzde 30 üzerinde değer kaybı yaşandığına dikkat çekilen makalede Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı protestoları sırasında yabancı sermayeye yönelik yorumlardan yatırımcıların korktuğu da yazıldı.

"TÜRK LİRASI EN ÇOK DEĞER KAYBEDENLERDEN BİRİ"

Doların bu süreçte TL karşısında yüzde 17 değer kazanmasıyla Türk lirasının Brezilya, Endonezya ve Hindistan ile en çok değer kaybeden para birimi olduğuna dikkat çekilirken Suriye'ye müdahale yakınken Merkez Bankası'nın faiz silahını kullanmayacağını açıklamasına da dikkat çekildi.

Reel ekonomide de işlerin iyi gitmediğini belirten makalede Altınyıldız'ın satışlarının ilk çeyrekte yüzde 23 düştüğü ve Tofaş'ın da satış hedeflerini yakalayamayabileceğini açıklaması da yer aldı. Makalede aynı zamanda Abu Dhabi National Energy'nin 12 milyar dolarlık kömür santralini ertelediği de yazıldı.

"REZERVLER DİĞER ÜLKELERE GÖRE DÜŞÜK"

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın 2012'de yumuşak iniş politikasıyla Banker dergisi tarafından yılın Merkez Bankası Başkanı seçildiğini hatırlatan makalede, Başçı'nın kısa vadeli borçlar için döviz rezervlerini işaret ettiği hatırladı. Ancak Güney Afrika, Endonezya, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelere nazaran rezervlerin düşük olduğu belirtilirken Erdem Başçı'nın Ağustosta yüzde 8,2 çıkan yıllık enflasyona karşılık faiz koridorunun yüzde 7,75 olan üst bandında oynama yapmayacağı da hatırlatıldı.

Ak Parti dönemindde yıllık nominal milli gelirin yüzde 5 arttığına ve kişi başına gelirin 10 bin dolara yükseldiğine dikkat çeken makale AK Parti hükümetinin ilk kez 2011'de cari açığın rekor kırmasıyla ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldığı yazıldı. 2011'de aşırı şekilde artan tüketici harcamaları dolayısıyla TL'nin yüzde 20 değer kaybettiği, enflasyonun o dönemde çift haneli seviyeye çıktığı belirtilirken 2011'de büyüme yavaşlaması yaşanıldığına dikkat çekildi.

 

Hürriyet, 06.09.2013

Türkiye'nin yükselen ekonomisi her yandan baskı altında

Dört ay önce, Türk varlıklarının yatırım yapılabilir seviye kredi notu alması ve yeni zirvelere ulaşmasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dünyanın Türk ekonomisine hayran olduğuyla övünüyor, yakında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında olacağını söylüyordu.

Ardından ABD, gelişmekte olan ekonomilerdeki büyümeyi finanse etmeye yardımcı olan parasal teşviki azaltmaktan bahsetmeye başladı.

Diğer taraftan yatırımcılar Ankara'nın yabancı sermaye konusunda giderek daha düşmanca bir hal alan sözlerinden, Başbakan'ın hükümet karşıtı protestoculara verdiği sert yanıttan ve son olarak ABD'nin komşu ülke Suriye'ye saldırma olasılığından ürkmeye başladı.

Sonuç olarak Mayıs ortasında rekor yüksek bir seviyeye ulaşan Borsa İstanbul o zamandan bu yana üçte birlik bir kayıp gösterdi, lira rekor düşük seviyelere geriledi ve tahvil getirileri iki katına çıkarak yüzde 10'a ulaştı. Milyarlarca dolar ülkeden çıkarken, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası net rezervlerinin yüzde 15'inden fazlasını harcamasına rağmen kurdaki değer kaybının önüne geçemedi.

İki yıl önce yaşanan benzer bir endişeye oldukça benzeyen gerileme dönemi, hükümetin geçmişte hep ani yükseliş ve düşüşler gösteren ekonomiyi artık değiştirdiği iddiasını zayıflatıyor. Bu durum, Erdoğan'ın 10 yıllık görev süresini uzatma hedefini de tehdit ediyor.

