Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Sinn Féin ile Kuzey İrlanda barışında kritik noktalar

Sinn Féin ile Kuzey İrlanda barışında kritik noktalar

Türkiye’de PKK ile barış görüşmelerinin başlamasının ardından dünyadaki diğer örnekler daha büyük dikkatle incelenmeye başlandı.

Dünyada etnik temelli çatışma yaşanan birçok ülkeden temsilciler ile deneyimlerini paylaşan Sinn Féin partisinden Kuzey İrlanda Meclis üyesi Raymond McCartney’e Türkiye’deki sürece dair neler söyleyebileceğini sorduk

 

Raymond McCartney kimdir?
Sinn Féin partisinden Kuzey İrlanda Meclis üyesi olan Raymond McCartney, eski bir IRA üyesi. 1972 yılında Kanlı Pazar olaylarında kuzeninin öldürülmesinin ardından IRA’ye katıldı ve 1979 yılında tutuklanarak ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.

 

McCartney cezaevinde iken 1980 yılında düzenlenen ve 53 gün süren açlık grevine katıldı. 1994 yılında serbest bırakılan ve 2007 yılında hakkındaki suçlamalar kaldırılan McCartney Sinn Féin’de siyasi hayatına devam ediyor.

 

Siyasi soruna siyasi çözüm 

“Her şeyden önce, çatışmanın nasıl çözüleceğine dair her iki tarafın da belli bir yol haritası ile gelmesi gerekiyor,” Raymond McCartney, kökeni 1600’lü yıllara uzanan Kuzey İrlanda sorununda barış sürecinin başarısındaki kritik noktayı böyle özetliyor.

Türkiye'de gerek hükümetin gerek şu anda cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’ın nasıl bir “yol haritası” önerdiği ise henüz kamuoyuna açıklanmış değil.

Türkiye’deki çatışma ve barış süreçlerini yakından takip eden McCartney, BBC Türkçe ile söyleşisinde “Biz İrlanda sorununun siyasi bir sorun olduğunu dolayısıyla da siyasi bir çözüm gerektirdiğini savunduk. İngiltere ise soruna uzun bir süre güvenlik sorunu olarak yaklaştı ve çözümü de baskı ve güvenlik önlemlerinde aradı.” diyor.

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) yöneticileri, silahlı mücadele yürüttükleri dönemde, mücadelelerinin temel eksenlerinden birinin İngiltere’yi siyasi müzakere masasına oturtmak olduğunu söylüyordu.

İngiltere ile uzun yıllar boyunca gizli bir şekilde, alt düzeyde yürütülen temaslara, İngiltere tarafından önce güvenlik yetkilileri katılmış, ardından da sürece üst düzey IRA yöneticileri ve İngiliz siyasetçiler dâhil olmuştu.

'Barışı istemeyenere karşı sürecin işlemesi sağlanmalı'

Sinn Féin milletvekili Raymond McCartney’e göre, “Müzakereler aynı zamanda çatışma durumundan çıkar sağlayan çeşitli gruplar tarafından sabote edilmeye açık süreçler.”

Kuzey İrlandalı siyasetçiye göre, “Bu tür provokasyonları engellemek için "halka siyasi sürecin işlediğini ve sonuç veriyor olduğunu göstermek gerekiyor.”

Türkiye’de bir önceki dönemde, gizli bir şekilde yürütülen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından önce reddedilip ardından kabul edilmek durumunda kalınan görüşmelerin başarısız olmasının ardından, bu kez görüşmeler ilk dönemlerinden itibaren kamuoyuna bizzat başbakan tarafından açıklanarak yapılıyor.

Türkiye medyasındaki bazı uzmanlar, görüşmelerin daha ilk aşamalardan kamuoyuna açık bir şekilde yürütülmesi nedeniyle tartışmanın aşırı uçlar tarafından gasp edilmesine yol açabileceği görüşünde.

Ancak McCartney’e göre, kamuoyunun süreci desteklemesini sağlayacak dinamiklerin yakalanması durumunda barış sürecine karşı olanlar bertaraf edilebilir.

'Ön şartlar sürece engel olabilir'

“Silah bırakma konusunda bir ön şart koymak ya da karşı tarafın teslim olması gibi bir durum yaratmaktan baştan kaçınmak gerekiyor. Çünkü bunlar tam da süreci bloke eden unsurlara dönüşebilir.”

Türkiye’deki görüşme süreci, henüz silah bırakma noktasında değil, hükümet öncelikle PKK’nın silahlı birliklerini Türkiye sınırları dışına çekmesini hedeflediğini belirtiyor.

