Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > 'Kemer sıkmak sorunu azdırır'

'Kemer sıkmak sorunu azdırır'
OECD’nin yayınladığı güncel rapora göre, ekonomik ve malî kriz yüzünden sosyal eşitsizlik daha da artıyor. Raporda kriz ülkelerindeki kemer sıkma politikalarının sorunu daha da azdıracağına dikkat çekiliyor.

Zenginle fakir arasındaki fark, krizden önce açılmaya başlamıştı. Ama Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD'nin raporundan krizin bu gelişmeyi hızlandırdığı sonucu çıkıyor. Teşkilat üyesi ülkelerdeki brüt gelir eşitsizliği, 2008 ile 2010 yılları arasında daha önceki on iki yıllık dönemdekinden daha fazla arttı.

OECD uzmanı Michael Förster Deutsche Welle'ye verdiği demeçte Almanya'nın gelir dağılımında istisna teşkil ettiğini ve gelir farkının OECD ortalamasından az olduğu Almanya'da üst ve alt gelir gruplarının son üç yılda marjinal de olsa daha fazla para kazandığını söyledi.

Michael Förster bu gelişmede sendikaların toplu sözleşmelerde aşırıya kaçmamasının önemli rol oynadığını belirtti. Förster “2000'li yıllarda sendikalar zam taleplerinde ölçülü davrandı. Krizden önceki 2000-2005 yılları arasında Almanya'da ücret makası oldukça açıldı. Düşük ücretli işler arttı. 2005, 2006 yıllarında bu gelişme doruk noktasına vardı. O tarihten beri yaratılan istihdamın büyük bölümünü sosyal sigortaya tabi düzgün işler oluşturuyor” açıklamasını yaptı.

Almanya'da fakirlik yok değil

Uzman, ihracat ülkesi Almanya'nın aynı zamanda Euro'nun zaafından da kârlı çıktığını ve çoğu şirketin ürünlerine rakiplerinden daha düşük fiyat verebildiğini de sözlerine ekledi.

Ama bu Almanya'da fakirlik olmadığı anlamına gelmiyor. OECD raporuna göre 2010 yılında Almanların yüzde dokuzu fakirdi. OECD ülkelerinin fakirlik ortalaması ise yüzde on biri buluyor.

Ancak fakirliğin nasıl tanımlandığı da önemli. Çoğu araştırmada belli bir gelir düzeyinin altında kalanlar fakir olarak tanımlanır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı her ülkedeki ortalama geliri ölçek alıyor. Bu değerle birlikte fakirlik sınırı da sürekli değiştiğinden,"göreceli fakirlik" kavramı kullanılıyor.

'Mutlak fakir' sayısı

Bu tanımlamaya göre, kriz yıllarında OECD ülkelerindeki fakirlerin oranı fazla artmadı. Michael Förster bu nedenle mutlak fakir sayısının gerçek durumu daha iyi yansıttığı görüşünde. Bu hesaplamaya göre bir ülkenin belli bir yıldaki ortalama aylık geliri esas alınıyor ve kriz yıllarında nüfusun kaçta kaçının bu sınırın altına düştüğü belirleniyor. Fakirlikten en çok, tasarruf politikasının halkın belini büktüğü yüksek borç yükü altındaki İtalya, İspanya ve Yunanistan etkileniyor.

OECD uzmanı Förster öncelikle kriz ülkelerindeki gençlerin para sıkıntısı çektiğine dikkat çekti:

“Belli halk gruplarının diğerlerine göre fakirlikten çok daha fazla etkilendiği görülüyor. Kriz en fazla gençleri parasız bıraktı. Almanya bu alanda da istisna teşkil ediyor. Diğer Avrupa ülkelerinde genç aileler büyük geçim sıkıntısı çekiyor.”

Michael Förster çözümün eğitim politikasında aranması gerektiğini ve eğitim düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde üst ve alt gelir grupları arasındaki farkın azaldığını söyledi.

'Sosyal yardım farkı kapatmıyor'

Köln'deki Alman Özel Sektör Enstitüsü uzmanlarından Christoph Schröder öncelikle küçük çocukların bütün gün bakıma verilebilmesinin tek başına çocuk yetiştirenlerin çalışma ve aile hayatını bağdaştırması açısından son derece önemli olduğunu vurguladı.

Michael Förster gibi Schröder de daha fazla sosyal yardımla fakirlikten kurtulmanın ya da zengin ile dar gelirli arasındaki farkı kapatmanın mümkün olmadığı görüşünde. Schröder “Gelir dağılımını devlet eliyle yönlendirmeden önce, ‘Bu gerekli mi, yapılırsa getirisi ne olur?' diye sormak gerekir. Fakirliğin az olduğu ülkelerin bunu, geliri paylaştırarak başardığı söylenemez” şeklinde konuşuyor.

Her iki uzman da kriz ülkelerine tasarruf politikalarını gözden geçirmesini tavsiye ediyor ve aksi takdirde zenginle fakir arasındaki farkın daha da açılacağına işaret ediyor. Eleştirdikleri hususlardan biri de tasarruf programlarından en çok sabit ve dar gelirli kesimin mağdur olması.

dw.de, 17.05.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.