Burgan Bank'tan baş Türkiye ekonomisti Mert Yıldız, "Türkiye'nin piyasanın gözbebeği olarak görüldüğü günler sona erdi ve hükümeti zor zamanlar bekliyor," dedi. Yıldız, "Türkiye ya sert bir krizden ya da durgunluk gibi hissedilen yıllarca sürecek bir yavaş büyüme sürecinden geçecek." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin tersine dönen kaderi, küresel mali krizi bile büyük ölçüde hasar görmeden atlattığı son 10 yıla tam bir tezat oluşturuyor. Bu sürede, 100 milyar dolarlık yabancı sermaye dalgası inşaat ve tüketici harcamalarında müthiş bir canlanma sağlamıştı.

Nominal açıdan bakıldığında, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana GSYH yıllık ortalama yüzde 5 arttı. Kişi başına gelir ise üç katına çıkarak 10.000 doları geçti, bu da Erdoğan'ın üst üste üç seçimi de kazanmasını ve oylarını her seferinde artırmasını sağladı.

Ekonomiye ilk büyük darbe 2011 yılında geldi. Ülkenin cari işlemler açığı kredi destekli tüketici harcamaları sonucu 78,4 milyar dolara, yani GSYH'nın yüzde 10'una, çıkarak rekor bir seviyeye yükseldi.

Türkiye'nin kısa vadeli dış borcunu geri ödeyemeyeceğine yönelik endişeler liranın büyük bir satış görmesi ve dolar karşısında yüzde 20 değer kaybetmesine neden oldu. Bu düşüş ise çift haneli enflasyonu beraberinde getirdi ve akabinde Merkez Bankası'ndan gelen yanıt geçen yıl büyümede sert bir düşüşe neden oldu. 2011'de yüzde 8,8 olan büyüme geçen yıl yüzde 2,2'ye geriledi.

Türk varlıkları şu an yeniden rekor düşük seviyelerde geziniyor. Lira bu seneki yüzde 17'lik değer kaybı ile Hindistan, Brezilya ve Endonezya'nın yanında, gelişmekte olan piyasalar arasında en kötü performansı gösteren kurlardan biri oldu. Politikacıların faiz oranlarını yükseltmeyi reddetmemesi ve ABD'nin Suriye'ye saldırma olasılığının artmasıyla, lira Perşembe günü dolar karşısında yüzde 2,08 seviyesine düserek yeni bir rekora imza attı, günü ise 2,07'den kapattı.

Bu kayıplar ithalat ve yabancı sermayeye bağımlı haldeki ekonominin dengesizliklerini gözler önüne seriyor, ve uzmanlar bunun Türkiye'yi çok tehlikeli şekilde ağır bir düzeltmeyle karşı karşıya bıraktığını söylüyor.

IMF son açıkladığı raporda "Küresel likiditenin kesilmesi ya da risk iştahının bozulması halinde ekonomi keskin bir düzeltmeden geçmek zorunda kalacaktır," şeklinde uyardı. Morgan Stanley MS +0.53% Haziran ayında açıkladığı bir raporda, Türkiye'nin yabancı finansmanın çıkmasına karşı en kırılgan beş ekonomi arasında gösterdi.

Yabancılar ülkeden halihazırda korkup kaçıyor. Abu Dabi'nin Türkiye'deki 12 milyar dolarlık kömür santrali projesi Ağustos ayında "başka harcama öncelikleri" olduğunu söylemesiyle şimdilik rafa kalktı.

Düşüşler reel ekonomiyi de vuruyor. TÜİK'in verilerine göre, tüketici güveni Ağustos ayında altı aydan bu yana aylık bazda en sert düşüşü gösterdi.

Türkiye'nin en büyük hazır giyim imalatçısı Altınyıldız'ın satışları ilk çeyrekte bir yıl önceki döneme göre yüzde 23 düşerken ülkenin en büyük otomobil üreticisi Tofaş, 29 Ağustos'ta bu yılki satış hedeflerini tutturamayabileceği uyarısında bulundu.

Elektronik ve beyaz eşya perakendecisi Aktürk'ün sahibi Akil Türkoğlu, "İnsanlar tedirgin oluyor, net olmayan ekonomik ve siyasi durumlar piyasayı etkiliyor," dedi. Türkoğlu, "Doların lira karşısındaki yükselişi bize fiziki olarak yansıdığı gibi psikolojik olarak da önümüzdeki günlerdeki iş potansiyelini düşürüyor," dedi.