PKK da Türkiye’nin kendilerinden bu aşamada silah bırakma talebinde bulunmadıklarını ifade ediyor.

McCartney, silah bırakma meselesinin bir komisyon kurularak halledildiğini ve IRA ile bu komisyon arasında bir çözüme gidildiğini söylüyor.

İrlandalı siyasetçi, “Bu tür adımların atılabilmesi ve karşılık alınabilmesi için, masanın etrafındaki herkesin, sorunun barışçıl ve demokratik yollarla çözülmesini istemesi, karşı tarafı zora sokacak bir taktik olarak görmemesi gerekli,” diyor

‘Çatışmanın nedenleri ortadan kaldırılmalı’

McCartney, siyasi sürecin işlemesi için, müzakereler sırasında bir yandan da çatışmaya neden olan sorunların çözülmesi gerektiği görüşünde.

Ancak, Kuzey İrlanda örneğinde çözülmeyi bekleyen çok fazla sorun olduğu için daha çok temel konular ve bir çerçeve üzerinde anlaşmayı hedeflemişler.

“Bu genel çerçeve kapsayıcılık ve temsiliyet esasına dayanıyordu. Önceden İngiltere hükümeti, bizi marjinalize etmeye ve dışlamaya çalışmıştı. Süreç bunu engelleyecek mekanizmalar oluşturulduğunda işlemeye başladı.”

Barış sürecinin devam eden bir süreç olduğunu vurgulayan McCartney sözlerine şöyle devam etti:

“Çatışmayı yaratan nedenler baskı, olağanüstü hal yasaları, eşitsizlik ve adaletsizlikti. Bu noktalara dair çözüm mekanizmaları ardından sürecin tarafları olan kişilerin güvenini ve inancını artıracak adımların atılması gerekiyor”.

'Sorunu, onu doğrudan yaşayanlar çözecek'

Sinn Féin 2011 yılında İtalya’nın Venedik şehrinde barış süreçlerini tartışmak için Türkiye’den Barış ve Demokrasi partisi ve İspanya’dan Henri Battasuna’nı halefi Sortu temsilcileri ile bir araya gelmişti.

McCartney barış sürecinde Sinn Féin’in de birçok ülkeden temsilcilerle görüştüğünü, özellikle Güney Afrika’da Afrika Ulusal Konseyi (ANC)’den destek aldıklarını söylüyor.

Ancak McCartney’in bu konuda altını çizmek istediği bir nokta var:

“Her çatışmanın ya da her deneyimin kendine özgü, birbirinden farklı tarafları var. Biz çok büyük bir destek aldık ve birçok farklı ülke ile deneyimlerimizi paylaştık. Ancak kendi sorunumuza aktarabildiğimiz daha geniş çerçevede temel prensipler oldu”.

Bu tür deneyimlerden yararlanmanın en güzel yolunun bu temel prensiplerin özel duruma uygulanması olduğunu belirten McCartney sözlerini şöyle bitirdi:

“Süreç içerisinde kendi çatışma durumunuzu çözmenin yolunuzu buluyorsunuz. Birbirimizin deneyimlerini paylaşabilir, birbirimizden öğrenebiliriz. Ancak nihayetinde sorunu çözecek olanlar onu doğrudan yaşayanlardır”.

 BBCTurkish.com, 18.01.2013

‘Barışa Giden Yol’da Kuzey İrlanda dersleri
Kuzey İrlanda modeli dünyada etnik temelli çatışmaların çözümü bağlamında başarılı bir barış modeli olarak değerlendiriliyor.

Bu yüzden Türkiye’deki çatışma sürecinin sonlandırılmasıyla ilgili tartışmalarda da Kuzey İrlanda’ya sık sık referans veriliyor.

Peki Türkiye bu modelden hangi dersleri çıkarmalı.

