Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Euro krizi Kıbrıs'ı Türkiye'ye mi itiyor?

Euro krizi Kıbrıs'ı Türkiye'ye mi itiyor?
Euro Bölgesi ülkeleri ve IMF ile tıklayın "acılı" bir borç anlaşması imzalayan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin, ekonomisini yeniden kurabilmek için Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmeye ihtiyaç duyup duyamayacağı tartışmaları gündemde öne çıkmaya başladı.

Türkiye'de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, borç karşılığında teminat olarak gösterilen yeraltı kaynaklarının Kıbrıs'ın güneyinden Avrupa'ya nakil yolunun Türkiye'den geçtiğini vurguluyor.

Kıbrıslı ekonomi uzmanlarına göre de, Kıbrıs sorununun çözümü, adanın kuzey ve güney kesimi ekonomilerinin canlanması için en faydalı yol olarak gözüküyor.

BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, borç anlaşmanın kısa vadede Kıbrıslı Rumları ve Türkleri yoksullaştıracağına kesin gözüyle bakıyor.

Ekonomiyi yeniden büyütme meselesi

Kıbrıs'ın güneyinde bankalar dün açıldı. Ancak Euro Bölgesi ülkeleri ve IMF ile yapılan anlaşma uyarınca, birçok kısıtlama en az bir ay yürürlükte kalacak.

Bu süreçte, Kıbrıs ekonomisinin nasıl yeniden yapılandırılacağı, hem ada halkının, hem Türkiye'nin, hem de Avrupa ülkelerinin başlıca gündem maddelerinden biri olacak.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkan Vekili Seda Yavaş, hızla küçülecek ekonominin yeniden büyümeye geçmesi için muhtemelen ön plana çıkacak sektörleri şöyle sıralıyor: Turizm, tarım ve tarıma dayalı endüstriler ile konut-inşaat.

Özellikle Rus yatırımcıların vergi cenneti olarak gördükleri Kıbrıs bankalarındaki yüklü yatırımlarına gönderme yapan Yavaş, güney kesiminde yaşayan Rumların "nereden geldiği tam olarak belli olmayan bir refahı yaşamaya alıştıklarını" belirterek şöyle diyor: "Sanırız, Kıbrıslı Rum dostlarımız da, sonunda bu sektörlerde yoğunlaşacaklardır ve özellikle bu sektörlerde yeni istihdam olanakları bulacaklardır. Bundan böyle, daha çok üretmek, daha az tüketmek zorunda kalacakları bir döneme girdiklerini kabul etmeleri gerekecektir."

Kuzeyde yaşamalarına karşın, güneyde görece yüksek ücretler karşılığında çalışan birkaç bin Kıbrıslı Türk ise büyük ihtimalle işlerini kaybedecek.

Kuzey kesimindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi'nden milletvekili seçilen işadamı Özdil Nami, anlaşmanın Kıbrıslı Türklere etkisinin bununla sınırlı kalmayacağını söylüyor.

Zira, güneyden kuzey kesimindeki eğlence yerlerine ve otellere gelenler azalacak, Lefkoşa'nın Türk bölgesine alışveriş için gelenlerin de azalmasıyla esnafın durumu kötüleşecek.

Nami, güneydeki mevduat sahiplerinin yüklü miktardaki sıcak parayı kuzeye taşımasını ise olası görmüyor. "Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin düştüğü hataya kuzey kesimi yönetiminin düşmeyeceğini" belirten Nami, "Parasını kaçırmak isteyenler başka adresler arayacaktır diye düşünüyorum" diyor.

'Türkiye ile işbirliği gözardı edilemez'

Belki, Kıbrıs Cumhuriyeti tarihinin en önemli dönüm noktalarından birindeyken kuzey kesiminde 'bekle-gör' havasının hakim olmasının sebebi biraz bu beklentisizlik.

Bir diğer sebep ise, "sular durulunca", tarafların Kıbrıs sorununun çözümüne daha içten eğileceği beklentisi.

Özdil Nami, adanın her iki kesiminde ekonomik sorunların uzun vadeli çözümünün, Kıbrıs sorununun çözümünden geçtiği görüşünde. "Kıbrıs'ın 20 yılını ipotek altına alan" krizin nasıl atlatılabileceğini şu gerçeklere dayandırıyor:
  • Güneydeki doğal gaz kaynaklarının Avrupa'ya nakli Türkiye üzerinden mümkün,
  • Kıbrıs sorunu çözülürse, büyük miktardaki askeri harcamalar azalacaktır,
  • Kıbrıs'taki yatırım ortamı düzelecektir,
  • Türkiye ile ticaretin önü açılacaktır; denizciliğin ön planda olduğu Kıbrıs için Türk limanlarının açılması çok önemlidir.

