Dünya
Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Ortadoğu'yu bekleyen büyük tehlikeOrtadoğu'yu bekleyen büyük tehlikeOrtadoğu'da devletlerin güç monopolü sarsılıyor, tüm bölgede istikrarı tehdit eden bir güç boşluğu oluşuyor. Uzmanlar zayıflayan devletlerin, komşuları için de bir tehlike oluşturduğuna dikkat çekiyor.Amerikalılar 2003 Martında Irak’a girdi. Üç hafta geçmeden Saddam Hüseyin devrildi, uzaklardaki bir kıtada, Washington’da demokratik yeni bir devlet hayalleri kurulmaya başlandı. Bu hayal hâlâ gerçek olamadı. “Hep böyle oldu. Emperyalist güçler olsun, sömürgeci güçler olsun ya da yakın dönemdeki gibi yeniden imarda yardımcı olmak isteyen devlet ya da devlet grupları olsun, halkta direniş oluştuğunda dış güç olarak yapabileceğiniz pek bir şey yoktur. Bir halkın iradesini karşınıza alarak bir devlet kuramazsınız. Halklar devletlerini kendileri kurmalıdır. Dışarıdan yardım edebilir, destekleyebilirsiniz, ama aynı zamanda etkili bir şekilde engelleyebilirsiniz de. Ancak dış aktörler tarafından oluşturulacak bir devletin yaşam şansı yoktur…Afganistan ve Irak’ta açıkça görüldü: Devlet oluşturmanın yüzde 70,80,90’lık bölümü, ülkedeki siyasî elitin yapıcı işbirliğine bağlıdır. Dışarıdan ne kadar zorladığınıza, ne kadar kaynak ayırdığınıza değil.” "Eskinin tasfiyesi" ve bedeli Saddam rejimi devrildikten sonra işgal güçlerinin ilk icraatı ülkeyi 40 yıldır yöneten Baas rejimini devlet çarklarından temizlemek oldu. Sayısız memur, devlet çalışanı, uzman, özellikle de güvenlik uzmanları işten çıkarıldı. Ancak bunun bedeli, devletin çökmesi oldu. Ülkenin güvenlik sisteminde ortaya çıkan boşluk hâlâ doldurulabilmiş değil. Ülkede terör ile birlikte etnik gerilim de arttı, bölünme tehdidi baş gösterdi.
Siyaset bilimci Lambach, Ortadoğu’da fiyasko devletlerin tipik ortak özelliğini tek adam yönetimi olmaları olarak açıklıyor ve tek bir kişiye bağlı rejimlerin daha büyük bir tehdit altında bulunduğunu belirtiyor. Lambach’a göre, çökme tehlikesi altındaki devletlerin ikinci önemli sorunu ise mevcut anlaşmazlık ve çatışmaların ideolojik ya da mezhepsel boyut kazanması. Bunun en aşırı örneği, 1975-1990 yılları arasında Lübnan’da yaşanan iç savaş. Bu savaşta Lübnanlı Sünni, Şii ve Hrıstiyanlar değişen ittifaklarla birbirine karşı savaşmıştı. Bugün bu tehlikenin en yoğun olarak görüldüğü ülke Suriye. Bir zamanlar Lübnan’da olduğu gibi bugün Suriye’de de çatışmalara komşu ülkeler de taraf oluyor ve çatışma mezhepsel boyutlar taşıyor. İktidarda Sünnilerin bulunduğu Körfez ülkeleri ile Türkiye direnişçilerin yanında yer alırken, Şiiler tarafından yönetilen İran, Irak ve Lübnan’daki yarı devlet konumundaki Hizbullah, Şii Esad rejimini destekliyor. dw.de, 28.09.2012 Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız. |