KUZEY İRLANDA SÜRECİNDE DÖNÜM NOKTALARI

  • 16. yüzyıl başlarında adaya İngiliz ve İskoç yerleşimi başladı.
  • 1916’da kurulan IRA, İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesini başlattı.
  • 1922’de adanın güneyinde İrlanda Cumhuriyeti kuruldu.
  • 20. Yüzyılın ikinci yarısındaki IRA ise birleşik bir İrlanda’ya ulaşmak amacıyla 1969’da kuruldu.
  • 1972’de Londonderry kentinde gösteri yapanlara ateş açılması sonucu 14 kişi öldü. Tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçen bu olay çatışma sürecini şiddetlendirdi.
  • 1981’de Kuzey İrlandalı milletvekili Bobby Sand açlık grevinde öldü, cenazesine on binlerce kişi katıldı.
  • 1983’te Gerry Adams milletvekili seçildi.
  • Dönemin Başbakanı John Major’un çatışan taraflarla görüşme çağrısı üzerine IRA 1994’te ateşkes ilan etti. 1994, bu yüzden barış sürecinin başlangıcı olarak kabul edildi.
  • 1997’de Blair ve Adams Başbakanlık konutunda görüştü.
  • 1998’de Mübarek Cuma Anlaşması imzalandı.
  • IRA 2005’te silah bıraktı ve yaklaşık 3600 kişinin canını yitirdiği çatışma süreci resmen sona ermiş oldu.
  • 2007’de Kuzey İrlanda’da Katolikler ve Protestanlar arasında bir ortak hükümet kuruldu.

Uzun yıllar hem Kuzey İrlanda ve İngiltere’de Kuzey İrlanda barış sürecini izleyen hem de bir dönem yaşadığı Türkiye’de Kürt sorununu takip eden İtalyan gazeteci Orsola Casagrande; İngiltere’de Essex ve Londra Üniversitesi’nde ders vermiş, 2.5 yıl da Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Kürdistan Üniversitesi’nde ders vermiş olup şu sıralar Türkiye’de İzmir Ekonomisi’nde görev yapan Dr. Zafer Yörük; Londra’da yaşayan, ‘Kuzey İrlanda ve IRA’ kitabının yazarı araştırmacı Levent Özçağatay; Çalışma alanları içinde çatışma çözümü, etnisite ve etnik çatışmalar da bulunan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Elçin Aktoprak, 'Barışa Giden Yol' yazı dizisi kapsamında BBC Türkçe’ye ‘Kuzey İrlanda derslerini’ yorumladı.

Her model kendine has

Bu uzman isimlerin tümü de her ülkenin kendine ait siyasal koşullarının bulunduğunu ve Kuzey İrlanda modelinin doğrudan Türkiye’ye uygulanamayacağına dikkat çekiyor.

Kuzey İrlanda modelinin her şeyden önce 'bir bölge iki halk anlayışına' dayandığı için Türkiye’ye uygulanmasının mümkün olmadığını belirtiyorlar.

Bununla birlikte yine hepsi de Kuzey İrlanda sürecinden Türkiye için alınacak birçok dersin de var olduğunu söylüyor.

‘Ön şart koymak müzakereleri tehlikeye atmaktır’

Uzmanların tümü de Kuzey İrlanda’dan çıkarılacak derslerin başında butür çatışmaların ancak müzakere yöntemiyle çözüleceği anlayışının bulunduğunu söylüyor.

Levent Özçağatay bu durumu, “Çıkarılacak en önemli ders şu: ‘Teröristle masaya oturmam diye bir şey yok” sözleriyle değerlendiriyor.

Elçin Aktoprak, müzakerelerin başlaması açısından bazı yöntemlere dikkat çekiyor: “Müzakere için karşılıklı ateşkes ilan edilmesi, silahsızlanma koşulunun kalkması ve silahsızlanmanın anlaşma veya uzlaşma sonrasına bırakılması gerekiyor. Aynı şekilde bu bağlamda bir uluslararası komisyon kurulması da düşünülebilir.”

Orsola Casagrande de silahsızlanmanın bir ön koşul olmaktan çıkmasına vurgu yapıyor: “İngiliz hükümeti Sinn Fein’in müzakerelere katılması için bir ön şart koymamıştı. Müzakerelere başlamak için bir ön şart koymak müzakereleri başlamadan tehlikeye atmak demektir.”

Zafer Yörük'e göre de 'silahsızlanmanın, amaçlanan hedef olmakla birlikte bir ön koşul olarak öne sürülmemesi, bir müzakere kalemi olarak ele alınmas'ı gerekiyor.

‘Monolog değil diyalog gerekli’

Orsola Casagrande, müzakerelerin başlaması kadar müzakere masasına eşit bir konumda oturmanın önemli olduğuna da dikkat çekiyor.

Elçin Aktoprak müzakere sürecine katılım ve iletişim yönetimin altını çiziyor: “Diğer önemli bir nokta da barış görüşmelerine tüm tarafların katılımı ve Türkiye’de özellikle açılım sürecinde karşımıza çıktığı gibi monologun değil diyalogun tercih edilmesi. Bunun için de sadece istihbarat görevlilerinin değil, görevdeki hükümetlerin de barış için herkesle masayla oturulabileceğini kabul etmesi gerekiyor.”

