Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Mursi'ye casusluk suçlaması

Mursi'ye casusluk suçlaması

Mısır’da geçiş hükümeti şekillenmeye başlarken, Muhammed Mursi hakkında ise casusluk, barışçıl göstericilere karşı cinayete teşvik ve ülke ekonomisine zarar verme iddialarıyla soruşturma açıldı.

Mısır'da ordu tarafından görevinden el çektirilen devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşlerin üst düzey yöneticileri hakkında 'milli çıkarlara zarar vererek yabancı ajanlarla işbirliği yapmak, barışçıl göstericilere karşı cinayete teşvik etmek, askerî kuruluşlara saldırı düzenlenmesi ve ekonomiye zarar vermek' suçlamalarıyla başsavcılığın soruşturma açtığı bildirildi.

Öte yandan askerî darbenin ardından planlanan yeni geçiş hükümeti de şekillenmeye başladı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun eski başkanı, Nobel ödüllü muhalefet lideri Muhammed El Baradey, dış ilişkilerden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak ant içerek görevine başladı.

Geçici Başbakan Hazım El Biblavî de hafta sonunda kilit önem taşıyan bazı bakanlıklara atamalar yaptı. Eski Washington büyükelçisi Nebil Fehmi Dışişleri Bakanlığı görevine getirilirken, Uluslararası Para Fonu IMF ile kredi görüşmelerini yürüten Hani Kanri Maliye Bakanı oldu.

"Mursi serbest bırakılsın"

Mursi hakkında herhangi bir yargı kararı olmadan Cumhuriyet Muhafızları karargâhında tutulurken, uluslararası toplumdan ise Mursi'nin serbest bırakılması çağrıları geliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin ardından Washington’dan da hafta sonu Mursi’nin serbest bırakılması talebi geldi.

Ancak ABD, Mursi’nin devrilmesini darbe olarak nitelendirmekten şimdiye kadar kaçınıyor. Almanya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı’nın Başkanı Volker Perthes bunun nedenini şöyle açıkladı: “Bunun darbe olarak adlandırılmak istenmemesi siyasî terminolojiden ziyade Amerikan yasaları ile ilgili. ABD’de 1961 yılından kalma bir yasa, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti darbeyle devirmiş bir orduya para yardımını yasaklıyor.”

Amerikan yönetiminin darbe kelimesini kullanması, Mısır ordusuna yaptığı yıllık 1 milyar 300 milyon dolarlık yardımın kesilmesi anlamına geliyor. Mısır ordusuna Amerikan yardımları, Mısır’ın İsrail ile barış antlaşması imzaladığı 1979 yılında başlamıştı. İsrail, yardımların kesilmesi durumunda barış anlaşmasının tehlikeye girmesinden endişeleniyor.

Batı endişeli

Darbeyle iktidardan devrilen İslamcıların yeni siyasî süreçten dışlanması ve bunun sonucunda yeni bir karmaşanın doğması olasılığı Batı ülkelerinde endişe yaratıyor. Geçici Başbakan El Biblavi de hükümeti oluştururken bir yandan liberal güçleri memnun etme, diğer yandan İslamcıları dışlamama gibi zorlu bir görevle karşı karşıya.

Alman kamu yayıncılık kuruluşlarını çatısı altında toplayan ARD’nin uzun yıllar Ortadoğu muhabirliğini yapan Marcel Pott şu değerlendirmede bulundu: “Mısır’da Müslüman Kardeşlerin siyasî rol oynamadığı bir gelecek düşünebilmek mümkün değil. Müslüman Kardeşler siyasî açıdan büyük önem taşıyan, seçimlerde her zaman iyi sonuçlar alabilen, hâlâ en büyük örgüt. Toplumda çoğunluğu oluşturmuyorlar. Ancak şimdi hayata geçirilmesi gereken reform sürecinde İslamcılar, Müslüman Kardeşler ve diğer mütteifiklerinin sürece katılması başarılabilecek mi, Mısır’ın geleceği buna da bağlı. Bunun açıkça söylenmesi gerek.”

Ortadoğu uzmanı Marcel Pott, Müslüman Kardeşler ve Mursi’nin iktidarı güvenceye alıp devlet ve toplumda nüfuzunu yayma dışında bir şey yapmadığını, ekonomide ve sosyal alanda halk için bir icraatta bulunamadığını belirtiyor. Pott, Müslüman Kardeşler içinde mevcut yönetime yönelik hoşnutsuzluğa dikkat çekerek, hangi kesimin sonuçta baskın çıkacağını kestirebilmenin zor olduğunu belirtiyor.

"Dışlayıcı bir politika izlendi"

Pott, "Müslüman Kardeşler içindeki genç neslin mevcut yönetimden hiç memnun olmadığı açık. Çünkü Müslüman Kardeşlerin politikalarının muhalefeti ve toplumdaki farklı düşünenleri kapsamadığını, sadece kendi çıkarlarını gözeten dışlayıcı bir politika izlediğini, bunun başarısız olduğunu ve bir geleceği olmadığını görüyorlar. Gelecekte Mısır politikasında yapıcı bir rol oynanmak isteniyorsa yeni bir başlangıç yapılmak zorunda. Toplumun en az yarısı Müslüman Kardeşlerin bu politikasına karşı ve bir din devleti istemiyor” diyor.

Pott, Mısır’da öncelikle demokrasinin sadece bir seçim zaferi elde etmek olmadığının öğrenilmesi gerektiğini belirtiyor ve demokrasinin aynı zamanda farklı düşünenlerin katılımını sağlamak anlamına geldiğini vurguluyor.

dw.de, 14.07.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.