Dünya

 Dünya'dan Başlıklar 

 Dünya > Dünya'dan Başlıklar > Londra 2012: Olimpiyatlar ve Türkiye'nin karnesi

Londra 2012: Olimpiyatlar ve Türkiye'nin karnesi

 

 

Ekonomistler bilirler, örneğin bir ülkenin gayrisafi milli hasılasına toplamda bakılabilir tabii, fakat refah seviyesini göstermek açısından fert başına bakılması daha doğrudur.
Olimpiyat oyunlarında alınan madalyalara da bu şekilde bakmanın "Şu kadar madalya aldık" demekten ziyade gerçek performansı göstermesi açısından faydalı olduğunu düşünüyorum.

 

 

Bunun en basit örneği ev sahibi Britanya.

 

 

Britanya bu oyunlarda 29'u altın, toplam 65 madalya aldı ve ABD ile Çin'in ardından en çok altın alan ülke oldu. Buraya kadar güzel.

 

 

Fakat Britanya bu olimpiyata en kalabalık kafileyle, 541 sporcu ile katıldı. ABD'nin 530 sporcusu vardı, Çin'in ise sadece 380.

 

 

Dolayısıyla Çin 380 atletten 38 altın çıkardı. ABD 530 atletten 46 altın çıkardı.

 

 

Türkiye Londra'ya gelmeden önce bu oyunların tarihinde katıldığı en kalabalık Olimpiyatlar olmasıyla çok övündü.

 

 

Londra'dan dönerken spordan sorumlu bakan Suat Kılıç hâlâ övünüyordu.

 

 

Bu kadar sporcuyu olimpiyata getirebilmek kesinlikle çok güzel bir şey, yadsınamaz.

 

 

Ancak eğri oturup doğru konuşmak için uluslararası platformda performansa bakmak gerek.

 

 

Aşağıda iki tane grafik göreceksiniz.

 

 

Bunlardan birincisi sporcu başına altın istatistiğinde ilk 30 ülke ve Türkiye, diğeri aynı istatistiğin toplam madalya ile hazırlanmış hali.

 

 

Örneğin Çin'in altın değeri olan 0.1'in anlamı, 10 atlet başına 1 altın madalya alabildiği.

 

 

 

Keza ikinci grafikte Çin’in 0.23 olan değeri yaklaşık 4 Çinli atletten birinin madalya ile ülkesine döndüğü anlamına geliyor.
 

 

 

 

 

Normalde madalya sıralamasında Turkiye 32. sırada tamamladı bu olimpiyatı.
Ancak atlet başına altında Türkiye 39. sırada (57 atlete 1 altın), atlet başına madalyada ise 68. sıradayız (23 atlete 1 madalya).

 

 

Peki bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin tarihsel performansı ne alemde?

 

 

Orada da resim maalesef pek iç açıcı degil.

 

 

Aşağıdaki grafikte arkadaki yeşil sütunlar, sağ eksende tarihi olarak Türkiye'nin aldığı madalyaları gösteriyor.

 

 

Siyah çizgi sporcu başına düşen madalya, turuncu çizgi ise sporcu başına düşen altın madalyayı işaret ediyor.

 

 

Grafik, 2012 Londra’nın Türkiye için gerek toplam madalya (Sydney ile toplamda aynı sayı, ama Sydney’de 3 altın almıştı), gerekse sporcu başına madalya açısından 1988 Seul'den beri en kötü olimpiyat olduğunu gösteriyor. Kalabalık bir kafile ile katılmış olması bu gerçeği değiştirmiyor.

 

 

Peki bütün bunlar neden önemli?

 

 

Türkiye'de madalyalık atlet sistemin bir ürünü olarak değil, bireysel çabanın, yırtınmanın bir sonucu olarak doğuyor.

 

 

Bu sistemin sonucu olarak madalya umudunuzu mümkün olduğunca fazla sporcu getirmeye bağlayabilirsiniz.

 

 

''114 atlet ile 5 madalya aldıysak, 2016 Rio’da ne yapıp, edip 230 atlet götürelim ki, iki katı madalya alalım. Belki şansımıza bir değil, iki Aslı, bir değil iki Gamze, bir değil iki Servet, bir değil iki Nur, bir değil iki Rıza çıkar o kalabalığın içinden" diyebilirsiniz.

 

 

 

 

Bu değerlendirmeyle bireysel olarak alınan madalyaları küçümsemek niyetinde değilim.

 

 

Türkiye, Olimpiyatlar'da tarihinde bugüne kadar ancak 87 madalya alabildi.

 

 

Bunun 5 tanesini alan Aslı, Gamze, Servet, Nur ve Rıza tarihe geçtiler. Görkemli bir başarıdır, bu büyük övgüyü de hakediyor.

 

 

Fakat Türkiye tesadüfi ve bireysel çabanın sonucu olarak birkaç atlet çıkarmanın ötesine geçmek, madalya listesinde daha yukarılara tırmanmak ve orada kalmak istiyorsa, bunun yolunun sadece sadece uzun soluklu bir sporcu yetiştirme perspektifini oturtmaktan geçtiğini idrak etmeli.

 

 

Turkiye 2016 Rio için bu fırsatı kaçırdı artık, çünkü bu tarz bir çalışmanın meyvelerini aşağı yukarı 10 yıldan önce görmek imkansız.

 

 

2020 İstanbul (evsahipliğini kazanırsa tabii) içinse tren kaçtı kaçıyor.

 

 

Ne olur alt geçitleri, boğaz köprülerini, muhteşem olimpiyat köylerini, Anadolu Ateşi'ni bir kenara bırakıp, biraz da bu konulara eğilsek!
 
BBCTurkish.com, 14.08.2012
 

Bu bölümdeki diğer içerikler için tıklayınız.