‘Hükümetler değişse de müzakereler sürmeli’

Zafer Yörük’e göre sürecinin sürekliliği hayati önemde: “Öncelikle iki tarafın da temsil ettikleri kesimleri bağlayıcı temsil yetkisine sahip olması gerekiyor. Örneğin bir hükümet değişimiyle sürecin yok sayılmayacağı konusunda bir güven/devlet garantisi gerekiyor. Kürt tarafında da farklı bileşenlerin müzakereye katılan temsilcilerinin bağlayıcılığı üzerine anlaşmış olmaları gerekiyor.”

Yörük ayrıca siyasi iradeye de vurgu yapıyor: “Hükümet açısından, siyasal irade konusunda basiretli olunması gerekir. Kısa vadeli siyasal rant yerine kısa vadeli kayıpları göze alan bir orta/uzun vadeli kazanç perspektifi esastır. Powell yukarıda aktardığım görüşmede nasıl kendisinin ve Tony Blair’in teröristlere taviz veren insanlar olarak medya ve siyasal aktörler tarafından hedef haline getirildiklerinden ama yılmadıklarından söz ediyor.”

Levent Özçağatay’sa tüm taraflar arasında uyumlu liderlerin bulunmasının ve bir uyumun oluşmasına da değiniyor: “Süreçte liderlerin kişilikleri de önemli. Kuzey İrlanda barış sürecinde tüm tarafların liderlikleriyle böyle bir uyum oluştu. Bu süreci yürütebilecekler kişilikler gerekli. Örneğin Tony Blair’in o dönemdeki Kuzey İrlanda Bakanı Mo Mowlam çok etkili bir kişilikti. Hiçbir şeyden korkusu olmayan bir kadındı. Yeri geldiğinde hapishanelere gidip eline kan bulaşmış, insanlara işkence yapmış kralcı mahkûmlarla çay içip onları ikna etti. Belfast’ta hükümet binasında görüşmeler devam ederken görüşme odasına girmek istemeyen Sinn Fein lideri Gerry Adams’a, kolundan tutup ‘bu odaya girmezsen kafanı kırarım’ dediği söylenir. Barış görüşmelerinde bu tip insanların olması lazım.”

‘Yanlış beklentiler oluşturulmamalı’

‘Somut talepler’ ve ‘devletin jest yapmasının’ önemine de dikkat çeken Yörük ayrıca ‘sürecin uzun zaman alabileceğini ve yanlış beklentilerin oluşturulmaması gerektiğini de’ vurguluyor: “Toplum içinde yanlış beklentilerin oluşturulmaması gerekiyor. Silah bırakma, teslim olma, PKK önderliğinin Avustralya’ya gönderilmesi vb. erken ifadeler yanıltıcı olabilir ve süreci aksatabilir. Kuzey İrlanda barış sürecinin 13 yılda tamamlandığını ve çatışma dinamiklerinin halen tam anlamıyla ortadan kalkmamış olduğunu akılda tutmak gerekiyor."

Son olarak Orsola Casagrande, Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’ta son günlerde yaşanan bayrak krizini örnek göstererek barışa ulaşmanın sadece silahların susmasıyla sağlanamayacağının görülmesinin de önemli bir ders olduğunu söylüyor: “Barışın inşası ortak bir gelecek vizyonunu gerektirir. Ben Sinn Fein böyle bir vizyona sahipken Birlikçi partilerin hala buna sahip olmadığını düşünüyorum.”

BBCTurkish.com, 17.01.2013

Kuzey İrlanda barışının mimarı BBC Türkçe'ye konuştu
George Mitchell, Kuzey İrlanda’daki 25 yıllık çatışma sürecinin bir barış anlaşmasıyla bitmesi sürecindeki kilit isim olarak biliniyor.

Barış sürecinin önünü açan müzakerelerde, tarafların talebi üzerine, dönemin ABD’li senatörlerinden Mitchell, arabulucu sıfatıyla, yıllar süren görüşmelerde önemli bir rol oynamıştı.

Süreçte Mitchell’ın uygulamaya koyduğu bazı ilkeler "Mitchell ilkeleri" olarak adlandırılıyor ve süreçteki tıkanıklıkların önünü açan bir işleve sahip oldukları düşünülüyor.

‘Her ülkeye uygun hazır bir barış modeli yok’

BBC Türkçe’ye konuşan ve süreçteki deneyimlerini paylaşan George Mitchell, öncelikle benzer süreçlerden geçen her ülkeye uygulanabilir, bir hazır barış planı olmadığı belirtiyor ve “Her çatışma kendine özgü, hepsinin koşulları farklıdır. Hepsine uyan tek bir formül yok. Hepsi kendi tarihi bağlamında kendi özgünlükleri üzerinden değerlendirilmeli.” diyor.