Seda Yavaş da, krizi aşmanın en etkili yolunun, "bölgesel entegrasyon" olduğunu dile getiriyor:

"Halk krizden yılmış ve bunun sonucunda içine kapanma eğilimleri güçlenmiş olsa da, siyasi liderler, çağdaş dünyanın da yönelimi olan bölgesel entegrasyonu ve işbirliğini güçlendirmenin ne kadar gerekli olduğunu bu krizle bir kez daha anlamış olmalıdırlar.''

''Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri göz ardı etseler bile Türkiye ile işbirliğinin gerekliliğini göz ardı edemez bir konuma gelmişlerdir. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının değerlendirilmesi için Türkiye ile işbirliği gerektiğini belirten görüşleri bir kenara koysak bile; Kıbrıs ekonomisinin büyüyebilmesi için, her hâlükârda en yakın ana kara olan Türkiye ile işbirliği zorunludur. Böyle bir vizyon, ayni zamanda Kıbrıs sorununa çözüm bulmayı da gerektirir. Kıbrıslı Rum siyasiler ve özellikle ekonomistler, bunu anlayabilecek durumdadırlar. Umarım, bu konuda halklarını ikna edebilirler."

Özdil Nami, seçimden yeni çıkmış olan Rum liderlerin Kıbrıs sorunu müzakerelerine yeniden başlamak için "elinin kolunun bağlı olduğunu" düşünüyor.

Nami'ye göre, "suların durulması" beklenirken, tarafların özel temsilcilerini görevlendirerek yeni müzakere sürecini hazırlaması en doğrusu.

Davutoğlu: Gazın gidebileceği tek yer Türkiye

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 17 milyar euro dolayında paraya ihtiyaç duyan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, Avrupa ülkelerinde 10 milyar euro alırken, geri kalan parayı da doğal gaz kaynaklarının bonolarıyla karşılamayı planlandığına dikkat çekiyor.

Buna itiraz ettiklerini belirten Davutoğlu, Star gazetesine verdiği demeçte, Kıbrıs sorunuyla ilgili üç seçenekten söz ediyor:
  • Kıbrıs sorununun BM gözetiminde çözümü, doğal kaynakların yeni devlet tarafından kullanılması,
  • Müzakereler sürerken, adanın iki kesimi arasında kurulacak komitenin, doğal kaynakların çıkarılmasını ve pazarlanmasını yönetmesi,
  • Bunlar olmazsa, iki devletli çözümün masaya getirilmesi ve kurulacak iki devletin AB çatısı altında buluşması.

''Doğalgazın gidebileceği tek yerin Türkiye'' olduğunu savunan Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamlıyor:

"Başka hiçbir yere gidemez. Bu çevreye baktığınızda, enerji açığı olan ve enerji ihtiyacı olan hangi ülke var? Peki transit gelip Avrupa’ya gitmek istese nereden gidecek? Ya denizin altından Girit’e, oradan Yunanistan’a... Orada öyle büyük fay kırıkları var ki oradan geçmesi mümkün değil. Yani mecburlar.”

BBCTurkish.com, 29.03.2013

Kıbrıs'taki kriz, Türkleri nasıl etkiler?
Kriz, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasında yakınlaşma sağlar mı? Uzmanlar yanıtladı...

Kıbrıs Cumhuriyeti mali krizle çalkalanıyor. Son anda yetiştirilen kurtarma paketinden sonra Rum kesimi, Yunanistan gibi uzun ve zorlu bir sürece gireceğe benziyor.

Kriz, Kuzey Kıbrıs'ta şu ana kadar büyük bir etki yaratmadı. Bölünmüş adanın iki tarafı arasında fazla bir ticari ya da ekonomik ilişki olmadığı gibi, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’a verdiği destek bunda etkili. Eğer 2004 yılında yapılan referandumda Güney Kıbrıs, Annan Planı temelinde çözümü kabul etmiş olsaydı, Kuzey Kıbrıs bugün Avrupa Birliği’nin ama aynı anda Güney'deki krizin de parçası olacaktı.

