Gündem

 Deniz Feneri Balyoz Harekat Planı
 Demokratik Açılım İrtica Eylem Planı
 Siyasi Gündem Ergenekon
 Ekonomik Gündem 

 Gündem > Ekonomik Gündem > Türkiye kara kıtayı keşfetti

Türkiye kara kıtayı keşfetti

 

Avrupa’da umduğunu bulamayan Türkiye, Afrika’da stratejik ortaklıklar arıyor. Başbakan Erdoğan üç Afrika ülkesini ziyaret ediyor.
Çin ve Hindistan'dan sonra Türkiye de Afrika ülkelerine artan bir şekilde ilgi göstermeye başladı. Avrupa Birliği ile tam üyelik diyalogunda umduğunu bulamayan Türkiye bakış açısını genişletmeye ve dünyanın diğer bölgeleriyle dengeli ilişkiler kurmaya önem veriyor.
Türkiye'deki AKP iktidarı, Turgut Özal'ın başlattığı Afrika açılımını kararlı adımlarla sürdürüyor. Türkiye'nin kara kıtadaki diplomatik taarruzunun temelleri 1998 yılında atılmış, 2005 ‘Afrika Yılı' ilan edilmiş ve ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Etiyopya'yı ziyaret etmişti. Afrika Birliği Teşkilatı'nın gözlemci devlet statüsü tanımasıyla Türkiye, Afrika açılımının ilk semeresini görmüş oluyordu.
Hamburg'daki GİGA adlı enstitünün Afrika uzmanı Gero Erdmann, Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirme gayretlerini şöyle değerlendiriyor: “Bunun, Soğuk Savaş sonrası Türkiye'sinin yeni yön tayini arayışıyla da ilgisi var. İki kutuplu dünya düzeninin ortadan kalkmasından sonra bütün ülkeler gibi Türkiye de konumunu yeniden belirlemek durumundaydı. Mümkün olduğunca fazla bölgede ‘ben de varım' demek de bu planın bir parçası.”
 
Ticaret artıyor
2005 – 2012 yılları arasında Sahra altı ülkelerdeki Türk büyükelçiliklerinin sayısı 4'ten 17'ye çıktı. Erdmann'ın hazırladığı araştırmaya göre çeşitli Afrika ülkelerinde özel Türk okulları açılıyor ve Diyanet İşleri Başkanlığı öncülüğünde de modern İslam ilkelerine dayalı imam yetiştirme programları uygulanıyor.
Afrika politikasıyla bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ilgileniyor. Hür Berlin Üniversitesi doçentlerinden Gülistan Gürbey, Türkiye'nin stratejik Afrika politikasında dışişleri bakanının imzası olduğunu söylüyor. Bu jeo stratejik konseptin, Osmanlılık geçmişi ile dini ve kültürel İslam kimliğinden esinlenilerek dış politika taslağı çıkarma denemesi olduğunu belirten doçent Gürbey, “Dolayısıyla dış politikanın jeo politik boyutu önem kazanıyor. Türkiye, geniş bölgelerinin eskiden Osmanlı toprağı olduğu birçok kıtanın kavşak noktasında bulunuyor” diyor.
Afrika ilgisi Türkiye'ni dış ticaret rakamlarına da yansıyor. Oldukça düşük seviyedeki ikili ticari ilişkiler AKP iktidarında beş kat arttı. Öncelikle Etiyopya ve Sudan'daki büyük altyapı projelerinde Türk şirketlerinin de payı bulunuyor. Güney Afrika'daki tekstil ve gıda endüstrisinde de Türk yatırımları artıyor.
 
Stratejik hedefler
Başbakan Erdoğan'ın ziyaret ettiği ülkelerden Gabon hammadde zenginliği sayesinde Afrika'nın yurtiçi hasılaya göre en varlıklı ülkeleri arasında yer alıyor. Nijer dünyanın en fakir ülkelerinden. Ancak başta uranyum olmak üzere değerli madenlere sahip. Senegal, Batı Afrika'nın siyasi ve ekonomik bakımlardan en istikrarlı ülkelerinden sayılıyor. Ama ekonomik gelişme hızı diğer bölge ülkelerinin oldukça gerisinde.
Gero Erdmann, Türkiye'nin Afrika kıtasında doğal kaynaklardan ziyade stratejik hedeflere önem verdiğini anlatıyor. Türkiye'nin bu kıtada destek aradığını ve öncelikle de yeniden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin geçici üyeleri arasına katılmayı amaçladığını belirten Gero Erdmann, ellinin üzerinde devletin bulunduğu Afrika'nın BM'deki oy potansiyeline işaret ediyor. “Ardından ekonomik çıkarlar geliyor. Şimdilik hammadde odaklı değil ama ilerde olabilir”, diyen Alman uzman, Türkiye'nin ilk planda Afrika piyasasını kendi ürünlerine kazandırmaya çalıştığını, söylüyor.
Alman bilim adamı, ortak tarihin sömürgecilik geçmişinin olmamasının, doğal kaynaklar yerine barışçı bir arabuluculuk rolü arayışındaki Türkiye'nin Afrika ülkeleri açısından ilginç bir ortak olmasına yarayabileceğine işaret ediyor.
 
dw.de, 08.01.2013

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.