Mitchell bu uyarısını “Bununla birlikte” diye bağlıyor ve şöyle devam ediyor:

“Benim Kuzey İrlanda ve Orta Doğu’daki kendi deneyimimden öğrendiklerim, sabırlı olmak ve katılmasanız bile diğer taraftakilerin bakış açısını anlamaya çalışmak oldu.”

Eski senatör bu noktada ‘müzakerenin öneminden’ bahsediyor:

“Müzakere yoluyla bir formülleştirme arayışı iki taraf için de politik olarak kabul edilebilir bir durum. Genelde tüm taraflar arasında görüş ayrılıklarının olması nedeniyle, bu çok zor olabilir. Ancak ben sonlanamayacak bir çatışma olmadığını düşünmüyorum. Türkiye hakkında da, uzman olmamakla birlikte, çatışma sürecinin müzakerelerle başarılı bir şekilde sona erebileceğini umut ediyorum.”

Kuzey İrlanda sürecinde uluslararası oyuncuların olumlu bir rol oynadığını, ancak bazı süreçlerde olumsuz rolü olduğunu iddia ediliyor.

Mitchell, bununla ilgili sorumuza açık bir yanıt veriyor:

“Uluslararası oyuncuların rolü tam olarak çatışmalarla ilgili koşullara bağlı. İngiltere, uzun bir zaman boyunca sürece dışarıdan birilerinin katılımına karşı çıktı. İrlanda hükümeti bunu istiyordu ve sonunda İngiltere Başbakanı John Major kredi verip ABD’nin sürece katılımını kabul edince, ben sürece dahil oldum. Türkiye’nin kendine has koşulları var. Bazı durumlarda uluslararası katılım yardımcı olabilir; bazılarındaysa olmayabilir.”

‘Şiddet sürse de müzakereler devam etmeli’

O halde barış anlaşmasına giden yolda en önemli ilk adım neydi?

Mitchell ‘ateşkeslerin’ altını çiziyor:

“Kuzey İrlanda’daki en önemli adım ateşkes ilanlarıydı. Önceden, birkaç kez barış müzakeresi girişimi olmuştu ama hiçbiri başarılı olmamıştı çünkü şiddet hiçbir zaman dinmemişti. Ben gelmeden hemen önce, 1990’ların ortalarında ateşkes ilanları oldu. Ama zorluklar hala sürüyordu çünkü ateşkesler mükemmel şekilde özümsenmemişti. İki tarafın da şiddeti düzenli aralıklarla devam ediyordu ve bu durum da, işleri zorlaştırıyordu. Benim müzakerelere başlarken getirdiğim ilkelerden biri, ‘Müzakereleri şiddet olayları yüzünden sonlandırmayacağız’ oldu. Müzakereleri her hâlükârda, yıllarca sürdüreceğiz.”

Şiddetin arttığı dönemlerde yine de müzakere sürecinin nasıl sürdüğünü şöyle anlatıyor Mitchell:

“Bu çok uzun ve zor bir süreçti. Aşırı şiddet olayları olduğunda, kesintiler oluyordu. Bazen, tarafları birkaç gün, birkaç hafta bir araya getiremiyorduk. Ama ben iki tarafla da temasımı ayrı olarak özel, bire bir görüşmelerle sürdürdüm. Bence, böyle süreçlerde bir oyuncunun eylemleriyle gidişe darbe vurmasının önlenmesi adına, bir taahhüte ihtiyaç var.”

Süreçle ilgili merak edilenlerden biri de, uzun süren bir müzakere sürecinde tabandaki insanların barışa inançlarının nasıl sağlanabileceği konusu.

‘Son ana kadar müzakerelere inançsızlık vardı’

“Bu, tüm müzakerelerin en zor taraflarından biridir” diyor Mitchell ve ekliyor:

“Barışı ve barışın getireceği faydaları görene kadar, insanları müzakere konusunda ikna etmenin gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. Kuzey İrlanda’da da müzakerelerin başarıya ulaşamayacağına dair bir inanç vardı. Barış anlaşmasına ulaşmamızdan bir hafta öncesinde, Kuzey İrlanda’da yapılan kamuoyu yoklamaları halkın önemli bir bölümünün müzakerelerin başarılı olacağına inanmadığını ortaya koymuştu. Bu çok zor bir durum. Bu yüzden politik liderliğin güçlü, cesur olması ve şüphelere rağmen müzakerelere devam etmeleri gerekir.”