Erdoğan'ın seçimlerde karşısına çıkacak en büyük tehdit ise dindar düşük ve orta sınıf seçmenlerden geliyor. bunlardan biri olan Ekrem Karagüdekoğlu AKP'yi bıraktığını çünkü istikrarlı büyüme sağlamakta başarısız olduğunu belirtti.

İstanbul Sirkeci'de elektronik eşya tamiri ve teknik destek dükkanı bulunan Karagüdekoğlu, "Bu ekonomi kimsenin medar-ı iftari değil, sadece göz boyama," dedi. Karagüdekoğlu, "Şu an ben geleceğe ümitle bakmıyorum." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin önde gelen anket kuruluşlarından MetroPoll, iktidar partisi için Aralık 2011'de yüzde 52 ile zirve yapan desteğin Temmuz'da yüzde 43'e düştüğünü belirtti.

Bu yılın başında, ekonominin 2012'de yaptığı yumuşak inişteki başarısından ötürü The Banker dergisinden ödül alan TCMB Başkanı Erdem Başçı, son döviz kurundan "rahat" olduğunu defalarca yineledi. Politikacılar ise İstanbul'un 2020 Yaz Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmak için finalistlerden biri olduğuna, bunun da güveni arttırıp yeni bir yatırım dalgası çekeceğine dikkat çekti.

Ancak uluslararası yatırımcılar bir kez daha ülkenin borcunu finanse edip edemeyeceğini sorguluyor, ve Ankara'nın 2012'deki performansını bu kez de gösterebileceğinden şüphe ediliyor.

Türkiye'nin toplam dış borcu 2002'den bu yana neredeyse üç katına çıkarak 350 milyar dolara ulaştı. Bunun yarısından fazlasının bir yıl içinde geri ödenmesi ya da yenilenmesi gerekiyor. Bu da kısa vadeli borçların Türkiye'nin GSYH'sının dörtte birine denk olması, Brezilya ve Hindistan'dan ise iki ila üç kat fazla borcu olması anlamına geliyor.

Başçı, Türkiye'nin kısa vadeli borcunu para birimi rezervlerini kullanarak karşılamaya hazır olduğunun işaretini verdi. Ancak Ankara'nın doviz cephanesi, aralarında Güney Afrika, Endonezya, Hindistan ve Brezilya'nın da bulunduğu akranlarından çok daha düşük. Bu da liraya ağır bir satış gelmesi halinde TCMB'nin elinde daha da az para kalabileceği anlamına geliyor.

Ekonomistlere göre Türkiye'nin cari işlemler açığını finanse edememe riski yalnızca faiz oranlarının yükseltilip yatırımcıların yeniden ülkeye çekilmesiyle hafifletilebilir. Ancak Başçı, Temmuz'da yüzde 8,88 olan enflasyonun Ağustos'ta çok az yavaşlayarak yüzde 8,2 gelmesine rağmen, 27 Ağustos'ta yaptığı açıklamada faiz oranlarının yılsonuna kadar en fazla yüzde 7,75'te tutulacağını belirtti.

Standard Bank'ın gelişmekte olan piyasalar baş ekonomisti Tim Ash, "Türkiye finans boşluğunu dolduracak yeterli rezerve sahip değil. Faiz oranlarını yükseltmeli ve bunu hızlıca yapmalı," dedi.

Altın, halı ve döviz satıcılarının yüzlerce yıldır birçok krizi atlatarak ticaret yaptığı Kapalı Çarşı'daki dükkan sahipleri de keskin bir durgunluğa hazırlanıyor. Ancak Türkiye'nin yeniden toparlanacağından da umutlular.

40 yıldan bu yana kuyumculuk yapan ve bu yıl satışların yüzde 20 düştüğünü gözlemleyen Mehmet Ali Yıldırımtürk, "Haziran'dan bu yana işler duruldu. Yalnızca Kapalı Çarşı'da değil, diğer sektörlerden konuştuğumuz arkadaşlarımız da aynı durumdalar," dedi. Yıldırımtürk, "Ancak buna kriz diyemezsiniz, bu yalnızca uluslararası volatilitenin yerel pazar üzerindeki gölgesi. Biz çok daha kötü durumların üstesinden geldik." şeklinde konuştu.

 

wsj.com, 06.09.2013

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.