Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Türkiye'nin iki temel şifresi

Türkiye'nin iki temel şifresi

Türkiye'yi anlamak çok kolay değildir; tarihini, siyasal yapısını anlamayı kastediyorum. Türkiye'nin siyasal yapısını, ekonomisini, iktisat tarihini daha iyi anlayabilmek için bazen küçük anlama kılavuzları kullanmak da gerekebilir; bu anlama kılavuzlarına isterseniz şifreler de diyebilirsiniz.

 

 

Başlıkta kullandığım şifre kelimesini bu anlamda kullanıyorum. Bu Yorum yazısında Türkiye ekonomisini, iktisat tarihini ve siyasal yapısını anlamak için iki şifre kavramın üzerine gidilmesini öneriyorum; birinci şifre iktisat tarihimizi ve muhtemelen bugünün ekonomik sorunlarını anlamaya, ikinci şifre ise siyasal yapımızı ve ağırlıklı olarak bugünü, mesela çok önemsediğim barış sürecini daha iyi kavramaya yarayabilir.

Bu şifrelere ulaşmak için de önereceğim temel yöntem dilimize, Türkçeye yerleşik bazı kavramların sorgulanmasını gerektirmektedir; etimoloji, kelime bilimi, daha da basite indirger isek, bazı kelimelerin dilimizde kullanımı, yerleşmiş anlamları, bu kelimelerin yabancı dillerdeki bazı kavram ve kelimelerle karşılaştırılması bizlere çok önemli bilgiler üretmeye adaydır.

Türkiye ekonomisini ve bu toprakların iktisat tarihini, iktisadi süreçlerine anlamak için önereceğim kelime “mali” kelimesidir, söz konusu kelimenin, “mali” sıfatının anlamını düşünmek, batı dillerindeki karşılıklarını bilmek muhtemelen Osmanlı coğrafyasının, Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomisini, iktisadi süreçlerini analiz edebilmek için çok önemlidir.

Mali kelimesinin Türkçemizdeki anlamındaki muğlaklık bu topraklardaki iktisadi süreçleri anlayabilmek için kanımca hayati bir önemi haizdir; “mali” kelimesi Türkçede hem kamusal parasal akımları, hem de özel birimlere, devlet dışı parasal akımları belirtmek için kullanılan bir kelime. Kamu maliyesi dediğimizde, maliye kelimesinin kökeninde olan mali sıfatı kamusal parasal akımlara tekabül etmektedir, kamu kesiminin mali yapısı dendiği zaman da aynı şekilde kastedilen kamu kesimine, devlete ilişkin parasal akımlardır.

Ancak, benzer bir biçimde, “mali” sıfatı özel kesimin, devlet dışındaki kesimlerin parasal akımları anlamına da gelmektedir; “mali tablolar analizi” dendiğinde söz konusu olan şirketlerin, devlet dışı, kamu kesimi dışı birimlerin mali analizi anlamına da gelmektedir.

“Mali” kelimesinin İngilizce ya da Fransızca karşılığına baktığınızda, karşınıza iki farklı kelime çıkmaktadır; “mali kelimesini İngilizce ve Fransızcaya “fiscal” ya da “financial-financier” kelimeleri ile çevirebilmektesiniz ama görüldüğü gibi bu Batı dillerinde “mali” kelimesinin karşılığı olarak iki farklı anlama tekabül eden iki kelime bulunmaktadır. Türkçeye mali olarak çevirdiğimiz fiscal kelimesi devlete ilişkin parasal akımlarını nitelerken, financial (ing.)-financier(fr.) kelimesi devlet dışı parasal akımların sıfatı olarak kullanılmaktadır.