Uzun ve yavaş bir süreç

Mitchell, müzakere sürecinin uzun zaman alınacağının bilinmesini gerektiğini belirtiyor ve sabırlı olmanın önemine vurgu yapıyor:

“Bu, uzun ve yavaş bir süreçtir. İlk olarak tarafları bir araya getirmekle başlar. Uzun zamandır birbiriyle savaşan ve birbirini öldüren insanları bir araya getirmek, onların bir odada oturup samimi bir şekilde birbirilerini dinlemelerini ve birbirlerini anlamalarını sağlamak çok zordur. Bir dakika içinde söylediğim bu sözlerin gerçekleşmesi, yıllar aldı. En azından belli bir güveni, sürece dâhil olmayı sağlayacak şekilde güvensizliğin en aza indirilmesi zaman alır. Burada sabır ve itidal önemlidir. Bu da, tarafların müzakerelerin bir sonuca ulaşmasını ne kadar isteyip istemediklerinin sınanmasıdır.”

Yine tabana dönüyoruz. Kuzey İrlanda deneyiminden yola çıkarak bu güvenin siyasi temsilciler arasında sağlansa bile toplumun derinliklerinde sağlanmasının ne kadar zor olacağını soruyoruz.

‘Barışın oturması kuşaklar alacak’

Mitchell bunun daha da fazla zaman alacağını belirtiyor:

“Çatışmalar sırasında ziyaret ettiğim Bosna’da, bir adam, savaşı tahrif ederken bana tahrip olan binaları, köprüleri, yolları hızla inşa edebileceklerini ancak bazı şeylerin insanların kafalarında ve kalplerinde tamirinin çok daha fazla zaman alacağını söylemişti. Bu çok uzun zaman alır. Kuzey İrlanda’da bu kuşaklar boyu sürecek. Orada barış genel olarak sağlanmış olsa da, ayrışmış toplum yapısı devam ediyor. İki toplum hala birbirine geçmiş değil. Bence bunun için kuşakların değişmesi, çatışma sürecini hiç yaşamamış kuşakların gelmesi gerekiyor.”

Eski senatör George Mitchell, çatışma sonrası süreçte de bu durumu ortadan kaldırmak için siyasi liderliğe çok şey düştüğünü söylüyor:

“İki tarafın liderliğinin de bunun için birlikte çalışması gerekiyor. İşin bir diğer yanı da, ekonomik imkânlarla ilgili. Ekonomik durgunluğun olduğu bir yerde, barış sürecini uygulamaya koymanız çok daha zordur. Dolayısıyla etkili bir politik liderlik, sağlanacak ekonomik imkânlarla birlikte önemli.”

BBCTurkish.com, 16.01.2013

Kuzey İrlanda deneyimi: 25 yıllık çatışma, 13 yıllık barışma
Haber ajansları son günlerde durmadan Kuzey İrlanda’daki ‘olaylarla’ ilgili haberler geçiyor.

Kuzey İrlanda’nın yönetim merkezi Belfast’taki belediye binasına Britanya bayrağı çekilecek günlerin sınırlanması ardından İngiltere ile birlik yanlılarının gösterileriyle başlayan olaylar bölgede kaygı yaratıyor.

Ancak birçok uzmana göre Kuzey İrlanda’nın eski günlerine dönme ihtimali zayıf.

Bunun en önemli nedeniyse uzun yıllara yayılmış bir savaşın tarihi bir barış anlaşmasıyla, hem politik hem toplumsal düzlemde büyük bir destekle yaşama geçiş olması.

Peki, bütün dünya kamuoyunu IRA örgütüyle tanıştıran bu savaş nasıl doğdu, gelişti ve barışa nasıl ulaşıldı?

Kuzey İrlanda sorununun kökleri

 

KUZEY İRLANDA SÜRECİNDE DÖNÜM NOKTALARI

  • 16. yüzyıl başlarında adaya İngiliz ve İskoç yerleşimi başladı.
  • 1916’da kurulan IRA, İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesini başlattı.
  • 1922’de adanın güneyinde İrlanda Cumhuriyeti kuruldu.
  • 20. Yüzyılın ikinci yarısındaki IRA ise birleşik bir İrlanda’ya ulaşmak amacıyla 1969’da kuruldu.
  • 1972’de Londonderry kentinde gösteri yapanlara ateş açması sonucu 14 kişi öldü. Tarihe "Kanlı Pazar" olarak geçen bu olay çatışma sürecini şiddetlendirdi.
  • 1981’de Kuzey İrlandalı milletvekili Bobby Sand açlık grevinde öldü, cenazesine on binlerce kişi katıldı.
  • 1983’te Gerry Adams milletvekili seçildi.
  • Dönemin Başbakanı John Major’un çatışan taraflarla görüşme çağrısı üzerine IRA 1994’te ateşkes ilan etti. 1994, bu yüzden barış sürecinin başlangıcı olarak kabul edildi.
  • 1997’de Blair ve Adams Başbakanlık konutunda görüştü.
  • 1998’de Mübarek Cuma Anlaşması imzalandı.
  • IRA 2005’te silah bıraktı ve yaklaşık 3600 kişinin canını yitirdiği çatışma süreci resmen sona ermiş oldu.
  • 2007’de Kuzey İrlanda’da Katolikler ve Protestanlar arasında bir ortak hükümet kuruldu.

