Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Türklerin Neonazi öfkesi

Türklerin Neonazi öfkesi
Almanya'da 8'i Türk 10 kişinin aşırı sağcı cinayetlere kurban gittiği bundan bir yıl önce ortaya çıkarılmıştı. Türk göçmenler cinayetlerin sır perdesinin hâlâ aralanmamasına öfkeli.

4 Kasım 2011 tarihinde Thüringen Eyaleti'nin Eisenach kentinde işlenen bir banka soygunun ardından Uwe Mundlos ve Uwe Börnhardt, yanmış bir karavanın içinde ölü bulundu.

Aynı gün Saksonya Eyaleti'nin Zwickau kentinde Mundlos ve Börnhardt'ın Beate Zschaepe ile birlikte oturduğu daire ateşe verildi. Aradan bir hafta geçtikten sonra ise savcılık yıllardır aydınlatılamayan on cinayetin bu üçlü tarafından işlendiğini belirlediklerini açıkladı.

Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı aşırı sağcı terör hücresinin 2000-2007 yılları arasında işlediği ve Almanya'yı sarsan cinayetlerin aydınlatılması için çalışmalar sürüyor.

"Hayal kırıklığına uğradık"

Merkezi Berlin'de bulunan Almanya Türk Toplumu adlı dernek tarafından düzenlenen basın toplantısında, geçen bir yılın bilançosu çıkartıldı. Bu çalışmaları değerlendiren Almanya Türk Toplumu adlı derneğin genel başkanı Kenan Kolat, geçen bir yıl içinde “hayal kırıklığına” uğradıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:

“Mutlaka Federal Parlamento'da kurulan Araştırma Komisyonu çok önemli işler yapıyor, şu ana kadar da çok başarılı. Yalnız politikada bu tartışmalar yeterince yapılmadığı gibi hiçbir politik sonuç alınmış değil. Ortada ciddi bir çalışma olduğu kanâati de bizde oluşmadı. Çünkü özellikle 2013'ün seçim yılı olması dolayısıyla bu konular unutulacak, unutturulacak.”

"Irkçılık toplumun merkezinde"

Bu cinayetlerin unutulmaması için mücadele edeceklerini belirten Kolat, Almanya'da yapısal ve kurumsal düzeyde ırkçılığın bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini dile getirdi.

Kolat, "Toplumun içindeki ırkçılığın ortaya gelmesi, özellikle de devlet katında bazı yerlerde yerleşmiş olması gösteriyor ki, ırkçılık konusunda bir tarafın gözü kapalı” dedi. Kolat, iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından cinayetlerin aydınlatılmasına yardımcı olabilecek bazı dosyaların imha edilmesini de eleştirdi.

Güvenlik ve istihbarat kurumlarına eleştiri

Cinayetlerin yanı sıra Köln'deki iki bombalı saldırının da aşırı sağcı terör hücresi tarafından düzenlendiğinin ortaya çıkmasından bu yana, güvenlik ve istihbarat kurumlarının ihmali sorgulanıyor.

Zira 1990'lı yıllarda terör üçlüsünün aktif olduğu Thüringen Eyaleti'ndeki aşırı sağcı gruplar, istihbarat örgütleri tarafından izleniyordu. Alman Meclisi bünyesinde kurulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı Araştırma Komisyonu da bu kurumların cinayetlerin aydınlatılmasındaki ihmalini araştırıyor.

Komisyonun çalışmalarını 2013 yazına kadar tamamlaması bekleniyor. Komisyonun Başkanı Sebastian Edathy, yaptıkları çalışmalar sonucunda, güvenlik ve istihbarat kurumlarının cinayetler ile ırkçılık arasında bağlantı kuramadığını gördüklerini ifade ederek, şunları söyledi:

“Kurumların yapısına ve zihniyetine ilişkin bir sorunla karşı karşıyayız. Bu nedenle de her iki alanda da değişikliğe ihtiyacımız var. Bunun yanı sıra kurumlarda duyarlılığın da artırılması gerekiyor. Sadece yapısal değişikliklerin yapılması veya kurumlar arası işbirliğinin artırılması yeterli olmaz. Çünkü veriler analiz edilemezse, işbirliğinin daha iyi olması işe yaramaz.”

Mağdurların talebi

Cinayetlerin Neonaziler tarafından işlendiğinin ortaya çıkmasından yaklaşık bir yıl sonra Alman hükümeti tarafından mağdurlara toplam 900 bin euro tutarında tazminat ödendi. Alman hükümetinin mağdurlara danışmanlık yapmak üzere görevlendirildiği Barbara John, cinayetlerde hayatını kaybedenlerin ailelerinin veya saldırıların mağdurlarının sorunlarını çözmek için çabalarını sürdürüyor.

Peki ırkçı saldırı ve cinayetlerde mağdur olanlar ne istiyor?

1992 yılında Mölln'deki ırkçı saldırıda hayatını kaybeden Bahide Arslan'ın torunu İbrahim Arslan, mağdurların arka planda bırakılmaması gerektiğini vurgulayarak, taleplerini şu sözlerle dile getirdi:

"Bana acınmasını veya saygı duyulmasını istemiyorum. İnsanların bizimle dayanışma içinde olduklarını, bize destek verdiklerini göstermelerini istiyorum. Devletin görevi ise saldırılarda mağdur olanlara ve kurbanların yakınlarına, istendiği takdirde her türlü yardımı yapmasıdır. Bu yardımın hızlı ve bürokrasiden uzak olması gerekiyor. "

dw.de, 01.11.2012


Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.