Batı dillerindeki financial-financier ve fiscal kelimelerinin Türkçemizde karşılığının sadece mali kelimesi olması öyle sıradan bir nüans eksikliği, bir kelime zafiyeti değildir, iktisat tarihimizde bir özel duruma, isterseniz de bir özgünlüğe tekabül etmektedir; Osmanlı coğrafyasında ve muhtemelen daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti döneminde iktisat dünyasına egemen olan temel parasal akımlar tümüyle devlete ilişkin parasal akımlardır, iktisat tarihçilerinin belirttiği gibi Osmanlı İmparatorluğu bir mali imparatorluktur ve burada kastedilen kavram, mali, devlete ilişkin akımlara tekabül etmektedir. Özel sermaye birikiminin olmayışı, ya da çok ama çok cılız oluşu bu topraklarda “financial-financier” kelimesinin yani devlet dışı parasal akımlara ilişkin tanım ihtiyacını hissettirmemiştir; muhtemelen bu kelime, financial-financier kelimesi Osmanlı tebaasının gayrimüslim kesimleri arasında kullanılmıştır ama bu kavramın Türkçe-Osmanlıca bir karşılığının ihtiyacı oluşmamıştır.

Özel sermaye birikiminin eksikliği, cılızlığı üzerinden yapılabilen bu analiz aslında Osmanlı'nın, Türkiye'nin iktisat tarihinin de bir özetidir, yazımın başında da belirttiğim gibi iktisadi süreçleri anlamak, anlayabilmek için önemli bir şifre niteliğindedir.

İkinci kelime: millet

Değinmek istediğim ikinci önemli şifre, siyasal yapımıza ilişkindir ve bu şifrenin de iyi anlaşılmadığı durumlarda günümüzü çok net analiz edilebileceğine ilişkin kuşkularım mevcuttur.

Bugünkü Türkçemizde Arapça kökenli iki önemli kelime kullanmaktayız: ümmet ve millet. Bu iki kelimeden birincisini, ümmeti ağırlıklı olarak din kardeşlerinin oluşturduğu bir topluluk, milleti ise, İngilizcedeki, Fransızcadaki “nation” kelimesinin karşılığı olarak ulus anlamına kullanmaktayız; oysa bu iki kelime, orijinal dillerinde, Arapçada, tam tersine anlamlar içermektedirler. Ümmet ulus anlamına hatta aynı anneden doğma kardeşler, yani bir anlamda kan bağı içeren bir ulus anlamına kullanılan bir kelime iken, millet kelimesi günümüz Türkçesinde kullandığımız ümmet karşılığı yani din kardeşlerinin oluşturduğu bir topluluk anlamına gelmektedir. Peki, ümmet ve millet kelimeleri, Cumhuriyet döneminin başında, Arapçadan Türkçeye neden anlamları terse çevrilerek kullanılmışlardır? Bu sorunun cevabı çok net verilmeden günümüz Türkiye'sinin en temel sorunlarını, mesela barış sürecini anlamak kolay değildir.

Bugün de üzerinde tartışmalar yaşanan “Türk milleti” kavramı aslında Anadolu coğrafyasına sığınan Müslümanların oluşturduğu bir milletin adıdır, “Türk” sıfatı burada Müslüman anlamına kullanılmıştır, Anadolu coğrafyasında yaşayan, yaşayacak olan Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin, Lazların, Arapların yani Müslüman halk ve kavimlerin ortak sıfatı olarak benimsenmiştir, Müslüman olmayan vatandaşlara azınlık denmiş ve Müslüman olmayan vatandaşlar “Türk milleti” kavramsallaştırmasının dışında bırakılmıştır; meseleye böyle baktığınızda, biraz paradoksal olarak, “Türk milleti” kavramı aslında Atatürk milliyetçiliği kavramı ile, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür” formülasyonu ile bile çelişmektedir zira iddia odur ki, gayrimüslim vatandaşlarımız da Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde Türk addedilmektedirler (itlak edilmektedirler).

Müslüman nüfus içinde tüm unsurlar, Kürtler dışında, büyük ölçüde bu kavramsallaştırmayı benimsemişlerdir ama aynı şeyi Kürtler için söylemek zordur ve bugün yaşanan sorunları da bu açıdan görmek, Kürtlerin neden “Türk milleti” kavramsallaştırmasına itiraz ettiklerini bilmek gerekmektedir.

Türkiye iktisat tarihini ve siyasi yapımızı anlamak kanımca İngilizcedeki iki farklı anlama gelen sıfatların, financial ve fiscal sıfatlarının neden bizde sadece “mali” kelimesi ile karşılandığını anlamaktan ve ümmet-millet kelimelerinin Türkçeye geçerken anlam değiştirmesini görmekten geçmektedir.

Eser Karakaş

Zaman, 09.05.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.