Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > "Sıcak para" saadet getirmedi

"Sıcak para" saadet getirmedi 

Finans otoritelerinin Avrupa ve Rusya'nın "kara para" aklama yeri olarak tanımladığı Güney Kıbrıs Rum kesimi, ülkeye giren sıcak paranın azalmasıyla zor günler yaşıyor.
 
Hükümetin "kurtarma paketi" için kara parayla mücadele etmeyi ve bankacılık sektörünü yapılandırmayı kabul ettiği ülkede, parlamentonun mevduatlarda vergi öngören "kurtarma paketi'ni reddetmesi krizi daha da derinleştireceğe benziyor.

Konula ilgili AA muhabirinin görüşlerine başvurduğu Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban, Güney Kıbrıs Rum kesiminde Rusların yüksek miktarlı mevduatlarının bulduğunu belirterek, yaşananların Almanya ile Rusya arasındaki gizli savaşın yansımaları olarak da görülebileceğini söyledi.

Rusların Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki mevduatları toplamının 20 ila 25 milyar dolar arasında olduğunun tahmin edildiğini aktaran Prof. Dr. Ban, şöyle konuştu:

"Yüzde 10'luk kesinti, 2 ila 2,5 milyar doların Ruslar'dan alınıp Rum kesimine aktarılması demek. Putin'in konuyla ilgili açıklamaları da bunu gösteriyor. Kıbrıs Rum kesiminin bu hale geleceği belliydi. Çünkü ürettiği hiçbir şey yok. Kıbrıs Rum kesimi 'kara para' cenneti olarak bilinir. Sıcak para ilk zamanlar insanları mutlu edip gevşetiyor, sonra Rum kesiminde olduğu gibi para çekip gidince ardından kriz ve hüsran yaşanıyor."

Rumların "kurtarma paketi" için ihtiyacı olan miktarın 17 milyar euro civarında olduğunu ama AB'nin 10 milyar euroluk yardımda bulunacağını açıkladığını anımsatan Ban, bu uygulamayla AB'nin Rumlara, "Sen artık kara para cenneti olmaktan vazgeç. Bu işleri bırak. Sen artık AB standartlarına uy" demek istediğini kaydetti.

"Türk mudiler hallerine şükrediyordur"

Prof. Dr. Ban, Rum bankalarına para yatıranlar arasından bazı Türklerin de olabileceğini ifade ederek, "Buradaki Türk mudiler şimdi hallerine şükrediyordur. 'Paramızın sadece yüzde 10'u gidecek' diye. Çünkü Lehman Brothers olayında paralarının tamamını kaybettiler. Buradan çıkacak sonuç şu; her zaman kendi ülken en sağlıklısı. Her zaman kendi ülkene güvenmelisin ve paranı yatırmalısın" dedi.

AB'nin "kurtarma paketi" için mevduatlardaki kesintiler yapılmasını şart koşmasının doğru bir yöntem olmadığını savunan Ban, panik havası yaratan bu olayın alın teriyle birikim yapmış insanların paralarının haczedilmesi anlamına geldiğini dile getirdi.

Rum Kesimi'ndeki ekonomik krizin siyasi alanda Türkiye'nin elini güçlendirebileceğine işaret eden Prof. Dr. Ban, "Yunanistan yaşadığı ekonomik krizle nasıl Türkiye ile ticari ilişkilerini arttırma çabasına girdiyse, bunu Rumlar da yapacak. Bu durum, Kıbrıs sorununun çözümü için fırsata dönüşebilir" dedi.

"Münhasır ekonomik bölge ilan edilmeli"

Ankara Üniversitesi Avrupa Toplulukları Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM) Müdürü Prof. Dr. Çağrı Erhan da Rum kesimindeki krizin AB'nin aldığı ekonomik tedbirlerin etkili olmadığını gösterdiğini söyledi.

Yunanistan, Portekiz ve İspanya'daki tedbirlere rağmen Kıbrıs'ın da krizden etkilenmesini "domino etkisine" benzeten Prof. Dr. Erhan, sırada başka ülkelerin de olabileceğine dikkati çekti.

"Üretim yapmayan bir ülkenin sürekli dışardan yardımlarla yaşaması mümkün değil. Rumlar da şimdiye kadar Avrupa ve Rusya'dan gelen paralarla ayaktaydı" diyen Erhan, Avrupa'daki borç kriziyle bu ülkeye akan paraların yavaş yavaş kesildiğini vurguladı.

Erhan, Kıbrıs ekonomisi ile Yunan ekonomisinin iç içe girmiş durumda olduğuna, birindeki krizin diğerini de zamanla etkilediğine dikkati çekerek, "Bu onlar için beklenen bir sorundu ama anlaşılan seçime kadar ötelenmiş" dedi.

Gelişmelerin Kıbrıs sorununun çözümü için bir yandan fırsat diğer yandan ise tehdit olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Erhan, şöyle konuştu:

"Rum Kesimi gibi ekonomisi bu kadar kötü olan bir ülkenin pazarlık gücü zayıf olur. Bu durum Türkiye için fırsat da olabilir, tehdit de. Çünkü Rumlar bu ekonomik krizden kurtulmak için belirledikleri petrol ve doğalgaz sahalarını uluslararası yatırımcılara açabilir. Çok sayıda petrol şirketi o bölgeye doluşabilir.

Uluslararası firmaların orada çalışması demek sorunu uluslararası bir niteliğe dönüştürebilir. Türkiye, burada proaktif davranmalı. Karadeniz'de 1986'da yaptığımız gibi Doğu Akdeniz'de de münhasır ekonomik bölge ilan etmeli. Bunu yapmazsak söz konusu fırsatlar bir süre sonra tehdide dönüşebilir."
 
cnnturk.com, 20.03.2013

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.