Sorunun tarihsel kökeni, 1600’lü yılların başlarında İngiliz ve İskoç yerleşimcilerin İrlanda adasına gelmesi ve Katolik İrlanda halkını yönetimleri altına almaya başlamalarına dayanıyor.

Bununla birlikte Katolik İrlandalıların tepkileri de başlıyor.

1916 yılında Dublin’de kurulan IRA’nın (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) silahlı mücadelesi sonucu 1922’de adanın güneyinde bağımsız İrlanda Cumhuriyeti kuruldu.

Adanın kuzeyiyse İngiltere yönetimine bağlı kaldı.

1960’lı yıllarda Kuzey’de yaşayan Katolik İrlandalılar İngiltere’den ayrılıp birleşik bir İrlanda devleti kurmak amacıyla IRA’yı yeniden kurdu.

2005’teki barış anlaşmasıyla sona eren modern Kuzey İrlanda sorunu böylece doğdu.

IRA, Katolik İrlandalılar arasında örgütlenirken, İngiltere ile birlik yanlısı Protestanlar arasındaysa, "Gönüllü Ulster Güçleri" adlı paramiliter grup ortaya çıktı.

Böylece bir yanda Katolik İrlandalılar ve IRA, karşılarında Protestan İrlandalılar, Gönüllü Ulster Güçleri ve İngiliz güçlerini buldukları kanlı bir çatışma sürecine girdiler.

1970’lerde IRA silahlı saldırılarını artırıyor ve İngiltere kentlerini de hedef aldı.

Sinn Fein: ‘Bir elimizde seçmen kartı, diğerinde silah’

1981’de Kuzey İrlanda’dan bağımsız milletvekili olarak İngiltere Parlamentosu’na giren Bobby Sands’in cezaevinde açlık grevinde ölümü çatışma sürecinin önemli noktalarından biri olarak görüldü.

Bu ölümden sonra IRA yanlıları siyasal sürece de dahil oldu ve yasal parti Sinn Fein kuruldu.

IRA destekçilerinin yeni sloganı ise ‘Bir elimizde seçmen kartı, diğerinde silah’ oldu.

Partinin lideri Gerry Adams, 1983’te milletvekili seçilerek İngiltere parlamentosuna girdi.

‘Demir Leydi’ Margaret Thatcher devletin IRA’yla görüşmesi için silahların susması ön koşulunu koydu.

‘Tony Blair’in aldığı risk’

 "Özellikle Thatcher’ın söylemi tamamen "teröristlerle müzakere yapılmaz" ve "görüşmenin ön şartı IRA’nın silah bırakmasıdır" biçimindeydi. Oysa 1994’ten itibaren silah bırakma, bir ön şart olmaktan çıkarak müzakere edilen konulardan biri haline geldi. Barış süreci de zaten bu ön şart ortadan kalktıktan sonra başlayabildi. "

Dr. Zafer Yörük, İzmir Ekonomi Üniversitesi

Thatcher’ın yerine 1990’da Başbakanlık koltuğuna oturan John Major, çatışan taraflara görüşme çağrısı yapıyor, IRA bunun üzerine 1994’te ateşkes ilan ediyor ancak Sinn Fein’le görüşülmemesi üzerinde ateşkes adımı geri alınıyordu.

İşçi Partili Tony Blair’in 1997'de İngiltere Başbakanı olması, Kuzey İrlanda sorunu açısından dönüm noktalarından biri oldu.

Blair, önceki hükümetin aksine herhangi bir ön şart koymadan Gerry Adams’la görüşüyor ve IRA’nın "yasal kolu" barış sürecine dahil edildi.

BBC Türkçe’ye konuşan, Kuzey İrlanda’daki Ulster Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Martin Melaugh, Blair’in bu tavrını şöyle yorumluyor:

“Blair, bir anlaşmanın mümkün olduğu noktasına vardı ve buna ulaşmak için bazı politik riskler almaya hazırdı.”

