Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > BRIC ve Türkiye (5)

BRIC ve Türkiye (1)
2010-2012 döneminde, BRIC ülkeleri içinde en yüksek kişi başına gelir düzeyi Rusya'da. Türkiye'ninki Rusya dışında kalanlardan yüksek.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ekonomileri genellikle farklı bir konumda ele alınıyorlar. Orta-uzun vadede bu ülkelerin çok önemli birer ekonomik güç olacakları düşünülüyor. Bu ülkelere, İngilizce isimlerinin başharfleri kullanılarak BRIC ülkeleri deniliyor. Gündem el verdiğince birkaç yazıda bu ülkelerle Türkiye’yi karşılaştıracağım. Ayrıca bu karşılaştırmaya Kore’yi de katacağım. Böylece Türkiye’ye ilişkin çözülmesi gereken temel sorunlar daha rahat ortaya çıkacak. Elbette bu sorunlar hakkında bilinmeyen bir şey yok. Ama bu ülkelerle karşılaştırmalı olarak sorunların ele alınmasının yararlı olacağını düşünüyorum.

Önce malum karşılaştırma ile işe başlamakta yarar var: Tabloda, farklı dönemler itibariyle, zenginler grubunun (G7 ülkelerinin) kişi başına gelir düzeyine oranla bu ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri yer alıyor. Gelirler satın alma gücü paritesi ile ölçülen gelirler; dolayısıyla karşılaştırılabilirler. Verilen değerler dönem ortalamaları. Yine aynı tabloda bu dönemlerde gerçekleşen ortalama büyüme oranları da yer alıyor.

Kişi başına gelir düzeyleri açısından durum şu: Kore çok farklı bir konumda. 2010-2012 dönemi dikkate alındığında, BRIC ülkeleri içinde en yüksek kişi başına gelir düzeyi Rusya’da. Türkiye’ninki Rusya dışında kalanların hepsinden daha yüksek.

Kişi başına gelir düzeylerinin gelişimine gelince (parantez içinde tüm 1980-2012 döneminin ortalama kişi başına gelir artış hızını veriyorum). Çin hızla yükseliyor (yüzde 12,3). Hindistan da oldukça hızlı (yüzde 7,4). Son birkaç yıl dikkate alınmazsa, en zayıf performans Brezilya’nın (yüzde 3,8); hâlâ 1980’lerdeki konumuna erişememiş durumda. Onu Rusya (yüzde 4,4) ve Türkiye (yüzde 5,6) izliyor. Buna karşılık son yıllarda hem Brezilya hem de Türkiye bir hamle yapmış görünüyor. Kore’nin sadece kişi başına gelir düzeyi yüksek değil; aynı zamanda bu düzeyi de hızla arttırıyor (yüzde 8,9).

Tablodaki büyüme oranları gayri safi yurtiçi hasıla artış oranlarını gösteriyor. Dolayısıyla, kişi başına rakamlar değil bunlar; farklı nüfus artışlarının etkilerini yansıtmıyorlar. Tüm dönemde Çin hızla büyüyor. Hindistan da öyle, özelikle 2000’den itibaren oldukça yüksek büyüme oranı. Onları Kore izliyor ama 2000’den itibaren düşüyor büyüme oranı.

Diğer üç ülkenin performansları, bu ülkelerin yanında parlak kalmıyor. Brezilya yine en kötü durumda olanı.

Sürdüreceğim.

Fatih Özatay, Radikal

10.01.2013

BRIC ve Türkiye (2)
Çin, Hindistan ve Kore gibi ülkeler, başkalarının parasına muhtaç olmadan, belirgin bir süre daha önemli yatırım hamlesi yapabilecek durumdalar.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin (BRIC) ekonomileri ile Türkiye ve Kore’yi karşılaştırmaya başlamıştım son yazımda. En yüksek kişi başına gelir düzeyi Kore’deydi. Arkasından Rusya geliyordu ama geliri Kore’nin yarısı kadardı. Hemen sonra Türkiye ve Brezilya vardı. Buna karşılık Çin en hızla yükselen ekonomiydi. Kore ve Hindistan’ın gelir artış hızı, Çin kadar olmasa da oldukça yüksekti. Farklı bir ifadeyle, bu tempoyu sürdürmeleri durumunda, Çin’in ve Hindistan’ın ileride kişi başına gelir açısından Brezilya, Rusya ve Türkiye’yi geçmeleri beklenir. Elbette bu ikinci gruptaki ülkeler atılım yapmazlarsa...


