Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Tunus durulmuyor

Tunus durulmuyor

Tunus'taki halk isyanının üzerinden iki yıl geçti. Ancak ülke hâlâ istikrara kavuşabilmiş değil. Ekonomi rayına oturtulamıyor, İslamcılarla lâik kesim arasındaki görüş ayrılıkları da sürüyor.

Tunus'ta bu yılın kasım ayının sonundan beri şiddet olayları meydana geliyor. Tunus’un kuzeyindeki Silyana vilayetinde sendikacılarla polis arasında günlerce süren sokak çatışmalarda 300’den fazla kişi yaralandı. Sendikalar Birliği'nin destekçileri vilayetteki sosyal sorunları ve polisin keyfî uygulamalarını protesto ediyordu. Sendikalar Birliği'nin düzenlediği gösterilere radikal İslamcılar da şiddetle karşılık verdi. Tunus’un başka bölgelerinde de durumun gergin olduğu belirtiliyor.

Arap Baharı, 17 Aralık 2010 tarihinde ilk kez Tunus'taki halk isyanıyla başgösterdi. İsyana sebep olan olay ise Sidi Bu Zeyd kentindeki meyve tezgâhına polis tarafından el konulan bir satıcının, olayı protesto etmek maksadıyla kendini yakmasıydı. Olayın duyulması üzerine halk, resmi makamların keyfi uygulamalarını, yoksulluğu ve yolsuzlukları protesto etmek üzere sokaklara dökülmüştü. Kısa sürede Tunus’tan yayılan kıvılcım diğer Arap ülkelerine de sıçramış ve ardından Arap Baharı olarak anılacak muhalif hareketler ortaya çıkmıştı. Tunus’un eski Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali 2011 yılının başında ülkesinden kaçtı. Böylece ülkede zorlu bir yeniden siyasî yapılanma süreci başladı. 2011 yılının ekimindeki seçimlerden İslamcı En Nahda en güçlü parti olarak çıktı.

Gerginlik yeniden tırmanıyor


Tunus toplumu o tarihten bu yana büyük ölçüde kutuplaşmış durumda. En Nahda Partisi ile Selefî gruplar, İslam’a siyasette ve toplumsal yapıda daha fazla ağırlık verilmesinden yana. Birçok siyasi parti ve Sendikalar Birliği'nde yer alan lâik güçler ise durumdan endişeli. Merkezi Brüksel’deki araştırma kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'nun Kuzey Afrika Bölümü'nden sorumlu William Lawrence, "Yaşanan son şiddet olayları ve genel grev dalgası göz önünde tutulacak olursa, Tunus'ta gerginliği yeniden tırmandığını söylemek mümkün" diye konuşuyor.

Washington ve Tunus kentlerinde bulunan İslam ve Demokrasi Araştırma Merkezi'nin yöneticisi Rıdvan Masmudi ise İslamcılar ile lâik kesim arasındaki görüş ayrılıklarının derinleştiğine dikkat çekiyor:

“İnsanlar birbirinden korkuyor. İslamcılar laiklerden, laikler de İslamcılardan korkuyor. Biz de birbirleri ile konuşmaları ve birbirlerini dinlemeleri için tarafları diyaloğa geçmeye cesaretlendirmeye çalışıyoruz. Her iki taraf da birbirine karşı eski korkuları besliyor ve bu çekingenliklerinde bazılarının haklı gerekçeleri de var. İslamcılar Tunus'ta 30 yıl boyunca hapishanelere atılıp baskı ve işkence görmüştür. Lâik güçler ise İslamcıların mecliste çoğunluğu ele geçirmeleri durumunda ülkenin İran ya da Suudi Arabistan benzeri bir din devletine dönüştürülmesinden korkuyor. Kanımca çözüm, onları diyalog yönünde cesaretlendirmek ve bir uzlaşma yolu bulmalarına yardımcı olmaktan geçiyor.”

Ancak siyasi anlaşmazlıklardan öte ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun sorun oluşturduğu gündeme pek gelmiyor. İşsizliğin yüksek olduğu Tunus'ta bundan iki yıl önce sokaklara dökülen göstericiler hem özgürlük hem de iş talebinde bulunmuştu. Uluslararası Kriz Grubu'nun Kuzey Afrika bölümünden William Lawrence, devrim hareketinin çıkış nedenlerinden birinin de ülkedeki yolsuzluklar olduğuna işaret ediyor, ancak şimdiki iktidar döneminde yolsuzlukların azalıp azalmadığının belli olmadığını vurguluyor. Lawrence, En Nahda partisi ile koalisyon ortaklarının ekonomi konusunda da fazla deneyimli olmadıklarını belirtiyor.

Tunus'un topallayan ekonomisini düze çıkartmak için uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç var. Lawrence ve Masmudi, özellikle Avrupa'dan yardım beklenildiğini vurguluyor. Rıdvan Masmudi şunları söylüyor:

“Tunus'un Arap Dünyası için bir demokrasi modeli oluşturmayı başarmasının Avrupa'nın çıkarları açısından da önemli olduğunu düşünüyorum. Tunus, Libya, Mısır ve diğer Arap ülkelerine gerçek demokrasiye giden yolu gösterebilir. Buna hazırdır ve nitelikleri de uygundur. Bu sorunlu geçiş döneminde Avrupa'nın yatırım yapması ve Tunus'a destek vermesi gerektiği kanısındayım, tıpkı Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra Doğu Avrupa'ya yaptığı yardımlar gibi.”

dw.de, 17.12.2012

 

 


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.