Yine BBC Türkçe’ye konuşan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Elçin Aktoprak ise, Blair’in rolüyle ilgili şu yorumu yapıyor:

“Barış anlaşmasının devreye girmesinde, hem İşçi Partisi’nin varolan sorunu farklı bir boyutta ele almaya başlamasının, hem de Tony Blair’in kendisinin de kabul ettiği, bir nevi mesihçilik oynayarak, bu sorunu çözmekte kararlı olmasının etkisi oldu. Öte yandan tüm bu etkisine rağmen barış sürecini, sadece Tony Blair’in başarısı olarak kabul etmek de, doğru değil.”

Uluslararası oyuncuların rolü

Bu süreçte uluslararası oyuncuların da önemli bir rolü oldu.

Söz konusu dönemde, güçlü bir Kuzey İrlanda lobisine sahip olan ABD Başkanı Bill Clinton, Gerry Adams’ı Beyaz Saray’a davet etti.

Bu süreçte dönemin ABD Senatörü George Mitchell da, arabulucu olarak önemli bir rol üstlendi.

BBC Türkçe’ye konuşan Dr. Martin Melaugh, "süreçte hem George Mitchell’ın başrolüne, hem de Avrupa Birliği’nin etkisine"dikkat çekiyor.

İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Dr. Zafer Yörük ise, Mitchell’ın süreçte "belkemiği rolünü oynadığını" belirtiyor.

Bağımsızlık referandumu hakkı tanıyan barış anlaşması

"Neden, Kuzey İrlanda’daki çatışmaların artıp daha fazla şiddetle açık bir iç savaşa dönüşmediği sorusu hep sorulur. Bunun birçok açıklaması var. Bunun çeşitli nedenleri. Nedenlerden biri de sivil toplum. Sivil toplumu oluşturan örgütlenme ve grupların varlığı çatışmalara bir sınır koymaya yardımcı olma konusunda büyük bir etkide bulundu."

Dr. Martin Melaugh, Ulster Üniversitesi

Görüşmeler sonunda 1998 Paskalya'sından iki gün önce Kuzey İrlanda Anlaşması imzalandı.

Anlaşmaya göre IRA silah bırakmaya razı olurken, İngiltere de, IRA mahkumlarını serbest bırakmayı, Kuzey İrlanda’dan askerlerini çekmeyi, Kuzey İrlanda’ya yerinden yönetim hakkı vermeyi kabul etti.

Buna göre 1972’de kapatılmış olan Kuzey İrlanda Parlamentosu da tekrar açılacaktı.

Barış anlaşmasının en kritik maddesindeyse, hem İngiltere’nin hem de İrlanda’nın, Kuzey İrlanda konusunda halkın çoğunluğunun rızasını kabul etme taahhütleriydi.

Bu, bir referandumla Kuzey İrlanda halkının İrlanda Cumhuriyeti'ne bağlanmayı onaylaması durumunda, bu kararın kabul edileceği anlamına geliyor.

Referanduma sunulan anlaşmaya Kuzey İrlanda’da yüzde 71 destek oyu çıktı.

Böylece 25 yıl süren çatışma süreci ve 13 yıl süren barış görüşmeleri sürecinden sonra Kuzey İrlanda barışın için büyük bir adım atılmış oldu.

Anlaşma tüm sorunları çözdü mü?

Kuzey İrlanda Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Melaugh’ya göre barış süreci silahların büyük oranda susmasını sağlamayı başardı.

Ancak Melaugh’ya göre ortada hala birçok sorun var. Melaugh, bu sorunları şöyle açıklıyor:

“Kuzey İrlanda hala insanların ayrışmış cemaatler içinde yaşadıkları bölünmüş bir toplum olmaya devam ediyor. Geçmişin üstesinden gelme, mezhepçiliğin devamlılığı, uzlaşmanın olmaması ve geçit törenleri konusu önemli sorunlar olarak sürüyor.”

Melaugh son dönemde yaşanan gerginliklere de vurgu yapıyor ve “Belfast Belediyesi’ne asılan Britanya bayrağıyla ilgili son şiddet olayları ve yaz boyunca geçitler sırasında yaşanan sıkıntı, toplumun önemli bir bölümü içinde hala uzlaşma sağlanamadığının taze kanıtları.” diyor.

Bununla birlikte Melaugh, şunu da özellikle ekliyor:

“Barış mükemmel değil ama, birçok insan, durumlarının çatışma döneminkinden çok daha iyi olduğunu düşünüyor.”

BBCTurkish.com, 15.01.2013


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.