Verimlilik artmalı

Bu defa tasarruf oranları ile yatırım oranlarını karşılaştırıyorum. Tabloda 1980-2012 dönemi için her ülkenin yurtiçi toplam tasarrufunun milli gelirine oranı ile toplam yatırımının milli gelire oranı yer alıyor. Rakamlar dönem ortalamalarını ifade ediyor.
Bir ülkenin tasarruf oranının yüksek olması ya da düşük bir düzeyde ise geçmişe göre belirgin biçimde artması, kişi başına gelir düzeyini bir süre sonra sıçrattırıcı bir unsur. Süreç içinde büyüme oranını da belirgin biçimde arttırıyor. Ancak kalıcı yüksek bir büyümenin garantisi değil. Kalıcı yüksek büyüme için verimlilik düzeyinin de önemli ölçüde yükselmesi gerekiyor. Ama sonuçta, uzunca bir süre için ülkelerin gelir düzeylerini belirleyen önemli bir unsur tasarruf oranı.

Tablodan çıkan mesaj oldukça net. Çin, Hindistan ve Kore gibi ülkeler, başkalarının parasına muhtaç olmadan, belirgin bir süre daha önemli yatırım hamlesi yapabilecek durumdalar. Zaten yatırım oranları da yüksek. Ne yazık ki Türkiye’nin de dahil olduğu ikinci grup (Brezilya, Türkiye ve Rusya) hem tasarruf hem de yatırım oranı açısından çok gerideler. Farklı bir ifadeyle, paragrafın başında yer alan ve şu andaki durumu gösteren kişi başına gelir sıralaması geçici bir durumu yansıtıyor. Kore’nin birinciliği açısından bir ‘tehlike’ yok. Oysa ikinci sırada yer alan Rusya ile üçüncü sırada yer alan Türkiye’nin bu konumlarını yitirmeleri kaçınılmaz görünüyor. Kaçınılmazlık elbette mevcut tasarruf oranları ile yatırım oranlarının değişmemesi halinde geçerli.

 

 

Fatih Özatay, Radikal

12.01.2013

BRIC ve Türkiye (3)
Düşük tasarruf ve yatırım oranları bir yandan 'orta ikiden terk' bir yetişkin nüfusa sahip olmak, diğer yandan ilerisi açısından umut verici değil.

Yurtiçi tasarruf oranının yüksek olması, yüksek bir yatırım düzeyine ulaşılarak azımsanmayacak bir süre yüksek oranda büyümek ve kişi başına gelir düzeyini arttırmak için önemli. Ancak ulaşılan büyüme oranının kalıcı olması için verimlilik düzeyini de yükseltecek unsurların devreye girmesi gerekiyor. Tasarruf oranı açısından bakıldığında BRIC ülkeleri ve Kore ile karşılaştırıldığında en düşük tasarruf oranı Türkiye’de. Yıllardır baş döndürücü bir tempoda büyüyen Çin, Hindistan ve Kore’de tasarruf oranı çok yüksek.

Orta gelir tuzağı

Orta gelir tuzağı diye bir kavram var. Düşük gelir düzeyindeki ülkeler bir süre yüksek büyüme oranı yakalayabiliyorlar.

Gelişmişlerin terk ettikleri sanayi kolları bu ülkelerde serpiliyor. İşgücü, düşük verimle çalışan tarım sektöründen sanayiye geçiyor; verim düzeyi artıyor. Gelişmişlerde geliştirilen ürünler taklit ediliyor falan. Ancak bir süre sonra hızlı büyüme oranı düşüyor. Bu konuda yapılan çalışmalar, orta gelir tuzağına düşen ülkelerde satın alma gücü paritesi ile ölçülen kişi başına gelir düzeyi 11-15 bin dolara ulaşana kadar yüksek büyüme yaşandığını gösteriyor. Sonra büyüme oranında keskin bir düşüş gerçekleşiyor. Bu ülkelerin başka ortak özellikleri de var: Hızlı büyüme döneminde çok yüksek bir yatırım oranına sahipler. Bir de ‘verimlilik ayıplarını’ kapatacak şekilde paralarını değersiz tutuyorlar.

Orta gelir tuzağına düşmek elbette ‘kaderin bir oyunu’ değil. Bu tuzağa düşmekten kurtulan ülkelerin temel iki ortak özelliği var: Birincisi, lise, üniversite ve daha yüksek düzeyde eğitim almış kişi sayısının toplam nüfusa oranı, orta gelir tuzağına düşen ülkelere kıyasla çok yüksek. İkincisi, tuzağa düşmeyen ülkelerin yaptıkları ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin önemli bir ağırlığı var (Bu konuda yeni bir araştırmanın özet bulgularını okumak isteyenler www.voxeu.org sayfasından Eichengreen ve iki arkadaşının 11 Ocak 2013 tarihli yazısına bakabilirler).

