Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > 'Ekonomi' sandığa nasıl yansıyacak?

'Ekonomi' sandığa nasıl yansıyacak?
Almanya, Avrupa borç krizini güçlü ekonomisi sayesinde yara almadan atlattı. Uzmanlar, Almanya'nın krizden neredeyse hiç etkilenmemiş olmasının 22 Eylül'de yapılacak genel seçimlere muhtemel yansımasını değerlendirdi.

Almanya başarılı ve istikrarlı ekonomisi, düşük işsiz sayısı ve hafiflemeye başlayan borç yüküyle Avrupa'yı saran krizi şimdilik yara almadan atlatmışa benziyor. Yaklaşan 22 Eylül genel seçimlerinin akıbetini belirleyecek olan oyların ekonomik durum nedeniyle iktidar partilerine kayıp kaymayacağı merak konusu. Almanya'nın krizden burnu kanamadan sıyrılması acaba koalisyon ortaklarının başarı hanesine yazılabilir mi?
 

Alman Sanayiciler Birliği'nin yılda bir kez düzenlediği genel kurulunda ne şampanya kadehleri tokuşur ne de usta aşçıların elinden çıkmış yemekler yenir. Berlin'in büyük salonlarından birinde maden ve meyve suyu içilip konuşmalar yapılır. 1500 seçkin şahsiyetin davet edildiği buluşma yine de randevu takvimlerine kırmızı kalemle yazılır.

1992 seçim kampanyasında ABD Başkanı Bill Clinton'un kullandığı, ‘her şey ekonomidir, enayi' cümlesi büyük yankı uyandırmıştı. Bu söz siyaset hayatındaki anlamından şimdiye kadar hiçbir şey kaybetmedi. Almanya Başbakanı Angela Merkel de bu nedenle ‘sanayiciler gününde' konuşma fırsatını hiç kaçırmaz. Merkel son buluşmada bu önemli sektörün destekçisi olduğunu şöyle dile getirdi: “Ülkemiz ve Avrupa için yaptıklarınızdan dolayı sizlere müteşekkiriz. Aynen devam!”

Genel seçimlere üç ay kala yapılan bu önemli toplantının konukları arasında bütün önde gelen partilerin liste başı adayları da bulunmaktaydı. Sosyal Demokrat Parti'nin başbakan adayı Peer Steinbrück meydanı güçlü rakibine bırakamazdı. Ana muhalefetin başbakan adayı sanayiye verdiği önemi şöyle dile getirdi: “Almanya'nın gücünün tartışmasız olduğu aşikâr. Almanya Avrupalıların nezdinde harikalar diyarındaki Alis'i andırıyor. Almanya'nın başarısında sanayi işletmelerin payı büyük olmuştur. Sanayi sektörünün katma değer gücünü arttırıcı politikalara önem vereceğimden emin olabilirsiniz.”

Almanya'nın kozu reel sektör

Alman sanayi sektörünün yurtiçi hâsıladaki payı yüzde 25'i buluyor. Sanayiye yakın hizmet branşları da eklendiğinde bu oran yüzde 30'a ulaşıyor. Sektörlerinde sekiz milyon kişinin çalıştığını belirten ve Alman sanayini istihdam motoruna benzeten birlik başkanı Ulrich Grillo genel kurulda şöyle konuştu:

“Almanya'nın krizi sıyrık almadan atlatmasını sağlayan, sanayi işletmeleri olmuştur. Alman ekonomisinin en önemli payandası sanayidir. Almanya bugünkü durumunu, 150 yıl önce tercihini sanayiden yana kullanmış olmasına borçludur. Avrupa'da sanayisi güçlü olmayan ülkelerin başı derde girdi. Zayıf sanayi, yüksek işsizlik ve sosyal istikrarın bozulması demektir. Bu bakımdan sanayi sektörünün güçlendirilmesi kaçınılmazdır.”

Gerçekten de Almanya' Avrupa'nın sanayinin en güçlü olduğu ülkesi sayılıyor. Finans branşının teşvik edildiği İngiltere'de imalat sanayinin yurtiçi hâsıladaki payı yüzde on bir ila on iki kadar. Fransa da reel ekonomiyi ihmal etmesinin ceremesini çekiyor. İtalyan sanayinin durumu nispeten iyi ama Almanya ölçülerine göre o da zayıf kalıyor.

Finans krizi Alman ekonomisinin 2009 yılında yüzde beş oranında küçülmesine yol açmıştı. Almanya bu kaybı iki yılda telafi etti. Konjonktür henüz 2010'daki gibi yüzde 4,2'lik büyüme hızına imkân tanımıyor. Yüzyılımızın başlarında Avrupa'nın hasta adamı gözüyle bakılan Almanya Sosyal Demokrat/Yeşiller iktidarının çaresizlikten hazırladığı ve çalışan, emekli ve işsizlere ek mağduriyet getiren azimli sosyal ve istihdam piyasası reformları sayesinde büyüme rotasını tutturabilmişti. Başbakan Merkel de 2010 Ajandası olarak adlandırılan reformların ekonomiye olan katkısını inkâr etmiyor. Başbakan, “Bugünkü durumumuzu aynı zamanda, yaptığımız köklü istihdam piyasası ve sosyal sigorta sistemi reformlarına da borçluyuz”, diyor.

Ekonomik gelecekten beklentiler bakış açısına göre değişiyor. 1990'lı yıllarda işletmeci vergi yükünden, kırtasiyecilikten ve ek ücret yan maliyetlerinden şikâyetçiydi. 2013 yılında da bürokrasi azaltılabilmiş değil. Ücret ve vergiler yerine artık artan enerji ve hammadde fiyatlarıyla kalifiye eleman sıkıntısı tartışılıyor.

Enerji dönüşümü, nüfusun yaşlanması, borç yükünün azaltılması ve finans piyasalarının düzenlenmesi seçmenin çözüm beklediği başlıca konular. Vergi mükellefi ödediği milyarların bankaların kurtarılmasında kullanılmasından memnun değil. Ek borçlanmanın büyük bölümü eğitim ve altyapı yatırımlarına değil de finans branşının ıslahına harcanıyor. Okul binalarının ve yolların durumunu gören seçmenin bu manzaradan nasıl bir sonuç çıkardığı 22 Eylül'de sandıkların kapanmasından sonra belli olacak.

dw.de, 20.08.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.