Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Dış politikada 2012: Arap Baharı

Dış politikada 2012: Arap Baharı

2011 yılında başlayan Arap Baharı’nın etkileri 2012'de de devam etti. Arap ülkelerindeki gelişmeler, Almanya’nın dış politikasında da bazı değişiklikleri beraberinde getirdi.

Arap ülkelerinde yaşanan devrimlerin hangi yönde ilerlediği, Almanya’nın dış politikasındaki en zor sorulardan birini oluşturuyor. Zira bu ülkelerde yıllardır iktidarda olan liderlerin devrilmesi beklenenden farklı bir şekilde oldu. Buna rağmen, Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Andreas Peschke, Deutsche Welle’ye yaptığı yazılı açıklamada, Almanya’nın Kuzey Afrika ülkelerindeki demokratik değişimleri ilk baştan itibaren desteklediğini vurguladı. Peschke, bunun yanı sıra Alman hükümetinin önemli toplumsal değişimlerin yaşandığı dönemlerde de insan haklarına saygı duyulması gerektiğinin altını çizdiğini belirtti. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, yeni hükümetlerin de toplumun farklı kesimlerine ve farklı dinî gruplara saygı göstermesi ve temel haklarını sağlaması gerektiğini kaydetti.

İnsan hakları konusunda eleştiri

Fakat Arap ülkelerindeki değişim, Almanya’nın Arap Baharı öncesinde izlediği dış politikanın da eleştirel bir şekilde yeniden gözden geçirilmesine yol açtı. Almanya, Tunus ve Mısır’daki otokratik yönetimlerle güvenlik ve mülteci politikası ile ticaret gibi farklı alanlarda işbirliği yapıyordu. Ancak Sosyal Demokrat Parti’ye yakınlığı ile bilinen Friedrich Ebert Vakfı'nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Yöneticisi Hajo Lanz, Alman hükümetinin, bu ülkelerdeki iktidarları güçlendirmek için çaba sarf ettiğine inanmadığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Fakat Avrupa Birliği ile birlikte, bize daha önemli görünen hedeflerin, örneğin göç, güvenlik gibi konuların veya İslamcıların güçlenmesini engellemenin, halka daha fazla yararı olacak hususlardan daha mühim olduğunu düşündük. Örneğin insan hakları, şeffaflık, katılım, adil siyasi süreç, basın özgürlüğü gibi hususlara gereken önemi vermemiş olmamız bizim hanemize yazılması gereken bir eksikliktir.”

Dış politikada değişiklikler

Federal Alman Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz de Arap Baharı öncesinde bu ülkelerin demokratikleşmesi ve insan haklarına saygı konularına öncelik verilmediğini ifade ediyor. Hrıstiyan Demokrat Birlik Partili Polenz, ancak bu ülkelerde yaşanan iktidar değişiklerinin ardından insan haklarına saygı ve hukuk devleti ilkelerine uyulması yönünde beklentinin arttığını vurguluyor. Polenz; Tunus, Mısır gibi ülkelerde yaşanan değişimin ardından izlenen siyaseti şu sözlerle dile getiriyor. "Şimdi tabii ki değişimle birlikte ortaya çıkan durum bizim için ön planda; bu toplumların çağdaşlaşmasına, sivil toplumun oluşturulmasına katkı sağlamak istiyoruz. Bunun yanı sıra devrimin taleplerinden biri olan iş imkânları konusunda yardım etmeyi istiyoruz. Ekonomik işbirliği ve Avrupa pazarına açılmadan ve elbette bu ülkelerde ekonomik reformlar yapılmadan, bu talebin gerçekleşmesi mümkün değil.”

Polenz'e göre, bunların yanı sıra göç ve mülteci politikası ile uluslararası terörizmle mücadelede işbirliği ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması Almanya’nın bu bölgedeki dış politikasının ana hatlarını oluşturuyor.

Almanya'nın yaşanan gelişmeleri dikkatle izlediği ülkelerden biri de Suriye. Friedrich Ebert Vakfı’ndan Hajo Lanz, şiddetin sürdüğü Suriye’ye müdahale edilmesi fikrini doğru bulmuyor. Lanz, Suriye konusunda izlenebilecek akılcı siyaseti şu sözlerle ifade ediyor. “Kanımca Avrupa’nın, Almanya’nın izlemesi gereken akılcı siyaset, öncelikle kendi içinde ilk kez görece uzlaşma sağlamış olan yeni Ulusal Koalisyon'u, yani muhalif ve devrimci güçleri mümkün olduğunca desteklemesi. Bununla birlikte muhaliflerin silahlanmasının, Suriye rejiminin sürdürdüğü ve neredeyse soykırıma varan askerî saldırıları ne kadar engelleyebileceği konusunda düşünmek  gerekiyor.”Suriye'de çözülemeyen düğüm

Alman hükümeti, Suriye Ulusal Koalisyonu’nu Suriye halkının meşru temsilcileri olarak tanıdı. Almanya’nın muhaliflerden somut beklentileri olduğunu belirten Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Peschke, Ulusal Koalisyon'da ülkedeki bütün grupların; Hrıstiyanların, Kürtlerin ve Nusayrilerin kendilerini bulabilmesi gerektiğini vurguladı. Peschke, Ulusal Koalisyon’dan ayrıca sivillere yönelik şiddetin veya insan hakları ihlallerinin yaşanmaması için etkin olmasının beklendiğini kaydetti.

İsrail konusunda yeni çizgi

İsrail-Filistin sorunu da Almanya açısından hassas konulardan birini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin’e gözlemci devlet statüsünün verildiği oylamada, Almanya’nın çekimser oy kullanması, İsrail’e verilmiş bir mesaj olarak değerlendirildi. Almanya’nın "hayır" oyu kullanmamasının nedeninin, Filistin lideri Mahmud Abbas’ın sunduğu metnin Almanya’nın da dolaylı olarak içinde yer aldığı Ortadoğu Dörtlüsü’nün talepleriyle örtüşmesi olduğunu belirten Polenz sözlerini şöyle sürdürüyor: “Filistin’in sunduğu metinde de, İsrail’in 1967 sınırları dahilinde tanınması öngörülüyordu. İsrail’in bu adımı bir meydan okuma olarak algılaması yerine sorunun diplomatik olarak çözümü için bir şans olarak görmesini isterdim.”

dw.de, 27.12.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.