Orta ikiden terk

Tablo’da BRIC ülkeleri, Kore ve Türkiye’ye ilişkin bazı eğitim düzeyi göstergeleri yer alıyor. Veriler Birleşmiş Milletler’in ‘Uluslararası Beşeri Kalkınma Endeksi’ veritabanından alınma. Eğitim endeksinin iki alt bileşeni var. İlki, ‘yetişkinlerin ortalama okulda kalma süreleri’. Tabloda ona da yer verdim. İkincisi ise ‘çocukların beklenen okulda kalma süreleri’; tabloda yer almıyor. Endeks 0 ile 1 arasında değerler alıyor. Yüksek endeks değerleri daha yüksek bir eğitim düzeyini ifade ediyor.

Tabloda yer alan göstergeler az önce sözünü ettiğim üniversite ve daha yüksek eğitim için bir bilgi vermiyor. Onlara ilişkin bulabildiğim göstergelere daha sonra yer vereceğim. Ancak tablonun verdiği mesajın Türkiye açısından hiç iyi olmadığı açık. Son yazımda yer alan düşük tasarruf ve yatırım oranları bir yandan ‘orta ikiden terk’ bir yetişkin nüfusa sahip olmak, diğer yandan ilerisi açısından umut verici değil. Bu tabloyu mutlaka değiştirmek gerekiyor.

Fatih Özatay, Radikal

15.01.2013

BRIC ve Türkiye (4)
Çok zayıf olduğu alanlarda önemli bir atılım yapmadıkça Türkiye'nin son dönemdeki yüksek büyüme oranlarını sürdürmesi mümkün değil.

Çok güncel bir çalışmanın sonuçlarına değinmiştim. Buna göre, uzunca bir süre hızla büyüyerek kişi başına gelir düzeylerini önemli ölçüde yükselten çoğu ülkede hızlı büyüme sürdürülemiyordu. 1950’den bu yana tüm dünyadaki çok sayıdaki hızlı büyüme dönemleri incelendiğinde bunların kişi başına 10 bin dolar ile 15 bin dolar gibi iki ayrı düzeyde durdukları gözleniyordu. İzleyen dönemde ise büyüme oranı önemli ölçüde düşüyordu. Bu tür araştırmalarda çok kullanılan bir veritabanına dayanıyor sözünü ettiğim çalışma: Pennsylvania Üniversitesi’ndeki Uluslararası Karşılaştırmalar Merkezi’nde üretilen ‘Penn World Table’. 2010’u da kapsayan veriler yenilerde yayımlandı. Buna göre (satın alma gücü paritesi ve 2005 sabit dolar fiyatları ile ölçülen) Türkiye’nin kişi başına gelir düzeyinin 2010 yılında 10 bin 438 dolar düzeyinde olduğunu belirteyim.

İki kritik veri

Çalışma, ‘orta gelir tuzağı’na düşmekten kurtulan ülkelerin temel iki ortak özelliğine dikkat çekiyordu: Birincisi, bu ülkelerde lise, üniversite ve daha yüksek düzeyde eğitim almış kişi sayısının toplam nüfusa oranı, orta gelir tuzağına düşen ülkelere kıyasla çok yüksek. İkincisi, tuzağa düşmeyen ülkelerin yaptıkları ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin önemli bir ağırlığı var. BRIC ülkeleri, Türkiye ve Kore’yi bu iki ölçüt açısından tabloda karşılaştırıyorum. Veriler, sözünü ettiğim çalışmada kullanılan iki ayrı veritabanından alınma.

Tablonun mesajı daha açık olamazdı. Kore’nin Türkiye ile aynı gelir düzeyinde iken sonra hızla büyüyerek neden zenginlerle arasındaki gelir farkını kapattığı, Türkiye’nin neden ‘yerinde saydığı’ o kadar ortada ki. Hele bir de buna daha önce verdiğim tasarruf ve yatırım oranlarının iki ülkede çok farklı düzeylerde olmasını ekleyin.