Turizm ve kumarhaneler etkilendi

Kıbrıs uzmanı Ayla Gürel, Güney Kıbrıs’ın ekonomisinin her zaman Kuzey'den daha güçlü olduğunu, Kıbrıslı Türklerin uzun süre güneydeki yaşam koşullarına imrendiklerini belirtiyor. Krizden sonra ise halk arasındaki bu tutumun değişmekte olduğunu belirten Gürel ‘Tabii ki şimdi iyi ki 2004 yılında birleşmemişiz diye düşünüyoruz’ diyor.

Kuzey Kıbrıs’ta, güneyde yaşanan krizin en çok hissedildiği sektörler otel ve kumarhaneler. İşletmeci Mesut Şahin, kumar oyunları Kıbrıs Türk vatandaşları için yasak olduğundan, gelirlerin çoğunun Kıbrıslı Rumlardan geldiğini belirtiyor. Şahin krizin başlamasından bu yana kazancının yarı yarıya gerilediğini belirterek, krizin yakın zamanda atlatılmasını umduğunu sözlerine ekliyor.

Türkiye'den beklentiler

Ada her ne kadar bölünmüş olsa da iki taraf arasında bazı ortak çalışma alanları da mevcut. Buna en iyi örneklerden biri 2011 yılında Güney’de bir mühimmat deposunun patlamasından sonraki işbirliğiydi. O yıllarda elektrik sıkıntısı çeken Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs’tan geçici bir süre için elektrik almayı kabul etmişti.

Merkezi Oslo’da bulunan Barış Araştırmaları Enstitüsü yöneticisi Harris Tzimitras özellikle kriz süreçlerinde bu tip ortak çalışmaların önemli olduğunu belirtiyor. Tzimitras, Güney Kıbrıs’ın bazı ülkeler tarafından sorunlarıyla baş başa bırakılmasının ardından hangi ülkelerin gerçek anlamda ‘dost ülke’ olabileceğini görmesi gerektiğinin altını çiziyor. Tzimitras bu şekilde Türkler ile Rumlar arasında yakınlaşma başlayabileceğini belirtiyor, fakat bunun gerçekleşebilmesi için Türkiye’nin de somut adımları atması gerektiğini ekliyor. Uzman örnek olarak da, Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını Güney Kıbrıs’a açmasını öneriyor.

Krizle gelebilecek fırsatlar

Taraflar arasında sorunlar kadar yakınlaşma potansiyeli taşıyan alanlar da var. Kıbrıs’ın güneydoğusundaki doğalgaz, petrol zenginlikleri buna örnek.

Türkiye, uluslararası hukuk gereği, Kıbrıs yönetimini bu konuda tek başına hareket etmemesi konusunda uyarıyor. AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Ankara’nın bu tutumunu kabul etmediğini anımsatan Tzimitras ‘Çözülmesi en güç sorunlardan biri de bu konudur. Fakat bu konudaki bir ortak çalışmadan iki taraf da çok kazançlı çıkabilir” şeklinde konuşuyor.

Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a su taşıyacak boru hattı projesi de gelecek vaat ediyor. Bu hat ile tüm Kıbrıs’taki su sıkıntısı çözülebilir. Fakat Güney Kıbrıs su sıkıntısı çekmesine rağmen bu teklifi kabul etmiyor.

Harry Tzimitras, bu gibi önerilerin yapılmasından memnun olduğunu belirtiyor ve geçmişte bu tür işbirliği önerilerinin düşünülmesinin bile mümkün olmadığını anlatıyor. Tzimitras ‘Sonuçta neredeyse 40 yıllık tarihi bir gecede değiştirmek mümkün değil’ diyor.

Kıbrıslı İlke Gürdal, Güney Kıbrıs’taki kriz sonrasında iki taraf arasında yakınlaşmalar yaşanabileceğini, adanın yeniden birleşebileceğini umuyor. Gürdal, Kıbrıs Rum kesiminin çözüm yönünde adım atmasını umut ediyor.

Türkiye’nin ilişkileri geliştirmek için koştuğu temel şartlardan çözüm yönünde adımlar atılması, Güney Kıbrıs’ın Kuzey Kıbrıs'taki yönetimi tanıması. Kıbrıs uzmanı Ayla Gürel, bunun çok uzak bir ihtimal olduğunu ve Kıbrıslı Rumların gururlarını inciteceğini söylüyor. Gürel, Kıbrıslı Rumların Türkleri “işgalci” olarak gördükleri müddetçe taraflar arasındaki ilişkilerin görünür gelecekte düzelmeyeceğini belirtiyor.

dw.de, 28.03.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.