Evet, Türkiye açısından ne yazık ki tablo çok net: Çok zayıf olduğu alanlarda önemli bir atılım yapmadıkça Türkiye’nin son dönemde gerçekleştirdiği yüksek büyüme oranlarını sürdürmesi mümkün değil. Elbette o zaman, “Nasıl oldu da son dönemde büyüme oranımız arttı” diye sorabilirsiniz. Onun da yanıtı var: Başka ülkelerde, son dönemde Türkiye’de olduğu gibi yüksek büyüme oranlarına ulaşılması az rastlanılır bir olgu değil. Az rastlanması bir yana, oldukça sık görülüyor böyle geçici yüksek büyüme oranları. Cumartesi günü bu konudaki bir araştırmanın sonuçlarını vereceğim.

Tablo 1. Eğİtİm göstergelerİ

Fatih Özatay, Radikal

17.01.2013

BRIC ve Türkiye (5)
Türkiye'ye ilişkin resim çok net: Bu koşullar değişmedikçe Türkiye'nin son yıllardaki performansını sürdürmesi mümkün değil.

Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan BRIC ülkeleri ile Türkiye ve Kore’yi karşılaştıran yazı dizisini bugün tamamlıyorum. Sonuçlar şöyle:

Bir: Anın fotoğrafı çekildiğinde, 1908’in başlarında bizimle aynı kişi başına gelir düzeyinde olan Kore çok farklı bir konumda; zaten bir süredir gelişmiş ülkeler içinde gösteriliyor. BRIC ülkeleri içinde en yüksek kişi başına gelir düzeyi Rusya’da. Sonra Brezilya ve Çin geliyor. Hindistan çok arkalarda. Türkiye ise Rusya ile Brezilya arasında.

İki: Son yıllardaki gelişim açısından bakıldığında ise Kore yine ön planda. Fert başına gelirinin ABD’nin fert başına gelirine oranını 2000-2012 arasında 18,3 puan arttırmış. Bu sefer onu Rusya ve Çin izliyor, hem de yakından: 13,8 ve 11,6 puan. Arkadan Türkiye geliyor: 7,5 puan. Brezilya: 3,4, Hindistan: 3,4 puan.

Üç: Salt son yıllardaki performans açısından bakıldığında, Rusya ve Çin’in büyüme temposu, orta-uzun dönemde zenginlerle aralarındaki gelir farklılıklarını önemli ölçüde kapatabilecek düzeyde. Türkiye’ninki fena sayılmaz. Brezilya ve Hindistan ise umut vermiyor.

Dört: Ancak geçmişteki performansın gelecekte de süreceğinin bir garantisi yok. Bu konuda bazı çalışmalardan söz etmiştim. İki unsur ön plana çıkıyordu hızlı büyüme temposunu sürdürebilmek için: Yetişkin nüfusun lise ve üstü eğitim aldığı yıl sayısının ortalaması ile yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracata oranı. Rusya eğitim, Çin ise yüksek teknolojili ürün ihracatı açısından ön plana çıkıyor. Rusya’nın yüksek teknolojili ürün ihracat performansı da fena değil. Türkiye’nin durumu ise hiç açıcı değil. Hem BRIC ülkeleri hem de Kore ile arasında önemli bir fark var.

Beş: Yurtiçi tasarruf oranının düşük olması, fert başına gelir düzeyinin yükselmesini önleyen önemli unsurlardan biri. Çin’in çılgın tasarruf oranını bir tarafa bırakalım; o kadar yüksek bir tasarruf oranının ‘istenilirliği’ çok şüpheli. Kore ve Hindistan’ın tasarruf oranları oldukça yüksek. Rusya ise onları yakından izliyor. Brezilya ve Türkiye’nin tasarruf oranları ise çok düşük. Türkiye’nin tasarruf oranı Rusya’nın yarısından az. İşin ilginci, son yıllarda Türkiye’nin tasarruf oranının, çok düşük tasarruf oranına sahip Brezilya’nın da altına düşmüş olması.

Altı: Türkiye dışındaki ülkeler için ahkâm kesecek durumda değilim. Sadece Brezilya için bir şey söyleyeyim; çünkü açık biçimde görülüyor: Parlak değil geleceği; BRIC kısaltması yakında B’den yoksun kalacak gibi.

Yedi: Türkiye’ye ilişkin resim çok net: Bu koşullar değişmedikçe, Türkiye’nin son yıllardaki performansını sürdürmesi mümkün değil. Kaldı ki yukarıda ikinci maddede gösterdiğim gibi o performans hiç yeterli değil. Ayrıca o performans sonucunda 2012’de ulaştığımız kişi başına gelir düzeyinin ABD’nin (sadece) yüzde 30’u kadar olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Bu durumda bu köşede tekrar büyüme konusuna dönmekte yarar var. Gündem izin verdiğince ele almaya çalışacağım.

Fatih Özatay, Radikal

22.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.